Nedim Buğral
Birinci Çocuk: Ne dedi?
İkinci Çocuk: Çekirdeği yedi.
Birinci Çocuk: Kim?
İkinci Çocuk: Karınca.
Öğretmen: Susun bakayım, tiyatroda konuşulmaz.
Yukarda yazılana yakın diyaloglar Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde salonun arka koltuklarında gerçekleşti. Oyunun ismi Kırmızı Erik Çekirdeği (Tarla Faresi Tiyatrosu). Oyunun naif bir hikayesi var. Oyuncunun tek başına bir salon dolusu çocuğu zaman zaman zorlanarak da olsa elinde tutabildiğini de belirtmeliyim. Oyunu birinci sınıf öğrencilerimle birlikte izledim. İzlediklerimden yola çıkarak bazı çocukların yaşamış olabileceklerini aşağıdaki kurgu ile anlatmaya çalışacağım.
Yer: Sınıf
Öğretmen: Çocuklar kitaplarınızı ve defterlerinizi sıranın gözüne bırakın. Servise kadar koşturmadan beni takip edin.
Öğrenci: Öğretmenim tiyatroda palyaço var mı?
Öğretmen: Bu oyunda kuklalar varmış.
Öğrenci: Yaşasın.
On dakika sonra.
Öğrenci: Öğretmenim Berkay ayağa kalkıyor.
Öğretmen: Uslu durun yoksa okula geri döneriz. Oyunu da izlerken şımarmak yok tamam mı? Sınıfta oyunla ilgili sorular soracağım…
Devamında bilindik tiyatro sessiz izlenir söylevi.
Onbeş dakika sonra: Çocuklar ördek yavruları gibi öğretmenin arkasından salondan içeriye giriyorlar. Salonun içinde oturma telaşı ve bilindik çocuk gürültüsü. Bütün çocukların yüzleri gülüyor. Keyifleri yerinde.
Bazı çocuklar için ise aynı durum geçerli değil. Oturdukları yerden tek gördükleri şey önlerindeki koltukların kırmızı kumaşları. Koltukları açmadan dikine oturanlar da öğretmenden fırça yiyor.
Öğretmen: Koltukla oynamayın. Berkay, sınıfa dönünce…
Salonu aydınlatan ışıklar kapanıyor. Çocuklardan alkış. Oyuncu ablalarının sorularına bir ağızdan yanıt.
Oyun başladıktan on dakika sonra.
Öğrenci: Ne dedi?
Öğrenci: Karınca gelmiş.
Öğretmen: Susun bakayım! Tiyatro sessiz…
Çocuklar oyuncunun elindeki çekirdeği görmek, avuç içinde tuttuğu objenin ne olduğunu anlamak için Bursa’daki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin arka sıralarında büyük bir çaba sarf ediyor. Güliver Devler ülkesinde gibiler. Koltuklar çocuklar için büyük, sahne çocuğa çok uzak ve sahnede olanı görmeye anlamaya çalışan çocuklar ayağa kalkınca gardiyan öğretmenin acımasız müdahalesi.
Öğretmen: Oğlum otur bakayım yerine…
Bu gözlemlediklerimden sonra 17. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Festivali’ni organize edenlere birkaç tavsiyem ve sorum olacak.
– Kocaman salonun en arkasından avuç içindeki küçücük bir nesneyi görebilmesi için salonun arkasında oturan çocuklara dürbün dağıtılabilir mi?
– Hazırlık sınıfı (5-6 yaş) ile beşinci sınıf (12) öğrencilerini aynı anda 350 kişilik bir salona tıka basa doldurunca; çocuğunu elinden tutup tiyatro izlemeye gelen münferit izleyici kapıdan döndü, ya da merdivenlere oturdu. Birbirinden bu kadar uzak yaştaki öğrencileri aynı anda salona alan, salonu tıka basa dolduran bu organizasyon yapısı, ticari-korsan-niteliksiz-bavul tiyatrolarının yaptığından çok farklı mıdır? Her akşam çocuk tiyatrosunun niteliği için yapılan tartışmalarda bu alanın elitlerinin söylediği ile gerçekleştirdiği arasında bir tutarsızlık mı var, ben mi eleştiri de ölçüyü kaçırdım?
– Bir sorum da Bursa Büyükşehir Belediye si yetkililerine. Çocuk Sanatevi biz yerel tiyatrocuların en ufak bir direnci (hatta haberi) olmadan kimlere, ne amaçla tahsis ediliyor? Yukarda bahsettiğim oyun ve festivale gelen pek çok oyun için doğru sahneleme yerinin Çocuk Sanatevi’nin olduğunu düşünmekteyim ama orası artık çocuğa sahnedeki erik çekirdeği kadar uzak!
Anne: Bu gün tiyatro nasıldı kızım?
Çocuk: Ben bir daha tiyatroya gitmek istemiyorum.
Anne: Neden?
Çocuk: Hiçbir şey göremedim. Üstelik öğretmenim bana oturmadığım için kızdı.
Sanırım çocuk sadece bir sayı. Bu yıl festivali 7500 çocuk ücretsiz izledi.