İhsan Ata
“Üzgünüm, çünkü geleceğin umutsuz ve iyileştirilemez olduğunu hissediyorum. Her şeyden sıkıldım ve hiçbir şeyden tatmin olmuyorum. Başarısızlığın ta kendisiyim. Suçluyum ve cezalandırılmam gerek. Kendimi öldürmek istiyorum. Eskiden ağlardım, şimdi ise gözyaşlarımın ötesindeyim. İnsanlar ilgimi çekmiyor, hükmümü kaybettim. Yiyemiyor, uyuyamıyor, düşünemiyorum. Yalnızlığımın korkularımın, öfkemin üstesinden gelemiyorum. Kendimi şişman hissediyorum. Yazamıyorum, sevemiyorum. Kardeşim, sevgilim öldüler, ikisini de ben öldürdüm. Ölüme doğru ilerliyorum. İlaçlardan korkuyorum. Sevişemiyorum, yalnız kalamıyorum. Başkalarıyla olamıyorum. Kıçım kocaman oldu. Vajinamdan tiksiniyorum.”
Yukarıdaki satırlar İngiliz tiyatrosunun kötü kızı olarak da bilinen Sarah Kane’e ait.
1971-99 yılları arasında yaşayan İngiliz oyun yazarı, Post-dramatist oyun türünün en önemli temsilcilerinden biri. Hayatının büyük bir bölümünü akıl hastanesinde depresyon tedavisi alarak geçirmiş. Henüz sadece 28 yaşındayken çok miktarda antidepresan ilaç almasına rağmen kurtulmuş yalnız iki gün sonra kaldığı akıl hastanesindeki tuvalete ayakkabı bağcığıyla kendini asarak yaşamına son vermiş.
Kane, tiyatro okumuş bir yazar, aynı zamanda oyunculuk ve yönetmenlik yapmış biriydi. Bu kadar yalın ve derin tümceleri bir araya getirebilen bir kişi neden ölümü bu kadar ısrarla istemiş olabileceğini, bu noktaya nasıl geldiğini düşündüm. Beş oyun, ayrıca birde sinema senaryosundaki tarzı, üslubu, bakış açısıyla tüm dünyanın ilgisini çeken başarılı bir yazarın “hayatı neden onaylamadığını” sanırım hiçbir zaman anlayamayacağım.
Kane’in yazdığı oyunların teması klinik depresyon, acı, cinsel arzu, mazoşist duygular, hem psikolojik hem fiziksel acı ve işkenceden oluşmakta. Oyunlarında sade ama şiirsel bir üslup kullanması sanıyorum İngiliz tiyatrosunun tarihsel geninden kaynaklanıyor. Diğer taraftan günümüz İngiliz tiyatrosunun anlayışıyla da uyuşmuyor. Bu kadar kısa sürede dikkat çeken bir yazar olmayı başaran Kane, yaşasaydı nasıl bir noktada olacağını tahmin bile edemezdik.
Dört kırk sekiz, istatistiklere göre dünyada intihar oranının en çok yaşandığı zaman dilimi olarak biliniyor. 1998 yılında Sarah Kane’in şiddetlenen depresyonu nedeniyle her sabah 4.48’de uyanmaya başlaması ve bu oyunu kaleme almasıyla oyunun ismi de kendiliğinden oluşmuş. Ölümünden önceki son oyunun içeriği, ölümüne benzerliği nedeniyle Sarah Kane’in son sözü niteliğini taşıyarak “intihar mektubuna” dönüşüyor.
2011 yılında kurulan Tiyatro Pot’un bu ilk oyunu 4.48 Psikoz, Mayıs ayında Maya Sahnesinde izleyiciyle buluştu. Sarah Kane’in yazıp Gizem Darendelioğlu ve Serdar Sezgin Güvenç’in birlikte yönetip aynı zamanda dramaturgluğunu yaptığı oyunda Nihan Büyükağaç rol alıyor. Türkiye’de ilk defa etkileşimli ve sahne tasarımıyla teknolojinin iç içe olduğu oyunun tasarımı Osman Koç’a, sahne ve dekor tasarımı Guşef Şen ve Selin Diktaş ikilisine, video görüntü yönetmenliğini de Umut Can Sevindik ve Hasan Serin’e ait.
Sarah Kane’in öznel bir bakış açısıyla yazdığı bu çok sert ve pesimist içerikli oyun, Tiyatro Pot’un tarzı ve sonraki projelerin içeriğiyle de ilgili ipuçları veriyor izleyenlerine. İlk oyunun böylesine yoğun içerikli bir eser seçilmesi, kullanılan tema ve sahneleyiş tarzı, Tiyatro Pot’un sonraki oyunlarının da ilginç ve özgün olacağına işaret ediyor.
