Mimesis Çeviri / İsrail hapishanelerinde dokuz yıl yatsa da (Özgürlük Tiyatrosu kurucularından-r.n.) Zakaria Zubeidi bunu dert etmiyor. Ancak Mahmud Abbas’ı da suçlamıyor.
Haaretz. 12 Ekim 2012, Çeviri: Piri Kaymakçıoğlu
Zakaria Zubeidi: “Ebu Mazen göz altında olduğumu biliyordu, ancak bunun kurallara uygun olduğunu düşünüyordu. Benim hücre hapsinde kaldığımı bilmiyordu.” Fotoğraf Alex Levac.
Bizi güzel ve iyi döşenmiş taş evinin girişinde bekliyordu. Ev, Jenin mülteci kampındaki evlerin yerleştiği tepenin üst tarafında yer alıyordu. Açlık grevinde 7 kilogram kaybeden ve her zamankinden daha ince kalmış, “dokuz canlı kedi” Zakaria Zubeidi, kefaletle serbest bırakıldı. Zubeidi Filistin Hükümetine bağlı Jericho hapishanesinde duruşmaya çıkmadan 5 aydır hapis tutuluyordu. Geçen Mayıs ayında Jenin valisi Kadura Musa’ya düzenlenen silahlı saldırıya karıştığı şüphesiyle dava açılmıştı.
Zubeidi ile daha önce –bir çoğu kendisi İsrail’in en çok aranan listesinde birinci sırada El Aksa Şehitleri Tugayı lideri iken- yaptığımız düzinelerce görüşmeye göre bu görüşmede ağzı daha kapalıydı. Filistinliler tarafından hapsedilmiş olmak onun için açıkça dokuz yıl İsrail hapishanelerinde kaldığı zamandan daha kötüydü; Filistinli kardeşleri tarafından tutuklanmak onu duygusal olarak yaralamıştı.
Gülümsemesi eskisi gibi çekingen ancak Filistin hükümetine ve kesinlikle başındaki adama karşı tavır almayacağını söylerken bile sönük bir tavrı vardı.
Zubeidi, bölgede ve dünyada İsrail’e rağmen büyük bir eleştiriye neden olan tutuklanışı hakkında “Eminim ki Ebu Mazen [Filistin Başkanı Mahmut Abbas] bana ne yaptıklarını bilmiyordu. Güvenlik birimleri onu yanlış yönlendirdi.” diyor.
Zubeidi ile kampının yok edildiği Defensive Shield Operasyonu zamanlarında ve intifada yıllarında ve saklandığı ve kaçtığı zamanlar beraberdim. Bu görüşmelerin bazılarına, korkmuş ve yorgun, uykusuz gecelerden sonra tepeden tırnağa silahlı arkadaşlarının eşliğinde geldiği oluyordu. Daha sonraları, ikinci intifadada öldürülmüş olan birçok arkadaşının ve akrabasının gömülü olduğu mezarlığa beraber gittik. Annesi verandada otururken İsrailli askerler tarafından öldürülmüştü.
Zubeidi’nin yeni evinde geçen hafta buluştuğumuzda (Mülteci kampındaki eski evi yıllar önce İsrail güvenlik güçleri tarafından yerle bir edilmişti.) hala esrarengiz bir havası vardı. İsrail zaten onu hudna (ateşkes-r. n.) ya da 2007 yılında İsrail ve militan Filistinli gruplar arasında geçici ateşkeste kısmi affa tabi tutmuştu ancak Jenin dışına çıkışı yasaktı ve sonra Filistinliler onu hapse attı. Bu hafta verandasından üç çocuğu küçük bahçelerinde koşuştururken, Nazareth kampını, Umm al-Fahm ve Meggido hapishanesini görebiliyorduk.
Geçen mayısın başlarında Zubeidi Filistin polisi tarafından görünüşte kamp içerindeki komşular arasındaki bir kavgayı zaman zaman yaptığı gibi uzlaştırması için çağrılıyor. Karakola adım atar atmaz önleyici güvenlik polisleri ortaya çıkıyor, onu kelepçeliyorlar ve kafasına bir çuval geçiriyorlar. Merdivenlerden aşağı sürüklüyorlar ve bir güvenlik aracına tıkıyorlar. Sonunda Jericho’da bir güvenlik karakoluna geliyorlar. Bu gezi onun şehrinden ayrılan herkeste olduğu gibi İsrail güvenlik güçleriyle birlikte planlanmıştı diyor Zubeidi. Hiç kimse ona neden hapsedildiğini söylemiyor ve bir tutuklama belgesi göstermiyor.
