[Cumhuriyet gazetesinden Meltem Yılmaz ve Ayşegül Özbek’in AKP iktidarının kültür sanat dünyasına bulunduğu müdahaleler hakkındaki yazılarını yayınlıyoruz.] Kamu tiyatrolarının özelleştirilmesi, sinemaya ‘aile ayarı’, dizilere uyarı, edebiyata ‘muzır neşriyat muamelesi’, İnsanlık Anıtı’nın ‘ucubeleştirilerek’ yıkılması, Emek Sineması’nın kapatılması, Paul Auster ve Naipaul’a karşı başlatılan kampanyalar ve daha nicesi… Son olarak Muhteşem Yüzyıl’a el atan AKP’nin, 10 yıllık iktidarında kültür sanat dünyasına müdahalesinin haritasını çıkardık.
Kamu tiyatrolarının özelleştirilmesi, festivalde içki yasağı, İnsanlık Anıtı’nın ‘ucubeleştirilmesi’ derken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye televizyonlarının en çok izlenen, Ortadoğu, Balkanlar ve Türki cumhuriyetlerde de ilgiyle takip edilen dizisi “Muhteşem Yüzyıl”a da uzandı. Başbakan’ın, Kütahya’daki havalimanı açılışında “belgesel” olarak nitelendirdiği kurmaca dizi hakkında dediklerine bir bakalım:
“Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmemiz, anlamamız lazım. Ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonların sahiplerini de milletimin huzurunda kınıyorum. Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyoruz. Böyle bir anlayış olamaz. Bu milletin değerleriyle oynayanlara milletçe gereken dersin, cevabın hukuk içinde verilmesi gerekir.”
‘Bale belden aşağı’
Böylece Türkiye’de yaratılan baskı ortamına bir yenisi, hem de dizi başladıktan iki yıl sonra, bir havalimanı açılışında eklenmiş oldu. 10 yıllık AKP iktidarında kültür sanat dünyasında benzeri söylemler ile yaratılan atmosfere, hatta daha da öncesine uzandık.
1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Erdoğan, atv’de Cansu Akbel’in sunduğu programda, kendi kızlarının bale yapmasını düşünmediğini söyleyerek “Kızlarımın hamdolsun o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil” demişti. Erdoğan’ın Akbel’in “Ben bir balerin olarak buraya gelseydim, benim elimi sıkarken yine bir sıkıntı duyar mıydınız” sorusuna yanıtı ise şöyle olmuştu:
“Yok, benim size ilk tavsiyem, bence bu mesleği bırakın, demek olurdu. Çünkü bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada… Çok açık ve net söylüyorum, bu noktada duyarlılığını belden aşağı indirmeyeceği her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım. Çünkü şu anda kültür emperyalizminin en önemli dallarından biri, insanı belden aşağısıyla meşgul etmek.”
Konser alanı basıldı
2009 Temmuz’unda dünyaca ünlü piyanist İdil Biret’in Topkapı Sarayı’nda verdiği konser sırasında gerilim yaşanmış; konser alanının dışında toplanan Alperen Ocakları üyesi 100 kişilik bir topluluk, bir şarap firmasının sponsorluğunu yaptığı konsere saldırmış, slogan ve tekbirlerle içeriye girmek isteyen topluluğu güvenlik ekibi güçlükle engellemişti.
2009’dan başlayarak Sel Yayıncılık ve Ayrıntı Yayınları’nın yetişkinler için çıkardığı bazı kitaplar hakkında “Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu”nun raporlarına dayanılarak dava açılmış; kitaplardan birinin çevirmeni Funda Uncu, Emniyet’te “Sen manken misin böyle kitaplar yazıyorsun!”, “Sen pornocu musun!” biçiminde sözlü tacize uğramıştı.
İstanbul’un en eski sinemalarından Emek, 2010’da tadilat gerekçesiyle kapatılmış; 2 yıl süren eylemlerde, Emek Sineması’nı da içine alan Cercle d’Orient yapısının alışveriş merkezine dönüştürülecek olması günlerce protesto edilmişti.