Tiyatro Pot, henüz kendini bile tanımlayamayan bir yazarın oyununu sahneye taşımasını çok özel bir yere koyuyorum. Nihan Büyükağaç, Kane’in sorunlarını kendine dert etmesi benim için çok önemli. Çünkü yoğun içeriği nedeniyle sahneye taşımak hem psikolojik açıdan hem de fiziksel açıdan zor. Yazar bile kendini tanımlayamıyorken oyuncunun onu tanımlamaya çalışması bu açıdan çok yoğun bir duygu, içtenlik ve samimiyet istiyor. Ölümünden önce yazdığı son oyun olan 4.48 Psikoz’un içeriği nedeniyle Kane’in son sözü olması, sahnedeki oyuncunun haliyle yazarın kendisini oynama zorunluluğu getiriyor. Yani Kane yazdığı bu oyunuyla bir bakıma intihar mektubu yazıyor. Ve Nihan Büyükağaç’ın psikolojik açıdan bu zorlu ve gerçek bir karakteri sahnede ete kemiğe bürümek zorunda. Haliyle işin yükü iki kat daha artıyor.
Nihan Büyükağaç, perde açıldığında yaklaşık beş dakika boyunca konuşmadan seyirciye diktiği gözleriyle izleyiciyi rahatsız ederek çok iyi bir giriş yapıyor. Büyükağaç, psikolojik katmanlı bir ruh haliyle sahneye taşınması gereken bu zorlu karakterin temposunu yer yer düşürse de çoğu zaman ete kemiğe bürümeyi başarıyor. İntihar etmek üzere olan bir gencin duygularını yaşamak/yansıtmak, onu ete kemiğe bürümek, dengeli ve bıçak sırtı bir tempoda ilerlemesine bağlı… Büyükağaç’ın ani ruh değişimlerini ve rahat oyunculuğuyla duygu geçişlerini çok net ifade ettiği su götürmez bir gerçek. Büyükağaç’ın tüm bunların altından profesyonelce kalktığını ve çok başarılı bir iş çıkardığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Umut Can Sevindik ve Hasan Serin’in çektiği videolar gayet sade ve anlaşılır olmuş. Guşef Şen ve Selin Diktaş’ın dekor tasarımı oyuncunun rahat hareket etmesine olanak sağlıyor. Osman Koç’un etkileşimli ve teknolojiyle iç içe olduğu tasarımı oyunun demecine büyük ölçüde katkı sağlamış.
Öncelikle bu metini seçen yönetmen Gizem Darendelioğlu ve Serdar Sezgin Güvenç’i cesaretlerinden dolayı tebrik ederek başlıyorum. Aynı zamanda bu tür oyunlar sayesinde önemli bir boşluğun da doldurulacağına inanıyorum. In Year Face yöneliminin aksine (etkileşimli) teknolojinin tüm olanaklarının sahneye taşınması, gelişmekte olan Türk Tiyatrosuna önemli bir ölçüde katkı sağlıyor. Diğer taraftan bu acılı kadının eserini titiz bir dramaturgi sürecinden geçtiğini anlaşılır bir oyun olduğundan da görebiliyoruz. İntihar etmek üzere olan bir gencin yaşadığı buhranları, çevresiyle olan diyaloglar “sinir bozacak kadar” sade ve şık anlatılmış. Haliyle ortaya çok özgün aynı zamanda çok uyumlu ve başarılı bir ekip işi çıkmış.
Sonuç olarak, İstanbul’da birbiri ardına açılan yeni tiyatrolar ve denenen farklı akımlar izleyiciye geniş bir yelpaze sunuyor. Dot ile başlayan “rahatsız edici” oyun türleri farklı şekillerde yeni açılan tiyatrolar tarafından cesurca deneniyor.
Tiyatro Pot, yaşadığı acılar yüzünden ölümü seçmiş bir yazarın oyunuyla tiyatro dünyasını “rahatsız ederek” merhaba diyor. Öncelikle oyun seçimiyle bize derdi olan metinleri izleteceğinin sinyalini verdiğinden Tiyatro Pot, yakından takip edeceğim bir tiyatro grubu olacak. Böylesine zor ve amansız oyunların çekinmeden, korkmadan, utanmadan, sıkılmadan sahnelenmesi/ yeni şeylerin denenmesi bile başlı başına ayakta alkışlanmayı hak ediyor.
(OYUNUN KÜNYESİ):
4.48 Psikoz
Yazar: Sarah Kane
Yönetmenler: Gizem Darendelioğlu & Serdar Sezgin Güvenç
Dramaturglar: Gizem Darendelioğlu & Serdar Sezgin Güvenç
Ses & Etkileşim Tasarımı: Osman Koç
Sahne & Dekor Tasarımı: Guşef Şen & Selin Diktaş
Video Görüntü Yönetmenleri: Umut Can Sevdik & Hasan Serim
Rol Dağılımı: Nihan Büyükağaç