(Radyocepte’de yayımlanan Shaman Dance Theatre – Aysun Aslan söyleşisini yayınlıyoruz.)Türkiye’nin yetiştirdiği önemli sanatçılardan biri olan Aysun Aslan, Shaman dansçıları ile birinci prova döneminin sonuna geldi. Topluluğun Hollanda Turnesi’nden sonra yeniden başlayacak olan üretim çalışmaları Aysun Aslan ile devam edecek.
Ankara Devlet Konservatuarı Klasik Bale Bölümü’nden mezun olan sanatçı özgün eserlerinin yanı sıra sayısız müzikal, opera, tiyatro, konser, film, tv dizisi, fashion show, reklam ve geniş boyutlu özel gösteriye koreograf, yönetmen ve yapımcı olarak imza atmış, dans ve müziğin var olduğu hemen tüm alanlarda faaliyet göstermiştir.
Jazz, contemporary (çagdas), Limon, doğaçlama gibi farklı teknikleri kendi stiliyle harmanlayan sanatçı Türkiye’nin ilk özel profesyonel dans toplulugu olan Turkuaz Modern Dance Company’nin kurucusudur. Koreograf ve yönetmen çizgisi ile adını hafızalarımıza kazıdığı “Ağır Roman” eseri ile büyük başarı kazanan sanatçı şu an Londra’da yaşıyor.
Aysun Aslan’a Türkiye’nin ilk özel profesyonel dans topluluğu olan Turkuaz Modern Dans Company’nin kurucusu olarak aslında bu ülkede bu yapılanmayı başlatan bir sanatçı olarak bugünü ve dans topluluklarını nasıl değerlendiriyorsunuz diye sorduk. Turkuaz maddi güçlükler nedeniyle bugünlere gelemedi peki bu topluluğu bugün kursaydınız durum farklı olur muydu sorusuna cevabı şu şekilde oldu: Aysun Aslan:” Sponsorluğun bilinmediği bir dönemde aldığı küçük maddi destekler ve korkunç temsil masraflarına ancak yetişen bilet geliriyle ayakta durmuş bir topluluktu Turkuaz. Turkuaz’ da birlikte olduğumuz herkese baştan söylemiştim… “Belki hiç bir sey kazanmayacağız, çalışma salonumuz bile olmayacak ama, tanıtımımızdan, rutin temsillerimizden, dans, dekor, kostüm, ışık kalitemizden asla ödün vermeyecegiz.” Ve emin olun bu diretme sadece dört yıl sürmüş bir topluluğun hala hatırlanmasının ana nedenidir.
Turkuaz’ı bugünkü topluluklardan çok keskin bir çizgiyle ayıran en önemli özelliği, var olduğu süre içerisinde hiç ama hiç ara vermeden her hafta temsil ve sürekli turne yapmasıdır. Bence bir toplulugun varlık nedeni gösteri yapmasindan ibarettir çünkü. Bunun yansira Turkuaz’ i sadece kendi koreografilerimi sergilemek amacıyla kurmadığım için olanca güçlüğe rağmen sürekli farklı koreograflarin eserlerini sergilemiş olmamız da önemli bir ayrıntıdır. Kısır ortamda salt kendime yönelik bir topluluk kurmam haksızlık olurdu. Ki hala da olur… O günün sorunları bambaşkaydı… Bugünün en büyük sorunu ise pitrak gibi artan topluluklara rağmen, Devlet Baleleri ve Devlet Modern Dans Toplulukları dışında gösteri sayısının azlığı, hatta yokluğu. Oysa biz, ardı arkası kesilmeyen temsillerimiz sayesinde Devlet Balelerine son derece ciddi bir rakip olma gücüne erişmiştik. Eger gösteriniz yoksa, bir anlamda yoksunuz da demektir… Umarım bir gün sizin topluluğunuz da düzenli temsil verme olanağı yakalasın ve her türlü riske rağmen seyirciyle daima göz göze olabilsin.”
D.O: Shaman Dans Tiyatrosu ile yolculugunuz nasıl ve ne zaman basladı?
