İsmail Yıldız’a Mektup

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Sevgili kardeşim,

Sen, haksız bir dünyaya adım attığında hukuksuzluk yazgın oldu. Şimdi adaletsiz ve zor bir hayatın içindesin. Sen tiyatro ile sahnede, fotoğraf makinesi ile objektifte, kamera ile monitörde, gazetecilikte gerçeğin, sadece gerçeğin peşinde ömür törpülerken bir zulüm mekanizması seni arka bahçenin fidanı saydı ve boynunu vurmaya kalktı.

Dışarıda gerçeğin peşindeyken bugün cezaevi gerçeğiyle de tanıştırdılar seni. Olsun. Bilgileniyoruz İsmail, kimimiz içeride, kimimiz dışarıda… Hayat öğretmeye devam ediyor. İçerde tanıştığın bu gerçek, seni çelikleştirerek aramıza salacak biliyorum ya da en azından ben öyle umuyorum, seni aramızda dinamik bir sanat insanı olarak görmek, zindan mekanizmasına verilebilecek en iyi yanıttır. Bunu sen de biliyorsun.

Sevgili kardeşim,

Artık seni dışarıda bekleyenlerin sayısı çok yakında bir sayı artacak, biliyorsun

Sevgilin,

Doğacak çocuğun Zerya Zin hazırlıklı ol.

Ve umudunu koru, yaşama sevincini çoğalt derim ben.

Sevgili dostum,

Sen içeri düştüğünden beri dışarıda çok şey değişmedi.

Bir soruşturma girişimi başlatan savcı görevden alındı,

Başbakan ameliyat oldu.

Dindar gençlik yetiştirmek istediklerini söyledi.

Suriye’ye saldırı hazırlıkları, görünen o ki tamamlanmak üzere, Kürecik’de kurulan askeri tesislere emperyal ABD’nin askerlerinin yerleşmeye başladığını yazıyor gazeteler.

Bir de hezeyanları ile tarihin sayfalarına geçen güvenlikten sorumlu bakan, Taksim’de faşist ve ırkçı pankartların arkasında yürüdü ve o “kontralara” kürsüden tarihi konuşmasını yaptı.

Ayrıca

Pozantı Çocuk Cezaevinde çocuk mahkumlara eziyet edilerek tecavüz edildiği ve onursuzlaştırıldığı gibi utanç verici bir olay da yaşandı.

Siyaset cephesinde olaylar ve gelişmeler böyle, anladığın gibi insan, insanın üstünde tepinmeye devam ediyor. Utanç verici bir çağda yaşıyoruz, sen de biliyorsun. Her çark insanın aleyhine dönüyor, modern bir kıyım peşinde barbarlar.

Haritanın doğusunda ise yeni bir gelişme yok. Yine kan, gözyaşı ve zindan.

Ama sevgili dostum insan, az da olsa bazı şeylerin değişmesini bekliyor, bunu istemeye hakkımız olduğunu düşünüyorum. Yeter artık! Kimimiz yorulduk, kimimiz usandık, kimimiz parçalandık, kimimiz de inancımızı yitirmeye başladık.

Bitsin artık bu savaş.

Hangi özgürlük, 12 yaşında vurulmuş bir çocuğun kalbini geri getirebilir ki, öyle değil mi?

Sevgili kardeşim.

Ne çok insan öldü, ne çok kayıp var. Ne çok ana kendi civanı için ağladı, gözyaşı döktü, kimi hayata küstü, kimi lanet okudu olup bitene…

Kapansın artık bu acımasız trajik oyunun perdesi.

Dostlukla kucaklar, gözlerinden öperim.

Evrensel

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla