Tatlım, Ben Çocukları Satmayı Düşünüyorum!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

Amerikalı oyun yazarı Mark Schultz’un modern çağın ‘Hansel ve Gretel’ masalını anlatan yapıtı ‘Kurabiye Ev / The Gingerbread House’ Tiyatro YanEtki’nin çarpıcı yorumuyla Türkiye’de tiyatro severlerin karşısına geçiyor. Amerika Birleşik Devletleri (New York) Rattlestick Tiyatro’da dünya prömiyerini yapan oyun, ‘kara komedi’ yapısıyla dikkatleri üzerine çekmiş. Geçtiğimiz sezon ‘Yalnız Batı’ oyunundan tanıdığımız Deniz Karaoğlu ve Faruk Barman ikilisinin yanında, Türkiye’nin en iyi kadın oyuncularından Pınar Çağlar Gençtürk gösterinin başrollerini paylaşmışlar. Ayrıca Barış Kıralioğlu, Özgür Özgencer sahnedeki diğer isimler. Bu çarpıcı komedinin yönetmeni ise Serkan Üstüner!

Konuda bir kanepede evli bir çifti görürüz. Brain, yaşadığı hayattan sıkılmış, hayallerine kavuşamamış bir koca; Stacey ise çocuklarına kalben bağlı, ama egolarını tatmin edememiş bir kadındır. Curtis ve Maggie adında dünya tatlısı iki çocukları vardır. Brain acımasız isteklerine kavuşmak için eşine çocukları satmak istediğini söyler. Tabii ki bunu emelleri uğruna yaptığını belirtmeden, Stacey’i kandırmak için çocukların bu fakir hayattan kurtulması gerektiğini, daha zengin ve özgür bir dünyada yaşamlarını sürdürmeleri gerçeğini anlatır (!) Onların bazı kötü özelliklerinden bahsederek, karısıyla eski, güzel günlere dönemediklerini, bunun tek suçlusunun çocuklar olduğunu vurgular. Stacey eşinin şaka yaptığını düşünürken konunun çok ciddi olduğunu fark eder. Brain çocukların yerini hazırlamıştır bile; Arnavutluk’ta kısır bir çiftin zengin malikanesinde mutlu bir yaşam (!) Çocukları satacak kişi de hazırdır. Marco, evli ve çocukları olmasına rağmen, uluslararası çocuk tacirliği yapan şebekenin üyesidir. Maddi sıkıntı içindeki insanların çocuklarını dünyanın en fakir ülkesindeki bir çeteye pazarlamakta, gerçekle hayal arasında sürüp giden komediyi şekillendirmektedir.

‘Hansel ve Gretel’ Masalından Kara Komediye!

‘Para’ olgusu beyinleri, duyguları esir alan bir yılan gibi aramızda dolaşırken Yazar Mark Schultz, içimizdeki canavarı muhteşem karakterlerle resmetmiş. Aslında olayı tersten okuyan bir yazar var. Çocuklarını satmak isteyen aile zengin kapitalist ülkede yaşarken, çocukların gittikleri yer dünyanın en geri kalmış bölgelerinden biri. Tersten okunan öykü, karakterlerin çarpıcı söylemleriyle ‘komediyi’ zirveye taşımış, anlatılan konuya insanların körüne körüne duygusal yaklaşmasını engellemiş. Çocuklarını satan ailenin yaşadıklarına gülen-ler- dünyanın yaşadığı en kaotik sorunu içten içe, acı çekerek hissetmiş oluyor.

Yılın Kadrosu Sahnede

‘Stacey’ rolünde Pınar Çağlar Gençtürk, tiyatro severleri kendisine yine hayran bırakıyor. Tiyatro Ödülleri 2012’de ‘Yılın Kadın Oyuncusu Ödülü’ne aday olan oyuncu benim kalbimde çoktan ödülünü almış durumda. İki çocuğunu belki isteyerek belki kandırılarak satmaya razı olan; sonrasında yaşadıklarıyla adeta herkesi oturduğu koltuğa çivileyen karakteri psikolojik olarak iyi çözümlemiş. Gel-git içinde duyguların iç içe girmesi, akabinde yeni hayatına adapte olurken çocukların sesini duyması, oyuncuyu zor bir role doğru sürüklüyor. O bu zorluğu yüzündeki gerilimle, gözlerindeki ışıkla harika aktarmış. Özellikle çocuklarının nefret dolu sesi duyulduğunda seyirci onunla beraber içinde bulunduğu dünyaya lanet ediyor.

Brain’de Deniz Karaoğlu, babadan çok, çocuklarının dünyadaki yaşama nedenlerini yok eden bir katili komediyle karışık oynamış. Oynadığı rol öylesine zor ki, bir yandan Marco’da Faruk Barman’la komedi olgusu gelişirken, diğer yandan egolarını tatmin etmek isteyen ‘canavarı’ sahnede var etmek zorunda. Faruk Barman’ın Marco yorumu etkileyici. Kendi ailesini steril dünyada tutmaya çalışan, ama başkalarının ailesine acımayan, yaptığı işi sıradan, basit bir eylem gibi göstermeye çalışan Marco, Barman’ın olağanüstü performansıyla seyirciye ulaşıyor. Deniz Karaoğlu ve Faruk Barman çatışma dolu oyunu komediye sürükleyen iki başarılı isim. Barış Kıralioğlu (Fran) ile Özgür Özgencer (Collin) kısa rollerinde üzerlerine düşeni yapmışlar, konudaki komedi desteklemişler.

Son söz oyunun yönetmeni Serkan Üstüner’e. Böyle giderse on yıl sonra ortaya koyacağı oyunları düşünemiyorum bile. Bu kadar zor psikolojik metni alıp, sil baştan yaratan; ‘kara komedi’ olgusunu duygusal travmayla birleştiren, insanın suratına gerçek bir tokat atan başka yönetmen tanımıyorum. Ayrıca oyunda ‘nesne-sahne’ ilişkisini bir bebek üzerinden sürdüren, oyunculara geniş alanlar bırakıp onların enerjilerinin tamamını sahneye yansıtan ikinci yönetmen bilmiyorum. Serkan Üstüner genç yaşta ‘ustalık dönemi’ne girdi bile.

Modern çağın ‘Hansel ve Gretel’ masalı Elif Baş’ın kaliteli çevirisiyle Asmalı Sahne’de seyircisini bekliyor. Güldüğünüz anda şaşırmaya, üzülmeye, hatta ağlamaya hazır olun!

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla