Türel EZİCİ
FESTİVAL OYUNLARINDAN İKİ ÖRNEK: ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU VE BİR ADAM VE GÖLGESİNİN HİKAYESİ
Ödenekli tiyatroların özelleştirilmesi konusu ülke gündeminde büyüklerin dünyasında tartışmalarla devam ederken, çocukların dünyasında “Devlet Tiyatroları Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Çocuk Tiyatrosu Festivali”nin yankıları sürüyor. Bu arada Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen “Eskişehir Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali” nin 7. si başlamak üzere. 21-29 Mayıs tarihleri arasında Eskişehir’in her köşesinde Türkiye, İtalya, Moldova, İspanya, Polonya, İsviçre ve KKTC’den katılacak gruplar oyunlarla, atölye çalışmalarıyla çocuklarla, gençlerle buluşacak.
KÜÇÜK HANIMLAR KÜÇÜK BEYLER, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri çerçevesinde bu yıl 8. si düzenlenen ve 24-29 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ev sahipliği yaptığı festival için iyi düşünülmüş bir başlık. İleride birer yetişkin olarak “kadın” ve “erkek” olmanın ötesinde bir “hanım” ya da bir “bey” olacak küçüklerimize saygın bir gelecek teminatını da imliyor. Başlığın seçiminde Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler!.. Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız… Sizlerden çok şey bekliyoruz!..” söyleminden esinlenilmiş. Devlet Tiyatrosu’nun kurucu ilkeleriyle bağdaşan bir gelecek projeksiyonu bu… Asal ilke temeli kültür olan bir devlet idealinde iyi eğitimli, sanatsever, sağlıklı, uygar, barışçıl, aydın bir neslin yetişmesini; bilim ve teknolojideki gelişmeler kadar yaratıcılığın ve sanatın gelişmesini önkoşul sayıyor. Bütün çağdaş dünya ülkelerinde olduğu gibi.
Günümüzde dünya çocuk tiyatrosu çalışmaları, bütün dünya ülkelerinin çocuklarını buluşturan bir iletişim arenası yaratmayı amaçlıyor. Festivaller bu arenaların vazgeçilmezi. Çocukların çocuklara sergiledikleri oyunları ya da büyüklerin çocuklar için ürettiği oyunları bir araya getiren festivallerde iletişim, aktörlük sanatının çeşitli tekniklerinin yanı sıra birçok sanat disiplinini –müzik, dans, resim, heykel, mimari- bir arada kullanan bir tiyatro diliyle kurulmakta. Seçilen konular çocuğun hem kendi kültürünü hem de diğer dünya çocuklarının kültürlerini tanıması, küresel bir vizyona sahip olması bakımından çeşitleniyor: Halk masalları, dinsel, tarihsel hikayeler, yerel, evrensel söylenceler vb. Genel olarak bu repertuarda adaptasyonlar öne çıkıyor.
“8. Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali” daha çok büyüklerin çocuklar için sergilediği oyunlardan kurulu bir program sundu ve çocuk tiyatro festivallerinin misyonunu başarıyla yerine getirdi. Devlet Tiyatroları’nın Ankara’da yerleşik bütün salonları öğretmenlerinin, velilerinin eşliğinde salonları dolduran yüzlerce çocuğun sevincine ev sahipliği yaptı. İçlerinde Altındağ, Pursaklar, Keçiören Belediyeleri ve Rehabilitasyon Merkezleri’ de olmak üzere gönderilen ücretsiz davetiyelerle yaklaşık 150 okuldan 20.000’ i aşkın öğrenci 6 gün boyunca tiyatroyla buluştu.
Festival ekibinin günlerce gecelerce çalışarak farklı yaş gruplarına göre özenle seçtiği oyunlar Çin, İspanya-Şili, Hollanda, İtalya, Polonya, Rusya, Bulgaristan, Lüksemburg, Kosova, İspanya ve Türkiye’den davetliydiler. Festival oyunları dışında katılımcı ülkelerin pedagog sanatçıları, kendi kukla, gölge oyunu, oyun gelenekleri ve tipleri, fiziksel tiyatro oyunculuk teknikleri, müzik eşlikli hareketler üzerine atölyeler; kuklacılık ve geleneksel masal kahramanları üzerine seminerler gerçekleştirdiler. Bu bölümdeki etkinliklerde Türkiye geleneksel gösterim kaynaklarımızdandan Karagöz’ü, Orta Oyunu’u, masal kahramanlarımızdan Keloğlan’ı katılımcı gruplara tanıttı. Hindistan, Geleneksel ve Çağdaş Hint Kuklacılığı seminerini; Sri-Lanka Çocuklarla Oyunculuk Hareketleri; Polonya Fiziksel Tiyatro Teknikleri-Hayvan İnsan İlişkisi başlıklı atölye çalışmasını gerçekleştirdi.