2010’da İstanbul’da düzenlenen Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na Onur Konuğu olarak davet edilen 2001 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi V.S. Naipaul, kendisine yöneltilen asılsız suçlamalar ve tepkiler yüzünden Türkiye’ye gelmekten vazgeçmişti.
Bugün “Muhteşem Yüzyıl” dizisine, adli makamlara “ihbar edecek” kadar tepki gösteren Başbakan Erdoğan, o günlerde sanat, edebiyat ve kültür dünyasına karşı girişilen bu müdahalelere en küçük bir tepki göstermemişti. Ama, bale sanatını “belden aşağı” diye niteleyen bir başbakandan böyle bir tepki beklemenin gereği yoktu belki de.
Devlet müdahalesi
Öte yandan, içinde bulunduğumuz yıl, özelleştirileceğini duyurduğu Şehir ve Devlet tiyatrolarına bizzat müdahale ederek “Devlet eliyle tiyatro yapılmaz!” diyen, İstanbul Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’nin değiştirilmesi sonucunda yönetime AKP bürokratlarının girmesine yol açan Erdoğan, devlet eliyle sinemaya “aile ayarı” çekilmesi, “Behzat Ç.” dizisine bizzat yardımcısı Bülent Arınç tarafından tehdit yöneltilmesi karşısında bir kez daha tepkisiz kalıyordu.
‘Cahil adam’ Auster!
2012’nin Ocak ayında, yapıtları ülkemizde de yayımlanan ABD’li yazar Paul Auster, Türkiye’deki yazarlar ve gazetecilerin düşünceleri nedeniyle tutuklanmalarını gerekçe göstererek Türkiye’ye gelmek istemediğini söylemiş; Başbakan Erdoğan da Auster’ı “cahil adam” olarak nitelendirmişti. Auster’ın Başbakan’a yanıtı ise tüm dünya basınında yer almıştı:
“Uluslararası PEN tarafından elde edilen son rakamlara göre, Türkiye’de 100’e yakın yazar tutuklu, Ragıp Zarakolu gibi davaları dünyanın dört bir yanındaki PEN merkezlerince yakından takip edilen bağımsız yayıncılardan bahsetmiyorum bile. Ülkem Birleşik Devletler ve Türkiye’niz de dahil, tüm ülkeler kusurludur ve hepsi on binlerce sorunla boğuşur Sayın Başbakan.”
Üniversiteye müdahale
Geçen temmuzda Bilgi Üniversitesi Yerleşkesi’ndeki santralistanbul’da 11. kez gerçekleştirilen “One Love Festival”e alkol yasağı damgasını vurmuş; Başbakan Erdoğan da alkol yasağı uygulamasının kendi talimatı olduğunu açıkça belirtmekten çekinmemişti:
“Böyle bir şey nasıl olur? Öğrenci oraya gelip alkolü alıp kafayı mı bulacak, ilim alıp kendini mi bulacak?”
Erdoğan’ın en yeni, ama herhalde son olmayan müdahalesi ise “Muhteşem Yüzyıl” dizisine oldu. Dizinin senaristi Meral Okay yaşamını yitirdiğinde, Yeni Akit gazetesi “O kadın öldü!” başlığını atmıştı. Başbakan, Kanuni Sultan Süleyman’ın, çıktığı seferlerden Hürrem Sultan’a yazdığı aşk şiirlerini okudu mu acaba? Okusa, korkarız, o şiirlerin de yasaklanmasını isteyebilir…
‘Heykel yıktıran ilk başbakan’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kars ziyaretinde “ucube” olarak nitelendirdiği Mehmet Aksoy’a ait “İnsanlık Anıtı” heykelinin yıkılmasına karar verildi. Ardından Mehmet Aksoy, anıtı yıkma kararı alan Kars Belediyesi’ne dava açtı. Kars Belediye Meclisi tarafından 4 ret oyuna karşılık 19 evet oyu ile kaldırılmasına karar verilen “İnsanlık Anıtı”, ihaleyi alan firma tarafından parçalara bölünerek yıkıldı. Bu olay, Taliban’ın Afganistan’da Buda heykelini havaya uçurmasını akla getirirken, Erdoğan da belki de “heykel yıktıran ilk başbakan” olarak tarihe geçiyordu.