Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, izleyicilerine yaşattığı John Malkovich (Şeytani Komedya) şokundan sonra, dünyaca ünlü tiyatro adamı Tadashi Suzuki ile gönülleri tekrardan fethetti. Japon Tiyatrosu’nun en önemli isimlerinden birisi olan Suzuki ve gurubu Scot, Hofmannsthal’ın yüzyıl başı özgün Sofokles uyarlamalarından yola çıkarak yorumladığı ‘Elektra’ oyununda geleneksel tekniklerden ve modern dans sistemlerinden yola çıkıyor. Oyundaki büyüleyici sahne performansını düşünürsek, Türkiye’deki tiyatro insanlarının yeteneklerini bir kez daha gözden geçirme gerekliliğini anlarız.
Daha önceki yıllarda tiyatro festivaline ‘Diyonisos’ ve ‘Ivanov’ yorumuyla katılan Tadashi Suzuki, geleneksel Japon Tiyatrosu’nun (Kabuki ve No) dünyaca ünlü yorumcusu. Sofokles’in klasik metni Elektra’nın annesinden intikam alma fantezisinin günümüz dünyasının sorunlarıyla ortak paydada kesişmesi, sıkıcı gibi görünen konuyu çekici bir hale dönüştürüyor. Suzuki, grubun oyunla bağlarını kendi bünyesinden beslediği bir takım öğelerle desteklerken, akıl hastanesinde sığdırdığı Elektra düşleri ile seyirciyi şaşırtıyor.
Oyunun yazarı Euripides, Yunan coğrafyasının yetiştirdiği büyük tragedya yazarlarından birisi olarak, eserlerinde güçlü kadın karakterler kullanmış ve geleneksel Yunan tragedyasına yeni bir şekil vermiştir. Oyunun asıl metninde Elektra, babası Agamemnon’dan intikamını alır ve buna bağlı olarak gelişen olaylar üzerine tanrılarla arası açılır. Tragedyada dönemsel olarak bir ilk yaşanır; tanrıların buyrukları bireylerin kendi fikirleri karşısında dinlenmez. Körü körüne bir inanış oyunda silinip atılmıştır. İlahi güçlerin söylemleri yok olmaktadır.
Tadashi Suzuki, konuyu yorumlarken Elektra’yı bir akıl hastanesinde gösteriyor. Elektra yalnız odasında kendisine karşı yapılan kötü muameleye cevap verirken, yalnız dünyasında yaşadığı psikolojik gerilimleri de seyirciye yansıtıyor. Fakat bu yansıtılırken konu dar bir alana doğru ilerlemiş. Elektra’nın annesi Clytemnestra oyunun ana hatlarını oluşturmuş. Anne / kız çatışmasının işlenmesi, modern bir Elektra kurgusunun oluşmasında büyük etken. Dahi yönetmen, oyunun diğer karakterlerini (Orestes) geri plana iterken konunun geniş perspektifte ilerlemesini engelliyor. Böyle olunca Japon Tiyatrosu teknikleri oyundaki büyük boşlukları dolduruyor. Kabuki tekniği gösteride ön planda. Aksiyon ve gerilim bölümlerindeki koreografi, Elektra’nın duygusal yakarışının önemli bir ifadesi. Oyunun sade dekoru akıl hastanesini güzel resmetmiş. Özellikle ışığın, müziğin gücünden beslenen sahne, oyuncuların performansını da şekillendiriyor.
17 kişilik kadrosuyla durmak bilmeyen bir tempoda sürüklenen oyun, modern yapısı ile de dikkatleri çekiyor. 2010 yılının Türkiye’de Japon yılı olarak kutlanması, tiyatro severleri dünyaca ünlü bir tiyatro adamıyla tekrardan buluşturdu. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları’nın da kurucusu olan Tadashi Suzuki, Türkiye’de kendisini önemli tiyatro insanı (!) olarak lanse eden kişilere büyük dersler veriyor. Yenilikçi tiyatronun Japon topraklarından tüm dünyayı sarması, Suzuki’nin tiyatroyu bilimsel bir sanat olarak algılamasından kaynaklanıyor. Dahi tiyatro adamının Elektra’sı tekrar tekrar izlenecek olağanüstü bir gösteri.