Sıradan Bir İstanbullunun Naçizane Talebi!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Nedim Saban

Birkaç gün önce genelde Şehir Tiyatrosu sanatçıların oluşturduğu kalabalık bir sanatçı grubu, İstanbullu tiyatroseverlerle beraber  Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun önünde “Tiyatroma Dokunma” dedi..

Şehir Tiyatrosu ile ilgili  bundan önceki son eylem,  birkaç yıl önce tiyatro yıkılmaya başladığı günün az  öncesinde tiyatronun önünde yapılmış, değerli Türkan Saylan da biz tiyatrocuların yanında olmuştu. Bu vesileyle kendisini anarken, bu yıl  Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Onur ödülünü alan tiyatro duayenlerimiz Gülriz Sururi ve Genco Erkal’ı kutluyorum.

Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun dönüştürülmesine karşı bir grup olarak,  önceleri çok kalabalıktık. Tiyatro yıkıldığı zaman  buldozerlerin altına yatacağını söyleyen Orhan Alkaya, genel sanat yönetmeni  koltuğuna oturarak bizi şaşırtan ve  ilk yalnız bırakan kişi oldu… Muhalif  Alkaya,  kısa bir süre için bu koltukta susturuldu, bu yıl ise kılıfına uydurulmuş bir tuşa basma sonucunda  Alkaya’nın başarıyla sahneye koyduğu ve kapalı gişe oynanan   Rossenbergler Ölmemeli oyunu  sahneden kaldırıldı. Olay bir yönetim zaafı gibi sunuldu, suç tiyatro sanatına her zaman karınca kararınca  destek olan Onk Ajans’a atıldı.  Oysa, tekrar tuşa basılmış, bu kez de yeni genel sanat yönetmeni  Ayşenil Şamlıoğlu’nu  harcamak üzere harekete geçilmişti. Yeni genel sanat yönetmeninin adı kulislerde duyulmuş,  yolculuğu çoktan başlamıştı  bile! Bunu herkes biliyor, ama bilmezden geliyordu.

Yandaş olsalar belki  saygı duyardım ama her dönemin düzendaşı olan kalemlerin tiyatroya gitme alışkanlıkları olmadığı  halde, aniden  Rosenbergler ile ilgilenecekleri tuttu! Zaman zaman samimiyetine güvenerek eleştirdiğim Ayşenil Şamlıoğlu’nun yaptığı işler son derece önemliydi. Alkışlanacağı yerde, Rosenbergler ile birlikte, Günlük Müstehcen Sırlar, Otobüs gibi oyunlar da sudan sebeplerle  hedef gösterildi. Son günlerde de, “halkın vergileriyle neden Aziz Nesin oynanıyor” gibi gereksiz tartışmalar başlatıldı. Milyonlarca İstanbulluya ait olan bu kurum sadece iktidara hizmet etmeli gibi bir havayla, sanki ortada çok doğru dürüst muhafazakar oyun varmış da oynanmıyormuş gibi bir rüzgar estirildi.

Sözümona oyunlar tartışılarak gündem değiştiriliyor, sözümona ahlak dersleri veriliyor ama aslında alttan alta yeni bir yönetim modeli hazırlanıyordu.

Ayşenil Şamlıoğlu’nu en büyük hatalarından biri  belki de sözgelimi İskender Pala’nın eserlerini sahnelememektir! Mesela Pala’nın telifi tıkır tıkır işlese, mesela hükümete yakın görünerek aslında hükümete de  hükmeden tayfanın çıkarları korunsa acaba aynı tuşa basılır mıydı?

Mesela  98 yıllık köklü bir  kurumun  yönetim yapısının  eskidiğini iddia eden bürokratlar,   kendi yakınlarına  kadro sağlansa, aynı  abuk sabuk iddiaları tekrarlarlar   mıydı?

Hazır  iktidar ve muhalefet demişken, Şehir Tiyatroları’nın yönetmeliğini apar topar değiştiren yasa  aniden  il meclisinden geçerken, meclisteki  CHP’liler ne yaptı? İstanbul’u yönetmeye  aday olan Kılıçdaroğlu, AKM eyleminde şöyle bir görülmüştü. Peki, şimdi hiç bitmeyen kongreleri boşverip, kentin tiyatrosuna sahip çıkacak mı? İstanbulluların sanattan yararlanma hakkına müdahale eden  bu  tepeden inme değişiklik karşısında 21. Yüzyıl CHP’si nasıl bir tavır koyacak?

Birkaç yıl önce 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatro yıkılırken ortada pek az insan vardı. İlk eylemlerdeki kalabalık yavaş yavaş sindirilmiş, dağıtılmıştı. Bazı sanatçılarımız ise tesadüfen eylem saatine denk gelen bir bilgilendirme (!)  toplantısında, Tepebaşı’nda   hala ortada olmayan hayali bir projeyi anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı’nı alkışladılar.

Tiyatro salonu  dönüştürüldüğünde,  belki de şu anda hakları için eylem yapan  çok saygın sanatçılarımız bugünkü  iktidarı alkışladılar.  Açılış günü Başbakan’ın programı doğrultusunda oyun oynandığı için, tiyatronun sanatçıları  Ümraniye’deki oyuna geç kaldılar. Muhsin Ertuğrul’un hiç kapatmadığı perde,  lanet olası sıkıyönetimde sokağa çıkma yasağı sırasında  bile kapanmayan perde, o gün  saatlerce geç açıldı. Kurumun sanatçılarının yine gıkı çıkmadı. Kongre Vadisi’ndeki akıl almaz toplantılardaki   güvenlik gerekçesiyle  oyunlar günlerce iptal edildi, ne yazık ki kimse “tiyatroma dokunma” diyemedi!

Oysa Şehir Tiyatroları’nın özelinde, sanatın, eğitimin üzerinde oynanan oyun çok belliydi!

Bunu  kavrayamayanlar, dünyada hiç görülmemiş bir sistemle bürokratların tiyatro yönetimini ele geçirmesine niye şaşırdılar ki? Kafa karışıklığı, bilgi eksikliği, suya sabuna dokunmama hali, biz tiyatroculara yakışmadı.

Suyun önüne çıkmak için artık  geç kalınmış olabilir…

Bu suda boğulmamak için, sağduyulu sanatçılar olarak belediye başkanına, belki de kendisinin farkında bile olmadığı ayak oyunları anlatılmalı, bir an önce  diyalog kurulmalıdır. Kadir Topbaş  olaya sağduyulu biçimde yaklaşmalı,  yeni yönetmeliği kurumun sanatçılardan görüş almadan hiçbir biçimde imzalamamalıdır.  Bu yönetmelik hiçbir vicdan sahibinin imzalayacağı bir şey değildir. Hazırlandığı zaman sanatçılara danışıldıysa, kimlere danışıldığı açıklanmalı, kraldan kralcıların ayak oyunlarıyla aceleye getirilmemelidir.

Artık binalar, oyunlar, hatta  insanları da aşan bir mesele var karşımızda…

Şehir Tiyatrosu İstanbullularındır belediyenin değil. Şehrin tiyatrosu oy verene değil, vergi verene aittir.

2012 Türkiyesi’nin kentlileri, İstanbul’lular ve İstanbul’da yaşamayı seçenler, daha iyi şeyler hak ediyor., Bunu  talep etmekte kararlı ve sabırlı davranmalılar.

Geçmişte sınıfta kalınan tavır eksikliği, gelecekte iyi şeyler istemeye engel değil, aksine kamçılayıcı olmalı!

Bu yazı Nedim Saban’ın bugün Birgün gazetesinde yayınlanan yazısının Mimesis için yeniden ele alınmış halidir.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Nedim Saban

1 Yorum

  1. BU HİKAYE YENİ DEĞİLDİR EN AZ 15 YILLIK MAZİSİ VARDIR.

    Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı oldu ve Şehir Tiyatrolarını kastederek “Sanat entelijasyonunu ezeceklerinia açıkladı SES ÇIKARMADILAR

    AKP İktidar oldu. Şehir Tiyatrolarının kadrolarına Yeşil Sermayenin temsilcisi Al Baraka Türk den ve zaman Gazetelerinden kişiler danışman olarak atandı Ben Gericiler şehir tiyatrolarında kadrolaşmaya başladı yazdığımda Şehir Tiyatrolu Ali Taygun Tiyatro Tiyatro dergisinde 4 tam sayfa yazı yazarak beni Şehir Tiyatrolarına Bühtan etmekle (İftira atmakla) suçladı uzun uzadıya

    AKP Şehir Tiyatrolarını katma bütçeden çıkardı ben bunun üzerine muhalefet yaparken şehir tiyatrolular pek de umursamadı

