Bahar Çuhadar
Normandiya’nın dikbaşlı prensesi Ymma, Cambria’nın 14’ündeki cesur lordu Silence, Lord’a göz kulak olan papaz Roger, Ortaçağ İngilteresi’nin ürkek kralı Ethelred İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde, Mehmet Birkiye rejisinde buluşup; büyüleyici, bir o kadar da gerçekçi bir masal anlatıyor. İrlandalı oyun yazarı Moira Buffini’nin kaleminden çıkan ‘Sessizlik/Silence’ın DT yorumunda oyunun sözel, performatif ve görsel gücü ne eksik ne fazla. Ana kişilerden hareketli dekoru yöneten koroya, tüm performanslarda güçlü bir ekip ritmi seziliyor.
‘Sessizlik’ tek tanrılı dinlerin hâkim olduğu, ataerkil kısır düzene, bireye kendi bedeni ve hayatı üzerinde dahi söz hakkı bırakmayan iktidara karşı, kadından ve doğadan yana duran bir metin. Erkek olarak yetiştirilip ‘özgürlüğünü’ almış Lord Silence ile salt bir ‘dişi’ olarak görülen Prenses Ymma bir düzlemde; başlarda pagan inancını lanetlerken, sonunda dini sorgular hale gelip kendini doğaya, aşka, özgür düşünceye bırakan Papaz Roger başka bir düzlemde kadından ve doğadan yana yorumu güçlendiriyor.
Buffini’nin metninin çarpıcılığı; tüm bunları Ortaçağ atmosferine kurduğu çağdaş bir masalla, taze bir dille, günümüzden tat taşıyan esprilerle, düzlemleri arasında geçişkenlik kurarak ve merak duygusunu diri tutarak yapmış olmasında.
Birkiye’nin rejisi ise Efter Tunç’un dekor tasarımını da yanına katarak dinamik dekor değişimleri, eğlenceli sahneleri, anlatıcı oyunculukla güçlendirdiği geri dönüşleri, şaşaadan uzak ama yaratıcı efektleriyle seyri canlı tutan türden.
İçinden ‘fırlama, cesur bir velet’ çıkaran Funda Eryiğit (Silence) başta; Oya Okar (Ymma), Süleyman Atanısev (Roger), Münir Can Cindoruk (Kral), Savaş Özdemir (Eadric), Nimet İyigün (Agnes) ve dekora can katan koro uyumlu, enerjik ve seyirciyi ikna eden performanslar izletiyor.
İki perdelik oyun; metni, dramaturjisi, rejisi, oyunculukları, müziği, dekor-ışık-giysi tasarımıyla izleyiciyi yumuşakça sarıp sarmalayan, boğmadan -ama aldatmadan da- büyüleyen bir iş. ‘Hakikat mantarı’ tadındaki bu masal için tüm ekibe teşekkürler. İzlediğimden beri o kadar çok insana “Sessizlik’i izle” diyorum ki buradan yazmaya gerek bile kalmadı belki de!
Ödüller tamam sıra törende…
Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, 75 kişilik salon kısıtlamasını kaldırmış, jüri sistemini değiştirmiş haliyle buldu sahiplerini. Ödüle dair en temel eleştiri de imha edilmiş oldu böylece. Törenin bu seneki başrolü ise bağımsız/alternatif gruplardı. Ödül alan genç isimlerin yalnızca kendi ekiplerine değil, yollarının sık kesiştiği diğer gruplara da teşekkür etmesi; Özel Ödül alan Yiğit Sertdemir’in genç/yenilikçi oyun yazarlarının isimlerini tek tek sayarak “Bizden yerli yazar çıkmıyor” ezberinin miadının dolduğunu anımsatması kendi adıma törenin en umut verici anlarıydı. (Belki Afife ‘yerli yazar’ ödülü kategorisini de gündemine alır artık.) Afife ekibine yapıcı bir tavır takındıkları için teşekkür edip minik bir not düşelim: Zaten hayli uzun süren tören için de bir güncelleme yapılmasının vaktidir. Aralardaki tatil köyü animasyonundan hallice şovlar, salonun havasını ağırlaştırmaktan başka işe yaramıyor. 2014’te ödüller gibi törenin de ‘modernize’ edilmesi dileğiyle…