Aysun Aslan: “Sanırım 2009 yılında Kerem’in, Murat’in Ağır Roman’ı Shaman’la sahnelemek istediğini söylemesiyle başladı yolculuk… Bu vesileyle, Sibel‘cigimden sıklıkla methini duyduğum Murat’la tanıştık. Onun heyecanı, olumlu, nazik tavrından çok etkilendim. Konuyu Metin ve Fahir’e açtım onlar da olumlu yaklaştılar. Topluluğunuzu görmek amacıyla bir kaç hafta sonra Metin’le birlikte sizi izlemeye geldik. Murat bizler için bir sürpriz hazırladığınızı söyleyerek bizi stüdyoya çıkardı. Ve işte tabiri caizse dananın kuyruğu da burada koptu. Dansçılar Ağır Roman kostümlerine yakın kostümler ve gerekli aksesuarlarla bizi bekliyorlardi. Yerimizi aldık ve 40-45 dakikalık özet bir AĞIR ROMAN izledik. Shaman dansçılarının müthiş bir disiplin, akıl ve özveriyle hazırladığı bu çarpıcı gösteriyi inan unutmam mümkün değil… “
D.O: Yaklaşık 10 gün süren bir prova dönemini geride biraktik. Topluluk ile ilgili ilk izlenimleriniz nelerdir?
Aysun Aslan: “Saygı, disiplin, güler yüz, çalışma ve öğrenme iradesi ve kapasitesi, vakti iyi kullanma, yardımlaşma, iyi niyet, topluluk olma bilinci ve dans etme aşkı. İşte on günlük Shaman izlenimlerim bunlar. Bu ilk çalışma döneminde umduğumdan çok daha büyük bir hız yakaladık. Oldukça uzun bölümler çıkardık. Dolayısiyla çalışmamızın ikinci döneminde yani nisan ayında, bu on günlük çalışmanın son halini adapte ederek oyunu finalize ederiz diye düşünüyorum. Birlikte farkli bir lezzet yakaladık gibime geliyor. İnşallah öyledir…”
D.O: Shaman ile beraber yaptığınız projeden kısaca bahseder misiniz? Koreografiniz neyi anlatıyor, teması nedir?
Aysun Aslan:”Benim oyunlarım aracılığıyla ille de bir şey anlatmak gibi bir sorunum ve zorunluluğum asla olmamıştır. Bu nedenle epeyce soyut, yani hiç bir şey anlatmayan, temasız, konusuz oyunum vardir. Günümüzde (Türkiye’den bahsediyorum) ille de bir tema peşinde koşma arzusu fark ediyorum. Oysa ilk amaç dansın kendisi ve niteliği olmalıdır bana göre. Bazı projeler tabii ki konuludur veya bir tema üzerine yaslanmıştır. Anlatım bazen işi kolaylaştırabilir şüphesiz ama anlatmaya çalıstığınız şeyi karşıya, yani seyirciye geçiremezseniz, elinizi kolunuzu bağlayan ciddi bir tuzağa da dönüşebilir. Çünkü konulu eserlerde tüm adımlar ve oluşum anlatımın emrinde olmak zorundadır. Özellikle koreografi yapmaya baslamış gençlere soyut çalışmalar yapmalarını ve adım haznelerini özgürce genişletmelerini salık veririm. Shaman’la yaptığım projede hiç bir şey anlatmak niyetinde değilim. Ağır Roman’dan bu yana yeni bir üretimim olmadığı için bir şey anlatmayı değil, dansın sadece kendini özledim. Dolayısıyla sizlerle birlikte, özelliklerimizin iç içe geçtiği bir iş ortaya çıkarmaktan baska bir kaygım yok. “
D.O: Bugüne kadar Devlet Opera ve Balesi ve kendi kurdugunuz dans topluluğu için üretimler yaptınız ve bu koreografileri teknik açıdan bale egitimi almış dansçılar ile ürettiniz fakat şimdi karşınızda ağırlıklı olarak etnik dans kökenli dansçılar var. Bu sizin için nasıl bir deneyim oldu? Böyle bir grup ile çalışmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Aysun Aslan: “Bugüne dek ağırlıklı olarak Devlet Balesi ve Turkuaz için ürettiğim doğru ama dans ve müziğin yer aldığı tüm alanlarda da deneyim sahibi olma imkânı elde ettim diyebilirim. Operacılar, oyuncular, müzisyenler, mankenler ve çocuklarla da epeyce çalıştım. Hatta dansın hiç yer almadığı konser etkinlikleri ile de hasir neşir oldum. Bu açıdan kendimi çok şanslı sayıyorum. İşimi muhakkak elimde olan malzemeye göre çıkarmayı seçmişimdir. Yani elimde keman varsa bas gitar gibi çalmaya kalkışmam. Bir oluşumdan bambaşka bir oluşum çıkarmaya uğraşmak yerine onun özelliklerinden yola çıkmayı tercih ederim her zaman. Dansçıların teknikleri oldukça başka platformlarda geliştiği için Devlet Balesi ve Turkuaz için yaptığım işler bile teknik olarak bir diğerinden farklıdır. Shaman ile çalışmak alt yapınız nedeniyle beni folklorik alanları daha da kurcalamaya ittiği için kendi adıma heyecan verici oldu. Çünkü her yaptığım işin bir diğerinden farkli olmasına özen gösteririm, tercih ederim. Altta esen kendimi korumak kaydiyla kendim gibi bile olmamayi sevmişimdir hep… “
