Öncesi Kyd, Marlowe, Peele, Ovid, Horace, Selimus,
Philomel, Procne, Tereus…
Sonrası Kral Lear, Macbeth, Hamlet, Atinalı Timon..
Hal bırakmadı bende “Maganda” Titus Andronicus…
“Hem canım ne gerek var…
Bizim halk küfredersen güler.
‘İt’ dese ağası, şenlenir,
‘Eşek sıpası’nı övgü zanneder.
Aklı iki bacak arasında…
Ne anlayacak zaten, aslını oynasak da ”
‘Maganda Titus’ , 1991’de doğmuş,
bir Paris akşamında.
“Günyüzü görmemiş 20 yıl,
kahkahalı, kıkırdamalı okumalar dışında,
arkadaş arasında”
Ama sirke, şarap olmaz malum,
dura dura rafta…
‘Maganda Titus’, 20 yaşında,
Rahimde ‘hücre’ gibidir
420’lik Shakespeare’inkinin yanında…
‘Maganda’, bir sezon bile kalmaz,
‘Düşük’ görünüyor, ‘ultrasonda’…
Her şeyden biraz var,
zaten herkes her şeyden haberdar.
Biraz Jemmy Taymor, biraz Jeffrey Horowitz, biraz Luhrmann… Hatta Avatar…
Aklıma geliyor Asteriks’in Got’u ,
ve “Arabın İntikamı” ile Boyacıyan…
Ama akıl edemezdi bu kadarını,
Ahmet Vefik Paşa ile Fasulyacıyan…
Nerede “Kahpe Bizans”
ve Mehmet Ali Erbil, Gani Müjde ve Cem Davran?
‘Got’u ‘sevmiş’ler…
“Dile geliyor”, noktasız da olsa.
Yukarda “Hakka Tapan Bizans”, aşağıda Got…
Bilmeyene bir not :
Bizans “Allahsızdı” başlangıçta…
Farkında mısınız bilmem:
Göğe “dikilmiş” bir Got sütunu var
Gülhane parkında…
Bir de, son ‘Got’u
Kırım’dan dışarı
Osmanlı attı.
‘Got’ demişken,
Eksik kalmasın oyun
İsterseniz bunu da koyun!
Küfür yağmuruna dikkat, başlara düşecek!
Herkes Can Yücel değil a,
Küfrederken beyni işletecek!
Şekspir ile güreşe tutuşur kimi.
“Rüştünü” ispat etmek için
moda oldu ya, Şekspir uyarlamak.
Shakespeare kımıldatmadan kirpiğini,
Toplarsın sahneye yapışmışların dilini, kemiğini.
Dünya “soytarı”yı kaldırıyor oyundan…
Bizimki köylü üretmiş soytarıdan,
Salt kendini güldüren uyduruk bir hikaye ile.
Ne yazıyor Titus mesajında?
Ya göğe doğru atılan oklar, neden?
“Tudor davranışı” ne?
Ne diyor oyundaki kadınlar?
Ve oyunda
ne gönderme var ‘hayvan’a?
Ne ilgi var
böreğin kabuğu ile tabut arasında?
Anne rahmi nasıl dönüşür
döl mezarına?
ve neden ‘çukur’ hükmeder
koskoca bir sahneye?
…………………
“Katletmek” salt “insan öldürmek” değil, bundan böyle.
Müzik (?), öykünmüş ‘cehennem’ olmaya..
Dekor ve kostüm, esinlenmiş(?) ordan burdan.
Sahnedeki boruların içini
Doldurmak kaldı
“entel dantel” laflardan…
“Şiddet” de, “Vahşet” de,
“Sıradanlaşmak” de,“Farksızlaşmak” de…
“Kültürel, sınıfsal, siyasal ortam” de…
“Titus ‘bizim’ haykırışımız” deme,
Sofitaya çiğ köfteyi yapıştırmışsan hele…
Elin oğlu, “okuyor” Shakespeare’i
Bizde kaba, maganda bir dil:
‘Ben yaptım oldu!’…
‘Olmuyor’…
Sanki olanaksız
küfrederken
estetik olmak bile…
Zekadan, incelikten, akıldan uzak
küfre de aldırmam,
Ama yapılan, gençlere “tuzak”!
Salondan dar attım kendimi açık havaya…
Veremedim hak ettiğini (!) pek çok şeyin…
Oyunculara sözüm yok…
Onlar için alkışlar gönderiyorum,
Şak… Şak… Şak…
1 Yorum
Pingback: “Dilekçede ne Yazıyor?” ve Türkiye’de Tiyatro Gerçeği Üzerine (Titus Andronicus’dan bir Sahnenin Yorumu) | Mimesis