1970’li yıllara damgasını vuran şarkıları bir kez daha anımsatarak damaklarda nostalji tadı bırakacak müzikal oyun ‘Bizim Şarkımız’, 19 Şubat Pazar günü İSOV Sakıp Sabancı Konferans Salonu’nda ‘perde’ diyecek. Müzikalin yönetmenliğini Mehmet Ergen üstlenirken, senaryo Kürşat Başar tarafından kaleme alınmış. Zeynep Talu’nun yapımcısı olduğu oyunun başrollerini ise Yeşim Salkım, Aras Berkay Özideş, Hale Caneroğlu paylaşıyor.
Provalar sürerken ‘Bizim Şarkımız’ı Mehmet Ergen’le konuştuk:
Aşk üçgenleriyle çevrili bir senaryoyla karşı karşıyayız sanırım. İşin merkezinde şarkıcı ile bestecinin hikâyesi var. Böylesine yaratıcı bir ekibin çalışma sürecinde birbirleriyle olan ilişkileri sebebiyle aralarında kimya oluşuyor. Onun dışında biraz 70’li yılların 45’likler yaratma dünyasını, Unkapanı müzik sektörünü, hafif batı müziği adı altında ortaya çıkan dönemi, Nilüfer’lerin, Sezen’lerin patladığı yıllarda yabancı şarkıların üzerine Türkçe sözler yazılmasını kapsayan bir müzikal.
Müzikalde 1970’li yılların hit şarkıları var, ağırlıklı olarak hangi şarkılar yer alacak?
Müzikalde toplamda 20’ye yakın parça var. Bir kere çok bilindik, Ajda Pekkan’dan, Nilüfer’den duyduğumuz şarkılar yer alıyor. İzleyen herkesin bilebileceği şarkılar olacak ama çok farklı aranjmanlarla, çok farklı yorumlarla izleyecekler. O 45’lik tadında bildiğimiz düzenlemelerle değil, bizim müzikal direktörlerimizin farklı yaklaşımlarını dinleyecekler. Hatta bazen şarkı başladığı zaman izleyiciler, “Acaba bu hangisi?” diye düşündükten sonra “Aa bak ne hale gelmiş, nasıl farklı bir yorumla söylüyor” diyecekler.
Melih Kibar şarkıları olacak mı?
Yok, Melih Kibar hiç yok. Senaryo Kürşat Başaran’ın yazdığı bir hikâye ve dolayısıyla onun hikâyesine en uygun şarkı ne olacaksa onu koymayı uygun gördük.
Oyuncu kadrosunu seçerken neler göz önünde bulunduruldu?
Müziğin de, oyunculuğun da ağırlıkla olduğu anlar oldu. Oyunda nasıl bir karakter istiyorsak o karakterlere uygun oyuncular seçtik.
Türkiye’deki müzikal sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir kere çok fazla örneği olması gereken bir sektör. Dünyadaki bütün şehirlerde, bütün megapollerde bir müzikal olayı olur. 15 milyonluk bir şehirde birkaç tane ve aynı anda oynuyor olması, hatta ‘hangisi daha çok iş yapacak’ diye konuşmamız lazım. Müzik kültürünün çok revaçta olduğu bir toplumuz. Herkes şarkı söylüyor ama şarkılı tiyatro dediğimiz müzikal meselesi çok az var.
Avrupa’ya nazaran ülkemizde çok fazla müzikal yapılmıyor, yapılsa da çok tutulmuyor.
Ben tutulmuyor diye değil, yapılmıyor diye düşünüyorum. Çünkü çok zor bir iş, aslında tiyatro yapması çok zor. Bir kere temel sorunlar var, mesela ülkemizde salon yok. Müzikal çok pahalı bir olay, normal bir tiyatro gibi değil.
Ekonomik destek mi gerekiyor?
Biz gişe desteğiyle de yaşarız ama aşacağınız gişe de yok. Bin kişilik salonumuz olsa daha güzel oynasak deseniz, İstanbul gibi bir yerde o da yok maalesef. Alışveriş merkezlerinde, 300 kişilik salonları herkesle paylaşmak sorundayız. Bir gece başka bir tiyatro oynuyor, bir gece siz. Devlet tiyatroları, şehir tiyatroları tamamen ayrı bir dünyada zaten.
Haftada kaç gece oynayacak ‘Bizim Şarkımız’?
Şimdilik iki gece diye başladık, pazar ve pazartesi. Sakıp Sabancı Sahnesi’nde başlıyoruz. O, bize ait bir sahne olacak bir süre için.
İstanbul’dan sonra Anadolu’ya da gidecek mi?
Tabii, benim planımda Ankara ve İzmir var ama küçük şehirler de olabilir. Geçen yıl oyunlarımızı Mardin, Batman, Elazığ’a götürdük. Her oyun her yere gidebilir, çok zor bir şey değil. Yeter ki gitmek istensin.
Bunun dışında hangi projeleriniz devam ediyor?
‘Bizim Şarkımız’dan sonra da Türkiye’de ilk kez bir Broadway müzikalinin tam Türkçe sahnelemesi olacak, Shrek. O da Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun 40. yıl dönümü şerefine, 23 Nisanhaftasında, Talimhane Tiyatrosu’nda oynayacak.