Festivalin açılışını yapan Çin Opera Okulu’nun çocuk oyuncularının sunduğu müzikli, danslı performans, ünlü Çin Operası’ndan ve farklı ülkelerin müziklerinden, şarkılarından oluşuyordu. Türkiye, Görme Engelli Çocuklar İçin Okuma Tiyatrosu olarak Alice Harikalar Diyarında’ yı sundu. Birbirinden güzel oyunlar içinde İspanya’dan Don Quixote; İspanya-Şili ortak yapımı Bestiary ve Kağıdın Hezeyanları; Hollanda’dan Alice; Erzurum Devlet Tiyatrosu’ndan Fırtına; Konya Devlet Tiyatrosu’ndan Güzel ve Çirkin; Ankara Devlet Tiyarosu’ndan Keloğlan Keleşoğlan, Benim Tatlı Meleğim, Boğaç Han, Pal Sokağı Çocukları; Polonya’dan ve Ankara DT’den iki farklı Karlar Kraliçesi; Rusya’dan Pinokyo’nun Maceraları ile anaokulu çağındaki çocuklara yönelik, annelere onları nasıl eğlendirecekleri yönünde ilginç fikirler veren Beyaz Masal; Bulgaristan’dan bir kukla oyunu Allegro Vivace; Lüksemburg’dan Proje O; Kosova’dan Renkler Ülkesi Barış İstiyor; Van-Saray Sırımlı İlköğretim Okulu öğrencilerinden Kanlı Nigar; Zorlu Çocuk Tiyatrosu yapımı Çirkin Ördek Yavrusu ve İtalya’dan Bir Adam ve Gölgesinin Hikayesi festival repertuarını oluşturuyordu.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU
Festivalin ilk oyunlarından olan Çirkin Ördek Yavrusu müzikali İstanbul’da yerleşik Mehmet Zorlu Vakfı Çocuk Tiyatrosu yapımı. Metnini Danimarkalı yazar H.C.Andersen’nin (1805-1875) aynı adlı ünlü masalından, festivalde Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı olarak sergilenen Boğaç Han’nın da oyun yazarı Prof. Dr. Hasan Erkek oyunlaştırmış. Bu başarılı uyarlama günümüzün temel sosyal sorunlarından birinin, ‘ötekileştirme’ süreci ve ‘öteki’ olma durumunun çocuğun dünyasındaki karşılıklarını pedagojik bir yöntemle, çağdaş bir yorumla ararken yetişkinlerin dünyasına da ulanıyor. Oyunun aksiyonu, bir yumurtanın farklı olduğunu bilmeden kuluçkaya yatan anne ördeğin, yumurtadan çıkan yavrular içinde diğerlerine hem fiziksel hem de ruhsal olarak hiç benzemeyen; özgür, idealist bir ördek yavrusuna sahip olması ve diğer yavruların bu farklılığı ‘çirkin’ sıfatıyla karşılaması üzerine kuruluyor.
Müziklerini Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız’ın, dans düzenini Yrd. Doç. Dr. Selçuk Göldere’nin, dekor-kostüm ve ışık tasarımını Nurullah Tuncer’in başarıyla gerçekleştirdiği oyunun yönetimi Prof. Dr. Nurhan Karadağ’a ait. 6 ve üzeri yaş grubu çocuklarla yan yana seyrettiğim oyunda Karadağ’ın sahnede ustaca kurduğu evrenin, çocukları hem estetik hem de düşünsel olarak etkilediğini gözlemledik. Dans, müzik, devinim ile birlikte kostüm ve uzam tasarımında seçilen farklı dokular, renkler üzerinde ışığın etkileyici yansımalarından oluşan sahne dilinin, bilinçli seçildiğini düşündüren neo-romantik bir etkisi vardı. Ördek yavrularının eğitimi için tekerlemelerin bulunduğu bölümde müziğin, dans ve devinimin daha tempolu olmasını beklesek de oyunun hem teziyle hem de incelikli estetiğiyle, sahneyi pür dikkat izleyen, hareketli bölümlere neşeyle katılan çocuk seyircinin popüler TV programları şartlanmalı beğeni düzeyini hayli yukarı çektiğini düşünüyorum. Müzik, dans ve kostüm-uzam tasarımının yanı sıra oyunculuk, şarkıların söylenişi çok etkileyiciydi. Keşke çocukların böyle oyunlar seyretmeleri her zaman mümkün olabilse… Çirkin Ördek Yavrusu müzikalinde emeği geçen herkesi ve Türkiye’de çocuk tiyatrosu alanına yaptığı önemli katkı nedeniyle Mehmet Zorlu Vakfı yetkililerini içtenlikle kutlamak gerekiyor.
