Kültür Bakanlığı`nın Türkiye’nin farklı şehirlerinde il ve ilçe kütüphanelerine dağıttığı Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi, Elazığ İl Halk Kütüphanesi tarafından müstehcen içerikli olduğu gerekçesi ile iade edildi. Bu olay Mimesis Portal’de haberleştirildiği andan itibaren medyada geniş yer buldu. Sosyal ağlarda pek çok insan bu duruma tepki gösterdi. Haber medyada durumun absürdlüğü vurgulanarak sunulurken, TEB Başkanı Üstün Akmen Kültür Bakanlığı’nın bir an evvel olaya el koyması gerektiğini ifade etti. ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) ise olayı kınayan bir bildiri yayınladı.
Elazığ’ın Baskil ilçesinde bir kütüphanede olanlar Türkiye’nin genel fotoğrafı içerisinde değerlendirildiğinde ülkede yaşanan kültürel çatışmanın farklı bir boyutu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağladı. Genelde büyük metropoller dışında tiyatro yapmanın koşulları hakkında fazla bilgi sahibi değilizdir ve bir şekilde medyaya yansımış kısıtlı sayıda haber aracılığıyla yerel yönetimlerin keyfi uygulamalarından haberdar oluruz. Sonuçta bu durumlarda da tiyatro camiasının örgütsüzlüğü nedeniyle güçlü bir duruş sergilenemez ve yöneticilerin borusu ötmeye devam eder. Mimesis Tiyatro Çeviri/Araştırma Dergisi’nin 19. sayısının bir kütüphane görevlisi tarafından “muzır neşriyat” ilan edilerek kütüphaneye sokulmamasına karar verilmesi, söz konusu “keyfiyetçiliğin” Türkiye’de hakim kamu yöneticiliği zihniyetinin tüm hücrelerine ne denli işlemiş olduğunu bir kez daha görmemizi sağladı.
Türkiye’deki temel hastalık devletin tüm bileşenlerinin istinasız biçimde mikro ya da makro düzeyde “milletin efendisi” rolünü oynamaya şartlanmış olmasıdır. Son dönemde Türkiye’nin gündemine oturan yönetmelik ve özelleştirme tartışmaları bunun makro boyutuna bir örnekse, Mimesis hakkında bir yetkilinin üşenmeden şikayet dilekçesi yazdığı absürd konu da mikro boyutuna bir örnek oluşturuyor. Hükümetin tiyatro konusundaki tartışmalarda sergilediği tavrın nasıl yorumlandığını görmek için bu örneğe bakmak yeterli olacaktır. Bir tıp kitabının ya da sağlık bilgisi kitabının müstehcen bulunmasından farksız olan bu durum, “keyfiyetçiliğin” ne boyutlara ulaşabileceğini göstermesi açısından da büyük önem taşıyor.
Muhafazakar değerleri hakim kılmak için sistemli bir çalışma içine giren egemen zihniyet, toplumu bir örnek üniformalar içine sokmak için güçlü bir uğraş veriyor. Çoğunluğun istediği olur ve bu da demokrasidir diyerek işe girişen egemenler, daha önce vesayet rejiminin kullandığı tüm araçları hiçbir beis görmeden kullanmakta ve topluma kültür dayatmakta kararlı görünüyor. Tiyatrocuların ve sanatçıların bu ortamda ciddi bir mücadele vermesi için zaman daralıyor.
Not: Bu süreçte konuyu sadece Mimesis’in bir sorunu olarak algılamayarak, meseleyi hassasiyetle ele alan geniş bir çevrenin dışında; bu konuyu bile öznellikleri içinde algılayarak, Mimesis’e karşı kullanmaya çalışan kalem erbabını ise hayretle izliyoruz. Böyle günler kimin nerede durduğunu net olarak ortaya çıkarabilir, bu da sürecin olumlu yönüdür. Kendilerine çıktıkları yolda başarılar diliyoruz.