Mimesis’i yayına hazırlayan inisiyatif, geçtiğimiz hafta sonu dergiye bugüne kadar destek vermiş ya da destek vermeyi vadeden bir grup tiyatro insanıyla bir araya geldi. Amaç Mimesis’e verilen desteği daha sistemli hale getirmek ve kurumsallaştırmak için bir adım atmaktı. Gerçekte dergiye düzenli katkı sunan geniş bir kadroyu bir araya getirecek bir yazı kurulu oluşturulması fikri bir süredir söz konusu inisiyatifin önemli gündemlerinden birisiydi. Hafta sonu yapılan toplantı bu konuda atılmış önemli bir adım oldu.
Toplantıya çağrılan ama mazeretleri nedeniyle katılamayan isimleri dahil etmezsek ilk toplantıya şu isimler katıldı: Beliz Güçbilmez, Beklan Algan, Burç İdem Dinçel, Bülent Sezgin, Cüneyt Yalaz, Çetin Sarıkartal, Duygu Dalyanoğlu, Fırat Güllü, Hakan Gürel, Kerem Kurtoğlu, Levent Mertoğlu, Metin Boran, Metin Göksel, Nadi Güler, Özlem Hemiş Öztürk, Pınar Gümüş, Sezin Gündoğan, Süreyya Karacabey, Tülin Sağlam. Bu toplantının her şey bir yana, Mimesis’in 20 yılı aşkın bir zamana yayılan yayıncılık faaliyetinin, farklı kesimlerden ve kuşaklardan gelen tiyatro insanları tarafından nasıl algılandığını ortaya çıkarmak gibi bir işlevi olduğu rahatlıkla söylenebilir: Tüm katılımcıların söz birliği ettiği en önemli konu Mimesis’in yıllardır araştırmacı ve uygulamacılar için Türkçedeki en önemli referans kaynaklarından birisi olduğu saptamasıydı. Mimesis ilk çıktığı yıllarda bir öğrenci kulübünün oto-didaktik yayın organı olma hüviyetini taşıyordu ve BÜO’da yürütülen eğitim faaliyetleri sonucu ortaya çıkan ürünlerin daha geniş bir kamuoyunun ilgisine sunulması gibi bir misyonla hareket ediyordu. İlerleyen yıllarla birlikte Boğaziçi Üniversitesi’nin bir yayın organı haline dönüştü ama eğitim ve araştırma misyonunu sürdürmeyi bir ilke olarak benimsemeye devam etti. Katılımcıların tümü, dergiye sahip olduğu anlamı kazandıran çeviri ve araştırma dosyaları hazırlama geleneğinin devam ettirilmesinin önemi üzerinde durdular. Tabii bu arada çevrilmek için seçilen materyallerin kriterlerinin daha net bir şekilde belirlenmesi, hatta mümkünse oluşmakta olan yazı kurulunda tartışılması gibi öneriler de getirildi. Bunlar şüphesiz önemli önerilerdi.
Bununla birlikte -kısmen bir eleştiri olarak da değerlendirilebilecek- bir başka tespit daha yapıldı: Mimesis’in Türkiye’deki tiyatro literatürüne, tiyatronun “çağdaş” ve “evrensel” değerlerini taşıyarak önemli bir katkı sağladığı ama bununla beraber tiyatroda “yerellik” konusunu yeterince gündemine almadığı söylendi. Oysa yürüttüğü çeviri araştırma faaliyetleri ışığında bu “evrensel” değerlerden yola çıkan bir “yerellik/yerlilik” tartışmasının da içine girmesi gerekmez miydi? BÜO ve Tiyatro Boğaziçi bir yandan ürettikleri sahne işleriyle Türkiye’ye has ve tabir yerindeyse “yerli” işler yaparken, diğer yandan kuramsal anlamda Mimesis neden “yerli” tiyatroyu tartışma konusu yapmamıştı? Eğer resmi/yarı-resmi Osmanlı-Cumhuriyet Tiyatrosu tarihi ya da Türkiye’de yürütülen kuramsal tiyatro tartışmalarına referans yapan dosyaların Mimesis’te yeterince yer bulamamış olduğundan bahsediliyorsa bu doğru kabul edilebilir. Ama diğer yandan Mimesis her zaman farklı bir “yerel” alanın, Türkiye’de “alternatif tiyatro” bölgesinin izini sürmeye çalışmıştır. Bunun en güzel örneği bir dönem resmi/yarı-resmi kurumların dışına taşan “alternatif” tiyatro alanına emek vermiş tiyatrocularla yürütülen ve metinleri dergide yayınlanan sözlü tarih çalışmaları olmuştur. Yine son dönemde düzenli biçimde gerçekleştirilen “Tiyatro Bağlamında Kültürel Çoğulculuk” dosyaları da bu tartışmaya farklı bir yönden katkı sunmayı denemektedir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Türiye’de resmi/yarı-resmi tiyatro tarihi yazımına meydan okunması gerektiği konusunda yapılan uyarıyı önemsiyoruz ve önümüzdeki dönemde yazı kurulu bağlamında ortak çalışmalar yürüteceğimiz tiyatrocularla bu konuda da Mimesis çizgisine uygun üretimler gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz.
Yürütülen tartışma sırasında ön plana çıkan diğer bir öneri de bir çeviri dergisi olarak Mimesis’in, tiyatroda çeviri sorunsalını da dikkate alması gerektiği yolundaydı. Bu alan gerçekten de oldukça boştur ama doldurulması için farklı bir çalışma grubunun oluşturulması gereklidir. Oyun ya da uygulamaya dönük tiyatro metinlerinin çevirisi özel bir uzmanlık alanı olmasına rağmen ne yazık ki bu konuda bir denetim mekanizması ya da tartışma ortamından bahsetmek söz konusu değildir. Özellikle bu konuda çalışacak kişilerin sadece çevirmenlik mesleğine değil tiyatro terminolojisini de hakim olması gerektiği aşikardır. Bu yazı kurulunun belli anlamda bu konuyu da gündemine taşıması tiyatromuz adına önemli bir kazanım olacaktır.
Sonuçta tiyatro alanında kuramsal/uygulamaya dönük çalışmalar yürüten bir grup tiyatro insanıyla bir araya gelmemizi sağlayan bu ilk toplantı bile birçok önemli sorunsalın masaya yatırılmasına vesile olmuş görünmektedir. Bu buluşmanın ileride çok daha gelişkin işbirliklerinin oluşmasına hizmet edeceğini umuyoruz.