BİR ADAM VE GÖLGESİNİN HİKAYESİ
İtalya’dan Principio Attivo Teatro’nun festivalde sergilediği oyun Bir Adam ve Gölgesinin Hikayesi, hiç sözün olmadığı, gerçekten çizgi film tadında iki kişilik bir seyirlikti… Eşlik müziğini ve çeşitli efektleri gitarıyla bir köşede oturan bir müzisyen yapıyordu. Oyunun bütün dekor, kostüm ve aksesuarı, uzun bir ipe bağlı uçan beyaz balon dışında, Adam’ın elindeki eski bavulunun içinde. Adam bavulunu boş sahnenin arka ortasına yerleştirip açıyor, balonu bavul kapağının bir köşesine bağlıyor. Beyaz balon onun dert yoldaşı, sevgilisi, her şeyi olacak oyun boyunca… Adam bavuldan çıkardığı katlanan aksesuarla kendine duvar sayıntısıyla bir mekan kuruyor. Sınırını soldan sağa, önden arkaya adımlayarak ölçtüğü dört adımlık kare şeklinde bir oda burası… Adam memnun, kimi zaman balonuyla sarmaş dolaş. Geceleri baloncuğu yanı başında, bavul yatağında mavi şalına sarılıyor ve mutlu… Neden sonra, siyah paltolu, paltosunun altına Killing tayt giyinmiş, beyaz-siyah boyalı yüz maskesi, pinokyo burnu, uzun parmaklı iskelet elleri olan ince uzun Gölge Adam’ın saldırısına uğruyor. Gölge dışarıda fırtınalar çıkarıyor, karlar yağdırıyor. Evin iki girişi de güvencesiz ve Adam’ın odası artık gölgesinin tehditi altında. Oyun boyunca korku, şaşkınlık içinde odanın içinde, dışında gölgesiyle mücadele halinde… Gölge belki de yalnız ve romantik Adam’ın bütün korkularının simgesi. Bir tür gülünçleştirilmiş Mefistofeles ya da Oğuz ATAY’ın Korkuyu Beklerken öyküsündeki ‘korku’nun komik alegorisi gibi… İyi ve kötü, yaşam ve ölüm, karanlık ve ışık, aşk ve nefret arasındaki sonsuz, ironik mücadeleyi yalın bir anlatımla sergileyen oyun, Adam’ın Gölge’ye karşı kazandığı zaferle sona eriyor.
Bir Adam ve Gölgesinin Hikayesi festivalin en dikkat çeken oyunlarından biriydi. Resmi web sitesindeki bilgiye göre Principio Attivo Teatro, aktörlerden, akademisyenlerden, jonglörlerden kurulu bir grup. Aktörlerin eğitiminde Commedia dell’ arte oyunculuğu, müzik, dans, mim, akrobasi, jonglörlük, clown ve Grotowski teknik dikkati çekiyor. Oyunun broşür bilgisi ise şöyle: Aktörler, aynı zamanda oyunun yönetmeni Giuseppe Semeraro ve Cadei Dario. Müzik ve Gitar, Leone Marco Bartolo; Dekor Tasarım, Dario Rizello; Işık Tasarım, Otto Marco Mercadante ve Teknisyen, Mercante Marco… Sokak tiyatrosu versiyonu da olan oyun adeta “Sahnedeki adamın elinden metni, dilinden sözü alın geriye kalan saf oyunculuktur.” deyişini doğrular gibiydi. Beden dilinin, mimin, dansın, müziğin kullanımındaki ustalık büyülüyordu… Oyunu çocuklarla, velilerle, öğretmenlerle hınca hınç dolu DT Akün sahnesinde, annesi Türk, babası İtalyan, sürekli kahkaha atan 9 yaşında bir erkek çocuk ve anneannesiyle yan yana seyrettim. Sahneden partere esen saf tiyatro rüzgarı bütün seyirciyi aynı yaşta eşitlemişti sanki. Kahkahayla gülerken hepimiz aynı yaştaydık.
“8. Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali”; Devlet Tiyatrosu Dış İlişkiler ve Festivaller Birimi Başkanı sanatçı-eğitmen Sükun Işıtan yönetiminde, başta festival koordinatörü Funda Mete olmak üzere, DT’nin genç sanatçı-oyuncularından, Dış İlişkiler Birimi görevlilerinden ve teknik ekipten oluşan hayli kalabalık bir festival ekibinin özverili katkısıyla gerçekleştirilmiş. Son derece başarılı bu dev etkinlik için festival komitesini, teknik ekibi, destek veren, emeği geçen herkesi içtenlikle kutlamak gerekiyor… Türkiye’de Devlet Tiyatrosu’nun, ihtiyacı olan belirli yenileştirmelerle ama mutlaka özerk bir yapıda ve çağdaş misyonu içinde neden yaşaması, yaşatılması gerektiğini anlayabilmek için, salonları dolduran küçük hanımlar ve küçük beylerle birlikte bu festivali gerçekten yaşamak gerekiyordu.