Önceden Filistin Tutuklu İşleri Bakanlığı’na bağlı bir bölge şefi olan Zubeidi, tutsak eden kişilerin hareketleri hakkında bakanı bilgilendirmelerinin zorunlu olduğunu ancak bunu yapmadıklarını söylüyor. Jericho’da hücre hapsinde tutulmuş ve birkaç saat içinde aralıklı olarak iki ay süren bir sorgulama başlamış. Kendisini sorgulayan yedi kişi başlangıçta Mahmud Abbas’tan ona nasıl uygun görüyorlarsa öyle davranabilecekleri iznini aldıklarını söylemişler.
Önce Zubeidi’ye Jenin valisi Musa’nın evinde ateşlenen tabanca hakkında sorular sordular. Musa saldırganların kovalandığı gece kalp krizinden ölmüştü. Zubeidi silahın kendi sahipliğindeki evde olduğunu itiraf ettiğini ve onun acilen Filistin polisine teslimini istediğini söylüyor.
Kendini hapsedenlere “Bu ‘kirli’ bir silahtır. Ben her zaman silahların Filistinlilere karşı kullanılmasına karşı çıktım.” demiş ve silah kampta ondan kurtulmak isteyen kişiler arasında elden ele geçmiş ta ki ona gelinceye kadar. Ama onun, silahın Musa’nın evinde kullanılan silah olduğundan haberi yokmuş. Kendisini sorgulayanlar bu hikayeyi onaylamış ki hikaye daha önce tutuklanan iki şüphelinin versiyonları ile uyumlu.
Ardından Zubeidi’nin tutuklanmasının gerçek nedeni ortaya çıkıyor: Kendisini sorgulayanlar Zubeidi’den ikinci intifadadan kalmış düzinelerce silahın teslimini talep ediyorlar. Önceleri yetmişten fazla silahtan bahsediyorlar, fakat sonra merhamet edip “ne kadar varsa” o kadarı geri istiyorlar.
Zubeidi hudna gerçekleştiğinden beri tüm sahip olduğu silahın kendini korumak için bir tabanca olduğunu ve tüm diğer silahların İsrail tarafından intifada sırasında El Aksa Şehitleri Tugayı’ndan arkadaşları öldürülürken ya da hapsedilirken el konulduğunu söylüyor
“Silahlar şehitlerle birlikte gitti.”
Sorgucular Zubeidi’ye fotoğraflar göstermişler: İkinci intifadanın sonuna doğru silahlı komutanlarıyla birlikte bir kalabalık fotoğrafta. Ben bu toplantıda oradaydım ve olayı da hatırlıyorum; oradakilerin çoğu şu an yaşamıyor. Fotoğraflar cep telefonunda da kayıtlı ve bize bir diğer Osama al-Tubassi, Amjad Husseini, Sheikh Mahmoud ve kendisinin olduğu makineli silahlarla birlikte çektirdikleri bir fotoğrafı gösteriyor. Zubeidi onların arasında şu an yaşayan tek kişi. “Sorguculara şöyle dedim: 2007’den beri beni bir silahla bir kere bile gördünüz mü? Benden ne istiyorsunuz?”
Zubeidi’yi sorgulayanlar yakın arkadaşı Ala el-Sabagr’ı öldürmekle suçlamışlar. Ala el-Sabagr bir çocuk olarak Juliano Mer-Khamis’in “Arna’nın Çocukları” belgeselinde çıkmıştı ve sonra El Aksa Şehitleri Tugayı komutanlarından biri olarak intifadada öldürüldü. Arkadaşı Mer’i geçen sene Jenin’de birlikte yürüttükleri Özgürlük Tiyatrosu’nun girişinde öldürmekle suçlanmış; ve hatta Hizbullah lideri Imad Mughniyeh’in 2008’de Şam’da öldürülmesine karışmakla suçlanmış.
Zubeidi bu suçlamaların sorgucular tarafından kendisini mental olarak kırmak için kullanıldığını söylüyor. Ayrıca fiziksel olarak da kötü davranıldığını söylüyor, üç gün ve gece boyunca elleri arkadan bir direğe bağlı şekilde ayakta bekletildiğini belirtiyor. İntifadada birçok kez yaralanmış olan Zubeidi acıdan nerdeyse yere çökmüş. Zubeidi, diğer tutuklular o şekilde 8 gün durmaya zorlandılar, diyor. Zubeidi hepsi birkaç gün süren ve birisi altı gün süren “susuzluk grevi” olmak üzere 28 kez açlık grevine gitmiş, Belli zamanlarda konuşmaktan kaçınmış. Tüm bunlar tıpkı İsrail hapishanelerindeki idari tutukluların taleplerinde olduğu gibi, onu bırakmaları ya da dava sürecine sokmaları için yetkililere baskı yapmak amacıyla yapılmış.
Bu İsrail istilasının oyun kitabından bir başka hikayesi. Hapishanede kaldığı iki aydan sonra karısını araması için izin verilmiş ve ayrıca avukatıyla görüşmesi ancak mahkemede olmuş ta ki o da tutuklanıncaya kadar. Her onbeş günde bir Zubeidi tutukluluğunun uzatılması için bir suç mahkemesi hakimine götürülmüş, ancak Filistin kanunlarına göre iddianamenin oluşturulması için gereken 45 günlük süre dolduğunda bile önce bir Filistin askeri mahkemesine götürülmüş ve tutukluluğu uzatılmış.
