Edepsiz Çanaklar Çömlekler

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Uluç Esen

Canlar Cânı

“…Büyüledin beni; bak titriyorum.

Güvey, beni yatak odana götür.

Büyüledin beni; bak titriyorum.

Al, yatak odana götür arslanım.

Gel, Güvey, koynuma gir sevişelim;

Baldan tatlıdır benimle sevişmek.

Dört yanından bal damlayan gerdekte

Güzelliğinin tadına varayım.

Arslanım, koynuma gir, sarılalım;

Baldan tatlıdır benimle sevişmek…”

(Sümer şiiri Canlar Cânı‘ndan alıntı. Çeviren: Talat S. Halman. Eski Anadolu ve Ortadoğu’dan Şiirler, syf. 18, Akbank Yayını, 1996.)

Tarihin ilk aşk şiiri olarak nitelenen Canlar Cânı Anadolu topraklarının paha biçilemez bir değeridir. Bugün için bile oldukça cesurdur, çünkü bir kadının bakışıyla yazılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Bu şiirin Sümer Kralı Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından tapınakta yapılan düğününde söylenmek için yazıldığı ve müzik ve dans eşliğinde söylendiği düşünülüyor.

MÖ. 18. yüzyıla tarihlenen yani neredeyse 4000 yıllık bu çivi yazısı dünyanın en eski aşk şiiri olarak kabul edilmektedir. Türklerin bilinen en eski yazılı eseri olan Orhun Yazıtları’ndan yaklaşık 2500 yıl önceki bir kültürün ürünüdür.

Eserin İstanbul Arkeoloji Müzesindeki sergiden kaldırılması için sadece iki-üç dilekçe vermek yeterli demek ki.

İnandık Vazosu

Üzerinde bir evlilik töreninin resmedildiği bu vazo Hitit dönemine aittir. Prof. A. Muhibbe Darga bu vazoyu Hattusili I çağına ya da M.Ö. 16. yy’a ait bir eser olarak tarihlendirmiştir. Yemek hazırlıkları, lir ve çalpara çalan müzisyenler, gösteri yapan akrobatlar, kurban, dualar ve sonunda da cinsel birleşmenin resmedildiği bir töreni günümüze taşıyan önemli bir veriyi içermektedir.

Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinde sergilenen İnandık Vazosu günümüzde Çankırı tarafından sahiplenilmiş, büyütülmüş bir reprodüksiyonu Çankırı şehir meydanlarından birine konulmuş.

Bu eserin gözden ırak hale getirilmesi için daha kapsamlı bir dilekçe çalışması yapmak gerekiyor. Ankara, Çankırı…

Mor Gabriel Manastırı

M.S 397 yılında kurulan Mor Gabriel Manastırı’nda da diğer kilise ve manastırlarda olduğu gibi binlerce bilim insanı ve dini lider yetişmiştir. Bu anlamda Mor Gabriel Manastırı dini bir merkez olduğu kadar tarih içerisinde bir üniversite niteliğindedir. Mor Gabriel Manastırı, sahip olduğu bu misyon nedeniyle, Süryaniler için İkinci Kudüs’tür.

Bazı çevre köylerinin şikayetleri ve açtıkları davalara Çevre Bakanlığı’nın ve Hazine Bakanlığı’nın da açtıkları davalar eklenmiş; 13.06.2012 tarihinde Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından sonlandırılan davada Mor Gabriel Manastırı, vergisini düzenli ödediği, kendisine ait olan toprakların işgalcisi ilan edilmiştir.

Mimesis Dergisi’nin başına gelen olayla birlikte yukarıda adı geçen iki eseri veri olarak alıp yapacağınız bir dönem, ritüel araştırmasında neyi ne kadar zikredeceğimizin ve bunu nasıl yayınlayacağınızın sınırları birkaç dilekçeyle çizilmiş oluyor. Daha da vahimi, bırakın güncel sanatı arkeolojik bir eser, bir çanak, bir vazo sakıncalı hale geliveriyor. Biz bunlarla meşgulken 1600 yıllık bir manastır işgalci olarak ilan edildi bile.

Not:  Şu anda KCK soruşturması nedeniyle tutuklu bulunan Sayın Prof. Büşra Ersanlı’nın İktidar ve Tarih Türkiye’de “Resmi Tarih” Tezinin Oluşumu, (AFA Yayıncılık, 1996) adlı kitabının 181-188 sayfaları arasında yer alan ve Türkiye’de arkeolojiye makro düzeydeki yaklaşımı örneklerle özetlediği bölüm sorunun sadece birkaç dilekçede ve edebe aykırı mahiyetteki çanak çömlek çizimlerinde olmadığını çok güzel anlatıyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Uluç Esen

Yanıtla