Tiyatroda Telif Tartışmaları Üzerine

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yusuf Deniz Karnıca

Bilindiği üzere tiyatro ailemiz geçtiğimiz günlerde çok çirkin bir saldırıya maruz kaldı.

Öncelikle yazıya başlamadan, bu yazının hiçbir yasal veya hukuki bilgi birikimi olmayan biri tarafından yazıldığını belirtmek isterim. Bahsedeceğim şeyler; hukuksal terimler, yasalar, kanunlar, ’’Yok efendim nasıl olur a fıkrasının c bendine uymuyor’’ gibi ifadelerden ziyade şahsımın ve aynı düşünceye sahip olduğum Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nu oluşturan arkadaşlarımın bu olay karşısında duygularının dışa vurumudur. Biraz duygusal bir yazı olduğunu söyleyebilirim…

Bütün patırtı ‘TAKSAV’ın düzenlediği Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali’nde ; Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nın oynadığı Brecht’in eseri olan ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ adlı oyunla başlamış. Müsamere ücretliymiş. Sonra bundan birileri rahatsız olmuş. Merkezi ALAMANYA’da olan Suhrkamp Verlag adlı yayın evi; Türkiye temsilcisi olan ONK Ajansa buyurmuş: ‘‘Tez gidip şu tiyatroculardan paramızı alın!” Hem de bunu eser sahibi yani Brecht ‘i korumak adına yapmış. ONK Ajans da durur mu; Emre uymuş parasını istemiş. Hem bir de ONK Ajansı’n telif hakkı istemesi bile yasal açıdan tartışılıyormuş. Kar amaçlı tiyatronun Amatör tiyatroyu yok edeceğinin farkında değillermiş -mış -miş, -muş. Üstüne üstlük bir de bu adamlar Amatör tiyatro RUHUNDAN yoksunlarmış. Evet, işte burada bizim de söyleyeceklerimiz var. Yaşar usta üslubumuzla, müsaadenizle başlıyorum yazıya efendim…

BAK BEYİM!!!!

Amatör tiyatro birliktir, beraberliktir. Dekor taşımaktır, kurmaktır. Çivi toplamaktır yerden; bazen eline çekiçle vurmaktır. Beraber şarkı söylemektir. Beraber üzülüp beraber gülmektir. ‘‘Oyuna son 15 dakika’’ anonsu verildiğinde, kostümünü ütülerken aynı anda başka bir arkadaşının gelip makyajını yapmasıdır. Terdir emektir. Pudradır, fondötendir, aylaynırdır. 10 dakika varken ‘‘Oğlum nerede benim ayakkabım.’’dır. ‘‘Son 5 dakika’’ anonsu verildiğinde; kuliste ecel terleri dökmektir. Zamanı ölçen aletin aslında saatler olmadığını anlarsın o an. İlk adımdır. Spotlar yüzüne vurduğunda, ilk repliğini söylediğinde ağzında oluşan kuruluktur. Muazzam bir şekilde bastıran su içme isteğidir.

Seyirci kaygısı yoktur; ama alkıştır da. Selam verirken yüzünde oluşan ifadedir. Hep birlikte sarılmaktır, tebriktir. Seyirciler çıktığında tekrar dekor toplamaktır.

Düşünmektir, yazmaktır, sorgulamaktır. Siyasi bir amacı vardır bazen. Sistemi sorgular ,sorgulatır. Ama bu eleştiriyi sistemin içine girmeden yapar. Kaybetme korkusu yoktur, kar gütme amacı yoktur.

Ruhtur ruh. Hepimizin içindedir bu amatör tiyatro ruhu. Saftır biraz. Çocuk gibidir. Farkında olmaz küreselleşme dehşetinin. Aldırış etmeden devam eder. Sonra ne mi olur?

Sonra bu ruhtan yoksun, hayattaki tek dertleri hesaplarındaki sayı fazlalıkları, borsa lotları, ‘’Bu takımın altına bu kravat olmadı.” diyen adamlar çıkar karşısına, ve derler ki ‘’Madem tiyatro yapacaksın o zaman bize telif ver.’’ hem de hayatı boyunca sisteme karşı çıkıp, çarkın bir parçası olmadan sivri diliyle, epik öğretisiyle biz amatör tiyatro sevdalıların en büyük yol göstericilerinden birinin BERTOLT BRECHT’ in oyunu için. Oldu beyzadem.

O zaman işte muhaliftir ruhumuz. İsyankardır. Bütün kalkanlarını çeker, kağıt kalemlerini biler ve bu kapitalist düşüncenin karşısına dikilir ruhumuz….

Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nın kavgası kavgamızdır. Onlara yapılan telif adı altında aslında amatör tiyatro ruhunu baltalamaya çalışan, engizisyon düşüncesine sahip bu insanların her platformda karşılarında olacağımız söylemekten onur duyarız.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yusuf Deniz Karnıca

Yanıtla