Zafer Diper
Ühü ühü ühü… diye “gerçekten mi ağlıyor, yoksa göstermece mi takılıyor?” tam çıkaramadım derken, kendini tutamayıp da gülünce, foyası çıkıyor ortaya. “Dalga geçmek ha! Ben gösteririm sana ufaklık!” “Ne yapayım valla sinirlerimi bozdu son yazın… Amma abartmışın ha; ‘ağlatı’ parantez içinde ‘trajedi facia’ falan açıklaması?.. “Ben de saf saf, ‘ah canım, benim ufaklık pek üzülmüş bir şeye de hüngür hüngür ağlıyor’ sandım.” “Sen yutar mısın hiç…” “Bir oyuna başlamışsan, öyle makaraları koyvermeyeceksin, sonuna dek sürdüreceksen… Senin gırgıra aldığın o ‘ağlatı’yı, ben olmaması gereken(ler) yerine kullandım biraz.” “O zaman öyle deseydin; şöyle böyle şeyler, durumlar oldu falan… Bence orada, her kafadan bir ses çıkmış…” “İşte yakaladın, sorun burada ufaklık. Öncelikle, hadi titizlenelim de biraz, ayrıntıya girelim ‘sanatçılar girişimi’ deyişini ele alalım. Bu pek doğru değil; bunların ‘ne-neler olduğu’ karmaşası bir yana, ‘yeni başlatılacak bir eylem’ izlenimi veriyor. Ne yani, örneğin ben; 2000’li yıllarda sanatçılığımdan ötürü insan hakları ihlallerini, işkenceleri anlatan bir oyunla hakkımda 13 dava açılmışsa, çeşitli yasaklamalara uğramışsam, zorluklarla boğuşmuşsam, demek ki o savunulası kavramlar adına çoktan bir şeylere girişmişim ki ondan gelmiş bunlar başıma. Üzerimizdeki baskılar 1983’e dek uzanır, daha da geçmişe sararsak. Birçok sanatçının aydının savaşımı hep var olmuş… Kuşkusuz tümü değilse de sanatçıların-aydınların görevlerini yerine getirdiklerini, karşı duruşlarını hem ürettikleriyle hem de eylemleriyle kanıtladıklarını gözlemleyebiliyoruz süreçte. E o zaman, bu insanlar yeni bir şeye girişmemişler. Girişim anlamında onlar hep girişken olmuşlar tarih boyunca. Bence hiç değilse ‘sanatçılar birlikteliği’ ya da ‘birliği’ gibi somut olmasa da soyut bir kavramla yaklaşılabilinirdi geceye…” “Dur ya, kafam karıştı gene… Nedir, birlik?” “Gerçekte ne yazık ki; sanatçıların bir ad altında güçlü kurumsal bir örgütselliği, birlikteliği yoksa da o gece adına ‘varmış gibi görünmek’ demek istiyorum. Bir sanatçının bağlı olduğu parti ya da örgüt varsa, onun adına o alanda olmak onun yükümlülüğüdür. Ne ki öylesi bir etkinlikte hem CHP’li hem İP’li hem TKP’li bireyler bir araya gelmişse, al sana cümbüş işte! Yanlış anlama ufaklık, bu partilere gecenin sorumluluğunu yüklemek gibi bir yaklaşım sunmuyorum sana… Dediğini özetlemeye açımlamaya çalışıyorum: her kafadan bir ses…” “Peki tek ses nasıl çıkacak…” “Ayrıcalıkları bir yana bırakırsak, hangi oluşumların bir araya geldiğini ne zaman gördün de sen, sanatçıları yan yana duracak?” “Herkesin düşüncesi ayrı?” ”Bence o etkinliği, hadi diyelim o savsöz altında partilerden biri gerçekleştirseydi; üyelerini, kendilerine yakın duranları, sanatçılarını toplar, aynı duygu ve düşüncede bağdaşır insanları bir araya getirebilir, o zaman da senin dediğin gibi olmaz, her kafadan ayrı bir ses çıkmazdı, büyük bir çoğunlukla. Böylesine eleştiri alınmazdı hani… Gecenin düzenleyicileri de ne yapabilirdi başkaca?! Olumlu bir istemle yola çıkılmış besbelli… İyi ama nasıl işte, ne yöntemle? Olan bitene balkırsa, bu bir kez daha gösteriyor ki dünyada en ama en zor şey: örgütlenmek!…