Mimesis Çeviri / Globe tiyatrosunun önemli niteliklerinden biri de başka ülkelerden toplulukları sahnesinde ağırlamasıdır. Sıcak bir Cumartesi günü öğleden sonra, Globe tiyatrosu Türklerle doluydu. Gencinden yaşlısına herkes, İstanbullu Oyun Atölyesi topluluğunun oyununu izlemeye gelmişti.
Guardian. 28 Mayıs 2012, Çeviri: Öykü Gürpınar
Türk lokumu… Oyun Atölyesi topluluğunun Antonius ve Kleopatra prodüksiyonu, Shakespeare’in Globe Tiyatrosunda… Fotoğraf: John Haynes
1980-92 arasında İngiltere’de çalışmış olan Haluk Bilginer Antonius rolünde sahneye ilk çıktığında alkışlarla karşılandı; ki Globe tiyatrosunda bu alkışlar genelde West End’li yıldız oyuncular için saklanır.
Fakat, bana sorarsanız Kemal Aydoğan’ın tempolu bir geleneksel yaklaşım benimsediği bu oyunda en başarılı olan Zerrin Tekindor’un Kleopatra yorumuydu. Türkiye’de sadece oyuncu değil, görsel sanatlarda da başarılı bir sanatçı olan Tekindor, Cecil B. DeMille’in Delilah filmindeki Hedy Lamarr’ı andıran beyaz elbisesinin içinde Shakespeare’in kadın kahramanını oldukça başarılı bir şekilde canlandırıyordu. Ek olarak Tekindor, Kleopatra’nın geniş temporamanını da bütünüyle seyirciye verebiliyordu. Antonius’un yokluğunda kendini beklenmedik bir cinsel tatminsizlikle bir şelzonga fırlatıyordu. Kindar öfkesini ilk kez seyirciye gösterdiği yerde, habercinin Antonius’un karısı Octavia ile ilgili bilgi verdiği haberlere cırtlak kahkahalarla tepki veriyordu. Hatta, biraz kısatlılmış olsa da Kleopatra’nın ölümünü bütün görkemiyle canlandırıyordu. Antonius’un hayaletinin neden Mısırlı Kraliçeyi son bir kez görebilmek için geri döndüğünü anlayabiliyorsunuz.
Açıkçası, bu durum Bilginer’in duygularını belli etmeyen, güvenilir Antonius yorumu hakkında şaşırtıcı olan nadir unsurlardan biriydi. Harap olmuş bir görkemi doğru canlandırıyordu ve Actium’daki yenilginin ardından patlayan bir öfkeyle doluydu. Eksik olan şey, Kleopatra’ya tutulmasının fiziksel esaretiydi. Deniz savaşlarını anlatmak için su sürahilerinin kullanılması ya da ağaçtan yapılmış üflemeli bir çalgının oyunun doruk noktasında solo yapması gibi bazı ekonomik dokunuşlar olsa da karakterin içyüzünü anlamaya yönelik yeni bir şey pek yoktu. Kevork Malikyan’ın Enobarbus yorumu tuhaf bir şekilde marjinaldi, en azından kendisi de gizliden gizliye Antonius’un karizmasının büyüsüne kapılan Janet Suzan’ın yeni prodüksiyonundakine kıyasla. Fakat, anladığım kadarıyla bu prodüksiyon, kendi tiyatrolarının en ünlü iki yıldızını sahnede görmekten heyecanlanmış görünen Türkçe konuşan seyirciye yönelikti.