    AKP simgeleşmiş bir salon olan ve Şehir Tiyatrolarının Genel merkezi konumundaki Harbiye Muhisn Ertuğrul Sahnesini yıkma ve bölgeyi para piyasasının kongre merkezi yapma kararı aldığında muhalefet ederken şehir tiyatrosunun sanatçı derneği ve onun başındaki kişiler belediyeyle el sıkışıp işbirliği yaptılar. Belediye başkanı büyük bir manevra ile en muhalif görünen isimleri, seçilmiş üyeleri atanmış yapıp şehir tiyatrolarının başına getirdi ve yıkımı adeta onlara yaptırdı

    Harbiye yeniden bittiğinde sanatçılar belediye başkanıyla övgüler dizerek açılış yaptı ama kısa sürede bu damı akan salonu olmayan mekanın hiç de mükemmel olmadığı, çok amaçlı salon olduğu dahası göstermelik bir iki oyun dışında tiyatroya da tiyatroculara da kapalı olduğu hatta kongre zamanı genel sanat yönetmeni dahil hiç bir tiyatrocunun o sokağa girmesinin dahi yasaklanabildiği görüldü gene ses çıkarmadılar

    Muhalifleri atayarak yıkımı onlara yaptıran belediye her şey bitince o arkadaşları kağıt gibi buruşturup çöpe atıverirken de yine ses çıkarmadılar

    Şehir Tiyatroları konservatuarlılara vasıfsız işçi muamelesi yaparak ve adeta bir mal gibi adet hesabı vasıfsız eleman olarak sözleşmeli taşeron çalıştırırken de ben çok şey yazdım ama yine beni suçladılar.

    Tek çözüm özerklik derken bazıları kafa karıştıravak söylemlerle gündem kapattılar.

    Şehir Tiyatrolarında bütün bunlar yaşanırken müteakip defalar Taksim ve Harbiye de eylemler yaparken beş yada altı kişi dışında eylemde şehir tiyatrolu göremedik. Kendi salonlarının önünde bizler, hatta seyirciler hatta henüz öğrenci olan tiyatrocular eylem yaparken şehir tiyatrolular “Aman şahit yazarlar” korkusundaki komşu gibi perdelerinin arkasından içerden oturup bizi seyrettiler
    Şimdi sondan bir önceki hamle yapıldı. Tamamen kapatılmasından bir önceki. Sanatçıların sanat kurumunda söz sahibi olamayacak.

    Ve şimdi taraftar arıyorlar. Ellerinden gelen tüm kozları kullanıyorlar basındaki üç beş arkadaş çevresini kullanıp haber de olabiliyorlar. Ama tıpkı faşist katliamda sıra kendisine gelmiş papazın düştüğü durumdalar.

    BENZER MUHAFAZAKAR BELEDİYE TASARRUFLARI İZMİT’TE, DENİZLİ’DE VE EN SON AFYON’DA YAŞANIRKEN DE BUNU KIRK DEREDEN SU KARIŞTIRIP TEORİZE EDEREK ABUK SABUK AÇIKLAMAYA ÇALIŞTILAR VE KİŞİSEL KÖR DÖVÜŞÜ GİBİ GÖSTERMEK İSTEDİLER. VE HATTA TARİH YAZDI Kİ GERİCİLERDEN FAŞİSTLERDEN TARAFTAR EDİNİP OMUZ VERDİLER YIKIMLARA KAPATMALARA EL KOYMALARA…

    Bugün muhalefetin başına yine aynı kişiler geçmiş görünüyor. Hani şu gericiler şehir tiyatrosuna yerleştirilirken beni iftira atmakla suçlayanlar. Hani şu Muhsin Ertuğrul yıkılırken kıytırık ve her an geri alınabilecek makama salonlarını satanlar.

    Yani kanserli hücreler yani asıl hemen sökülüp atılması gerekenler. Onların içerisinde olduğu bir muhalif duruşa ne kadar güvenilir? Yoksa bu muhalif başkaldırının amacı da yine sahne arkasında kendilerine paye verilmesi için bir gizli pazarlığın malzemesi mi? Yine bakın bize söz hakkı vermezseniz piyonlarımızla sizi sıkıştırırız taktiği mi? Onların önünde hatta içinde olduğu bir muhalif tavır mı? Hadi canım daha neler.

    Hadi gelin tavla oynayalım. Daha eğlenceli ve zarlar bile daha dürüst

Yanıtla