D. O: Su an Londra’da yaşıyorsunuz peki Londra’dan Türkiye baktığınızda Türkiye’de dans sanatı nasıl gözüküyor?
Aysun Aslan:”Londra’daki yüzlerce, mükemmel teknik donanımlı sahnenin varlığı ve bu sahnelerin yapılan her işi ve hayali olanaklı kılması aramızdaki en büyük uçurum. Türkiye’de sahne hemen hemen hiç olmadığı için yalnız dans degil ama tüm sahne sanatlari biraz “yarım yamalak bir dram içinde” gibi görünüyor maalesef. Sahne olmadan sahne sanatı nasıl olacak ve ne kadar gelisecek ki? Yapılan, yapılmakta olan ve Kongre Salonu adı altında toplanan bir kaç sahnenin tüm görkemine rağmen bizim işlerimize gerek boyut, gerek teknik açılardan cevap verebilmesinin imkâni yok. Buralarda iş yapılamaz mı? Şüphesiz yapılır ama West End’in teknik olanaklarıyla bu halimizle yarışmamız biraz zor olur. Lakin biz mucize yaratmayı şiar edinmiş bir toplum olduğumuzdan ötürü her şeye rağmen üretebiliyoruz şükürler olsun.”
D.O: Kurumdan emekli oldunuz. Üretimleriniz devam edecek degil mi? Yapmayi planladığınız projelerinizden kısaca bahseder miyiz?
Aysun Aslan:”Ben sadece kurumdan emekli oldum, çok uzun yıllar sürme kabiliyeti olan mesleğimden değil şükürler olsun. Memleketim beni pek kullanmak istemiyor olacak ki, son yıllarda kendi ürettiğim projelerimi hayata geçirebilecegim bir ortam bulabildigimi pek söyleyemem. Bu nedenle Shaman’a ayrıca teşekkür etmek isterim. Laptopumun Projeleri adini verdigim bir çok proje MacBook’umu bekliyor. Çalışmalarim içinde en çok yapmak istediklerim etnik özellikleri ağır basan Şahmeran ve Ayşe Kulin’in Nefes Nefese’sidir. Her ikisiyle de uzun yıllar geçirdim. Büyük kapsamlı, kalabalık ve zor projeler olduğunu biliyorum ama her ikisi de o kadar muhteşem ve birbirinden farkli ki, yüz yaşına gelmeden yapmak bir gün kısmet olur inşallah.”
D.O: Shaman ile kurdugunuz bu sevindirici birliktelik ile ilgili neler söylemek istersiniz? Bu süreçten sonrası için neler kurguluyorsunuz?
Aysun Aslan:”Kurgulamamayı öğreneli epey oldu Dilek’ciğim ama hayallerimi sorarsan, kurmaya devam ediyorum. Sakin kalmayi, gülmeyi becerdiğim bir hayat ve zevk alarak çalisabileceğim ortamların hayalini kuruyorum sürekli ve bundan da taviz vermemeye çalışıyorum. Shaman ile birlikteliğimiz hepimize hayırlı olsun. İnsallah güzel işlere imza atarız ve kitlelere ulaşma mutluluğuna ereriz. Sizlere bol temsilli, yorucu, endorfin dolu bir yıl dilerim.”