Yaşam Kaya
Tiyatro Avesta’nın, İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelediği Kürtçe oyun ‘DAF-Kapan’ son dönemde herkesin derinden üzüntüsünü yaşadığı bir Türkiye gerçeğinin fotoğrafını çekiyor. ‘Roboski-Uludere’ olayı sıcaklığını korurken, bilinmez bir yerde ve zamanda tel örgü ile ayrılmış iki ayrı ülke askerinin arasında geçen diyalog, tiyatro sahnesinde eşine az rastlanır bir yüzleşmeyi karşımıza çıkarmış.
İKSV’nin yönetimsel anlamda kalıplarını kıramadığını, uluslararası arenada düzenlediği etkinliklerde Türkiye’nin yaşamsal gerçeklerini göz ardı ettiğini çoğu kez yazmıştım. Özellikle 2007 yılından başlayarak dokunulmaz denilen bazı değer ve yargıların birer birer toplumca tartışılması, siyasi konjonktürün düşünsel alanda değişime uğraması sanat kurumlarını da etkiledi. Türkiye’nin artık yeni anayasayla beraber anlaşılmaz inatçılıktan arındırılmasını bekliyorum. Kürtçe, Türkiye’de yaşayan herkesi ilgilendiren bir dil! Kürt yurttaşların kimliklerini her alanda içselleştiren yeni düşünsel insanların oluşturulması şart. Hangi düşünceden olursa olsun, ‘sivil’ iradenin ortaya koyacağı ayrımsız Türkiye realitesi, ileride toplumsal barışın da ufkunu açan büyük adımı oluşturacak. Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali, Kürt Tiyatrosu’na kapılarını açan ilk büyük organizasyon olurken; İKSV İstanbul Tiyatro Festivali, Ankara’nın başlattığı bu adımın izinde gitmeye başladı. Geçtiğimiz sene yaptığım eleştiriler büyük oranda yerine ulaşmış gözüküyor. Toplumun siyasal alandan başlayarak sanatsal alana doğru değişime uğradığını açıkça anlıyoruz.
Toprağı Değerli Kılan İnsan Sevgisidir
‘DAF-Kapan’, Kürt Tiyatrosu’nun önemli gruplarından Tiyatro Avesta’nın ürettiği bir prodüksiyon. Musa Anter’in hayatını konu alan ‘Araf’ı oynayıp sahnelerde yeni üretimlere kısa bir ara veren topluluk, Türkiye’nin genç yönetmen ve oyuncusu Murat Garipağaoğlu’nun başarılı rejisiyle yeniden büyük patlama gerçekleştiriyor. Kürt Tiyatrosu’nun değerli oyuncularından Aydın Orak’ın kaleme aldığı metinde ‘in yer face’in Kürtçe irdelenmiş halini izliyoruz. Çağdaş Batı tiyatrosunun özellikle 1990’lı yıllardan başlayarak büyük bir ivme kazanması; İtalyan sahnelerden vazgeçerek farklı teknikleri sahnelere taşıması ‘Kapan’ın sahne düzenlemesini etkilemiş. Düşünün, sahneyi ortadan ikiye bölen dikenli bir tel var. Telin iki yakasında iki ayrı asker. Askerler, insan geçmez bir yerde sınırı koruyarak ülkelerine sözde hizmet ediyor. Saçma tartışmalar, kronikleşmiş düşmanlık yaratmak için uydurulmuş toprak kavgaları, ortak kültürü reddeden fikirler konuda kıyasıya eleştiriliyor. Toprak olgusundan hareketle, insanları insanca düşüncelerden mahrum eden ‘vatan’ olgusu bu eleştirilerden payını almış. ‘Toprak sevgisinden önce insan sevgisi insanı değerli kılar’ felsefesi konuda karşımızda.
Aydın Orak ve Remzi Pamukçu’nun rol aldığı oyunun detaylarına gelince… Birisi Türkiye. diğeri İran ya da Irak askerini anımsatan karakterler ülkelerinin sınır boyunu korumakla görevli. Fakat dağın başında sadece kaçakçıların uğrak yeri olan sınır, iki askeri psikolojik olarak çökertmiş. Sigara, su, yemek sıkıntısı içinde birbirlerine muhtaç yaşayan iki kişi zamanla aynı kaderi paylaştıklarını anlıyor. Kaçakçılık yapan bir grup köylünün mayına basması iki askeri kötü bir sona sürükler. Fakat konunun özünde insanlığını kaybetmek istemeyen iki bireyin çırpınışları bizlere anlatılmış.
Sahnenin belli bölümünün mayınlarla, kapanlarla kapatılması; asker elbiselerinin, çadırlarının görüntüsü yönetmenin oyun üzerindeki gücünü etkilemiş. Oyuncuların dar alanda hareket etme çabasını gördüğümüz zaman “keşke daha büyük oynama alanı olsa” diye içinden geçiriyor insan. Aydın Orak ve Remzi Pamukçu’nun başarılı karakter analizleri oyunun en büyük artısı. Şimdiye dek bizlere ‘kutsal’ diye yutturulan milliyetçi şoven kültüre saldıran her iki oyuncu, metindeki ironik esprileri iyi bir dille sunmuş. Ne çok politik, ne çok sıradan bir oyun var karşımızda. Aydın Orak’ın yazdıklarını an be an yaşadık, yaşıyoruz! Yönetmenin gölge tiyatrosu tekniklerini başvurması, kullanılan müziklerin duygusal geçişlerle sağladığı uyum rejinin kalitesini anlamamız için yeterli.
‘DAF-Kapan’, milliyetçi askerlik kültürünü eleştiren, bizlere sistem tarafından dayatılan olguları tersyüz eden bir oyun. Önümüzdeki sezon teatral alanda çok ses getirecek bir yapıtla karşı karşıyayız…