Zafer Diper
Ömer Hayyam’dan alıntılanan bir bildiri(mesaj) nedeniyle “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla yargılanan müzisyen Fazıl Say…” Haber böyle… Peki, neden Say? Burada yargılanması gereken Hayyam. O dörtlükleri yaratan ilk söyleyen Hayyam’sa; her şeye yol açan, tweet mivit attıran da o zındık(!)
“Ömer Hayyam 963 yaşındayken” adıyla bir anma günü düzenlenmişti 18 Mayıs 2011’de Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde. Şimdi duruma bakınca; o gece okuduğumuz şiirlerle ben de, diğerleri de, “bildiri(ler) sunmuş” birer zındık mı oluyoruz gerçekte?! Ne yanıt vereyim?.. En iyisi, 25 Ocak 2011 tarihli BirGün’de çıkan “Çek bi fırt!” adlı yazımı yineleyeyim özetle:
“Ben şarap içerim/ Muhalifler soldan sağdan/ İçme!/ Şarap dinin düşmanıdır derler/ Madem ki/ Şarabın din düşmanı olduğunu öğrendim/ Vallahi içerim, billahi içerim/ Helaldir düşmanın kanını içmek.” “Kim yazmış bunu?” diye soruyor bizim ufaklık. “Ömer Hayam. 12 yüzyılda yaşamış İranlı şair, düşünür, matematikçi…” “Eee?” “E’si, git araştır bilgisayarında, bakalım neler bulacaksın?!” İş çıktı ya, “Offf…” çekiyor. Yükleniyorum ben de: “Yok öyle… Armut piş, ağzıma düş.” Kalkıyor yerinden: “Tamam, tamam…” İkinci kadehimi doldururken geliyor elinde bir çıktıyla. “Vay canına, çok önemli bir adammış, bak özet yaptım.” “Bayılırsın her işin özetine… Neymiş?” Şöyle bir kırgınca bakıyor önce ve başlıyor okumaya: “Hayyam’ın Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir… Dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak ‘evrenselliğe’ ulaşmıştır… İslam dünyasında düşünce ve aklı reddeden bir yapının oluşması, İslam coğrafyasında siyasi iktidar mücadelesi, toplumsal sınıflar arasındaki mücadelelerde iktidarların geniş halk kitleleri üzerinde otoritelerini koruyabilmek adına dini kullanması…” “Dur! Burayı ağır ağır oku bir kez daha!” diyorum. “Nereden başlayarak?” diye soruyor. “Geniş halk’tan…” diyorum. Sözcükleri içinden tarayarak buluyor: “Geniş halk kitleleri üzerinde otoritelerini koruyabilmek adına dini kullanması neticesinde adeta ‘yobazlığın’ iktidara oturtulması…” Duraksıyor. “Gene karıştırıyorsun kafamı!” diyor. “Doğrudur… Sonra?” Sürdürüyor: “Ömer Hayyam gibi insan aklına ışık tutmaya çalışmış birçok düşünürün ‘sapkın’ ilan edilmesine ve Hayyam’ın şarap ve zevk düşkünü olarak anlaşılmasına sebep olmuştur. Evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hakim anlayıştan ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl yürütmeleri eşine az rastlanır bir edebi başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır…” Aramıza giren sessizliği bozuyor, elimdeki kadehi uzatıyorum: “Hadi ufaklık, çek bi fırt…” “Bu, bu, şarap…” “Hadi uzatma, iç…” “Ama ben daha çocuğum…” “Yaa, ne demezsin!” “Ortaokula gidiyorum. Nasıl içerim? Beni Hayyam’la karıştırdın galiba?” Yesinler senin o bulucuklu (esprili) konuşmanı. Al minik bir yudum.” “Hem yasaklanacak dedin içki…” “Ben demiyorum, AKP diyor bunu… İçki içme yaşını 24’e çıkarmaya çalışıyorlar. Özgürlüklerin kısıtlanmasına yönelik bir yaklaşım değil mi bu sence? 24 yaşından önce içki içme özgürlüğün yoksa, bilmem daha ne özgürlüklerin de ‘yoktur’ anlamı çıkmaz mı bundan? Ama yirmi dördüne gelmeden oy kullanma özgürlüğün var, silah ruhsatı alabilme özgürlüğün de… Yediklerinden içtiklerinden sayrılanmada, havadan topraktan sudan şifayı kapmada özgürsün. Paran yoksa beslenememe, okuyamama, kültür sanattan payını alamama, daha binlerce sayılası nedenlerden çıldırabilme özgürlüğün var… Bunlar var da, bir içme özgürlüğün yok ha!?” “Gene dertlendin!” diyor. “Şarap yaramıyo sana… Başkalarını bilmem ama, benden içki yasak artık sana!” İki kadehi çok görüyor ufaklık. “Neden içiyorsun ki…” diyor. Yanıtım Hayyam’la oluyor: “Çekmeyiz aşağılık dünyanın gamını/ Özleriz gül rengi şarabın canını/ Şarap dünyanın kanı dünya ise kanlımız/ Niçin içmeyelim kanlımızın kanını…”