Yetkililer bir keresinde amcası Jamal’la telefonda konuşmasına izin verdiklerinde amcası ona açlık grevine devam etmesi yönünde ısrar etmiş. Bir diğer aramada ise amcası durması yönünde tavsiye vermiş. Zubeidi büyük saygı duyduğu amcasının dediğini yapmış. Bir başka amcası Ürdün’de öldüğünde yetkililer ailesini aramasına iki hafta boyunca izin vermemiş. Filistin hapishanesinde tutulduğu bilgisi dışında tutukluya ilk iki ay neler olduğu hakkında kimsenin bilgisi yoktu.
Zubeidi “Filistin ile İsrail’i karşılaştırmak istemiyorum. Orada bir işgal var. Orada bir düşman var, burada bir kardeş. Orada seni sorgulayan İsraillilerle bir problemin yok ama burada bir problem, bir mental problem var. Bu daha çok acıtıyor. Bu duruma düşeceğimize hiç inanmazdım. İsrail’de hiç açlık grevi düşünmemiştim. Orada biliyorum ki savaştayım. Onlara şöyle dedim: Valiyi vuran silahı telefonla teslim alabilirdiniz. Eğer beni arayıp bu silahın valiyi vurduğunu söyleseydiniz, onu size derhal teslim ederdim. ”
Sizi neden tutukladılar peki?
“Vallahi Gideon, doğrusu bilmiyorum. Ebu Mazen’in bilmediğini düşünüyorum. Güvenlik güçleri ona doğru olmayan şeyler söylediler. Bunun aynısı intifadada da başıma gelmişti, her tür insan benim ismimi söyleyerek her türden kötü şeyler yaptılar. Ebu Mazen benim tutuklu olduğumu biliyordu ancak bunun kurallara uygun olduğuna düşünüyordu. Benim hücre hapsinde üç gün üç gece kaldığımı bilmiyordu.”
Zubeidi telefonundan başka bir fotoğraf gösteriyor: Abbas başkan seçildikten sonra şehri ziyaret ederken Zubeidi Abbas’ı omuzlarında taşırken görülüyor. Zubeidi bu fotoğrafı kendisini sorgulayanlara göstermiş ancak onlar fotoğrafa bakmayı reddetmişler. “Ben hiçbir zaman [Filistin] hükümetine karşı tavır almayacağım. İşbirlikçilerin sorgularında da hiç bulunmadım. Ben sadece işgale karşı savaşacağım. Ben diyorum ki: Tüm Filistin sorunu işgaldir. Ebu Mazen benim liderim ve burada ve orada hatalar yapılsa dahi demokrasi böyledir.”
Zubeidi bırakıldığından beri Salı sabahının erken saatlerinden beri bir insan dalgası evine geliyor. Onu Jenin mülteci kampına getiren arabaya 100 araçlık bir konvoyla ve kornalarla eşlik edildi. Bu kampta Filistin hapishanelerinden bırakılan kişiler artık İsrail hapishanelerinden bırakılanlara göre büyük kahramanlar olarak görülüyor.
Bırakıldıktan sonra Zubeidi’nin yaptığı ilk iş, kendisi hapishanedeyken öldürülen Jenin güvenlik güçleri liderinin Hisham al-Rakh’ın anne babasını görmek olmuş. Ancak ondan sonra kendi evine gitmiş. Çocukları uyanmış ve babalarını evde görmekten dolayı şaşırmışlar.
Amcası Jamal gibi Zakaria da çevrede zayıflayan ekonomik durumdan ötürü bir başka intifadanın kaçılmaz olduğundan emin. Ancak o buna ancak İsrail işgaline karşı olacak olursa katılacağını söylüyor.
Bu arada Özgürlük Tiyatrosu’nu işletmeye devam edeceğini söylüyor. Kendisinin henüz izlemediği yeni bir prodüksiyon da tiyatroda halihazırda sergileniyor: Harold Pinter’ın “Bakıcı” oyunu.
Zubeidi’nin oturma odasındaki baca rafında El Aksa Şehitleri Tugayı’ndan bir plaka var. Plakada “Tanrı paralarını feda edenleri boş boş oturanlara tercih etti, çünkü Devrim insan üreten bir fabrikadır… Çünkü devrimciler hiçbir zaman ölmeyecekler. Tanrı onları kendi haşmeti için yarattı ve engelleri aşmaları için onlara güç verdi. İlmek Filistin gururunun sembolüdür.” El Aksa Şehitleri Tugayı müşerref kardeşi ve komutanı Zakaria Zubeidi’ye adanmıştır, 2008.