Olaya ilgisiz kalmayan sivil toplum örgütlerinin yayınladığı kınama bildirileri ve sosyal medyada paylaşılanlar ses getirmiş olmalı ki, bu ses tez zamanda kamusal alanda yankı bulmuş ve Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı gerekli açıklamayı yaparak; bu yanlış uygulamanın savunulur bir tarafı olmadığını dile getirmiş ve olumlu bir jestle “özür dilemiştir”. Ancak gelinen aşamada sadece özür dilemek yeterli değildir. Zira bu özrün “olayı kapatan” bir anlayışa hizmet etme tehlikesi taşıdığını düşünmekteyiz. Bu nedenle böyle bir durumun bir kez daha yaşanmaması için her türlü önlemin alınmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yasakçı zihniyetin bir izdüşümü olarak Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde buna benzer keyfi uygulamalara rastlamak mümkündür. Bizce daha da endişe verici olan, bu zihniyeti destekleyen yazarların, akademisyenlerin ve daha birçok kesimden söylem üreten öznelerin muhafazakâr jestleridir. Maalesef bu jestler, kanunen yapılan düzenlemelerin yeterli kalmayacağını göstermektedir. Bu nedenle her türlü hak ihlaline karşı uyanık olunması, tavır alınması ve engellemelerin kamusal alanda tartışılmasını gerekli görüyoruz.
Özgür bir sanat ortamının var olması umuduyla…
İstanbul Üniversitesi Eğitim Araştırma Topluluğu
Deneysel Sahne
