Mimesis Çeviri / Najla Said New York’ta yaşayan bir oyuncu ve yazardır.
NY Times. 7 Ekim 2012, Çeviri: Burak Akyunak
Birçok tiyatro sanatçısı gibi ben de bir oyunum sergileme aşamasındayken oyunla ilgili eleştirileri okumuyorum; sergileme sürecinin bitmesini beklemeye çalışıyorum. Ama sosyal medya çağında sizinle ve çalışmalarınızla ilgili neler konuşulduğunu duymayı engellemek artık imkânsız. Sanatla ilgilenmeyen kişiler muhtemelen açılış gecesinin ardından gelen “İyi eleştirileriniz için tebrikler!” ya da “Çok üzgünüm- bu adam tam bir gerizekalı” gibi mesajların hoş karşılanmadığını bilmiyordur. Çoğu zaman kendimi şu sözleri tekrar ederken buluyorum: “Eleştiriler sadece bir kişinin düşünceleri.” Gerçi dürüst olmak gerekirse yalnızca kendi çalışmalarıma dair eleştiri yazılarını okumak ve onlardan etkilenmekle kalmıyor, izlemek istediğim işlerin de eleştirilerini okuyor ve ister istemez onlardan da etkileniyorum.
Son yıllarda yayıncılar sanat üzerine çok kısıtlı bilgisi olan genç muhabirleri gösterileri izlemesi için tiyatrolara gönderiyorlar. (Bir oyun veya müzikal sahneye koymak için verilen emek ve tecrübe hakkında fikirlerinin olmadığından bahsetmiyorum bile) Bir sanatçının belki de 10 yıldır üzerinde çalıştığı bir eser hakkında yazılan bu düşük seviyeli eleştiriler sürekli yayınlanıyor. Okuyucuların görüşleri şekillendiriliyor, sanatçı kariyerleri yaratılıyor veya bitiriliyor ve bir sanatçının özgüveni sadece birkaç kelime ile şişiriliyor veya yerle yeksan ediliyor. Bu tip birçok eleştiri ses, ışık ve kostüm tasarımcılarını görmezden geliyor, çünkü tiyatro okumayan veya herhangi bir prova veya oyun çıkarma sürecine katılmayan birçok kişi bu sorumluluklar için ne kadar çaba, düşünce ve eğitim gerektiğinden bihaber.
Yani eğer benim gibi tek kişilik bir gösteri yazacak ve sahneleyecek kadar cesursanız, çoğu zaman kendinizi bir yazar, bir oyuncu ve bir insan olarak çöpe atılmak üzere paketliyorsunuzdur aslında. Çok okunan bir haftalık dergide yayınlanan hırçın bir eleştiri yazısı sayesinde ben bunu yaşadım. Bu yazının yazarı ile ortak bir arkadaşımız var ve arkadaşım onun bu yazısını şu sözlerle savundu: “Hafta boyunca birçok kötü oyun seyretmek zorunda kalıyor ve işinden nefret ediyor, yoruluyor, çıldırıyor ve…”
Esere katkısı olan herkesi hesaba katmayan çirkin kişisel saldırıların bu şekilde açıklanması kabul edilemez; sorun sadece sanatçının dökeceği gözyaşları da değil. Çoğu sanatçı yapıcı eleştirileri memnuniyetle karşılar ve ders çıkarır, biz kariyerlerimizi bir öğrenme ve gelişme süreci olarak görürüz. Ama eleştiri de bilgi, yetenek ve belirli ölçüde nesnellik gerektiren bir iş kolu olarak görülmeli. Tıpkı gazeteciliğin diğer bütün kollarında olduğu gibi.