Karagöz Nasıl Geri Dönmeli?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ceren Okur (13.03.2010)

Bu sezon İ.B.B. Şehir Tiyatrolarında oynayan oyunlardan biri “Karagöz Geri Döndü”. Geleneksel halk tiyatromuzu çocuklara anlatma amacını taşıyan oyun, çocukları eğitme ve eğlendirme misyonu yükleniyor. Oyunun yazar ve yönetmeni Caner Bilginer. Oyun aynı zamanda Caner Bilginer’in Kadir Has Üniversitesi, Film ve Drama Y. Lisans bitirme tezi olma özelliğini de taşıyor. Oyunun konusu broşürde, “Dedelerinin sihir yapabildiğinden şüphelenen Ali ve Ayşe, tavan arasında ipucu ararken, gölge oyunu tasvirleriyle karşılaşır. Bir süper kahraman değil belki ama, eski bir hayalbaz olan dedeleri onları; Karagöz ve Hacivat?ın hikayesinden, geleneksel Türk tiyatrosu gösterilerine uzanan maceralı bir yolculuğa çıkaracaktır. (7+ yaş grubu)” olarak belirtiliyor.

Commedia dell’Arte oyuncularından Arlecchino’yu giysi ve tavırlarıyla anımsatan iki hayalbaz seyircilerin arasından konuşarak gelirler ve göstermeliği kaldırıp oyunu başlatırlar. Hayalbazlar sahnede başladıkları şarkılarına, sahne gerisindeki tülün ardına geçip, oyun karakterleriyle birlikte dans ederek devam ederler. Oyun kişilerini perdenin gerisinde siluet olarak dans ederken görürüz. Bu dansta yapılan gölge oyunu başarılı olamıyor. Oyuncuların ışıkla mesafesi kimi zaman tülün ardından görünebilecekleri şekilde yakınlaşıyor, kimi zamansa görüntü uzaklaşıp dağılıyor. Ön oyunun bitiminden sonra asıl oyuna geçiliyor.

Oyunun asıl hikayesi Ali ve Ayşe’nin, dedelerinin tavan arasındaki odalarına çıkmalarıyla başlıyor. İki çocuk tavan arasının gizemi içinde dedeleriyle ilgili hayaller kurarak, bir sandık görüyorlar. Sandığın açılmasıyla dedenin kuklaları ortaya çıkıyor ve çocuklar dedelerinin bir süper kahraman olduğunu sanıyorlar. Kurgusal olarak oyun dedenin torunlarına masal anlatırken uyumaları ile başlıyor. Bütün olaylar aslında bir rüyadan ibaret. Hayalbazların gelişi, Karagöz oyunu, kukla oyunu, ortaoyunu, meddah bu rüyada yer alıyorlar. Halk tiyatromuzun dört temel biçimi oyun içinde öğretilerek seyirciye aktarılıyor. Dede, bu biçimlerin özelliklerini tek tek ve ayrıntılı biçimde torunları aracılığıyla çocuklara anlatıyor ve torunların bu oyunlarda görev almalarını sağlıyor. Sadece torunlar değil, seyrettiğim oyunda seyircilerden bir kaç çocuk da sahneye çıkıp, taşları dizme işinde oyunculara yardımcı oluyor. Seyirci çocuklar sahneye çıkıyorlar ama onların varlığı oyunun dramatik bir unsuru değil. Sahnedeki oyuncuların yardımıyla sadece taş taşıyorlar ve bu sahne bittiğinde yine oyuncuların yönlendirmesiyle yerlerine dönüyorlar.

Halk tiyatrosunun dört biçiminden biri olan Karagöz’ün tasvirleri, perdesi, yardakçıları, göstermelik kalkışı ayrıntılı olarak seyirciye yine torunlar yardımıyla gösteriliyor. Karagözdeki muhavere ve mukaddime bölümleri perdede sunuluyor. Ardından oyuncu Hacivat ve Karagöz sahneye çıkıyor. Bursa’da yaşadıklarına ve ölümlerine ilişkin söylence oynanıyor. Bu bölümde kukla tiyatrosunu Sultan Orhan ve vezirin konuşmasında görüyoruz. İkinci perdede ise meddah, ortaoyunu ve tuluat tiyatrosunu görmekteyiz. Bu biçimlerin özellikleri seyirciye aktarılarak oynanıyor. Bir konu bütünlüğünden daha çok, gülmece ve tanıtma ögeleri ön planda tutularak sürüyor ikinci perde.

Karagöz, meddah, ortaoyunu, kukla ve tuluat tiyatrosunu tanıtmak, örneklerini sunmak, üstelik bunları dramatik bir bütünlük içinde yapmaya çalışmak ve bütün bunları bir saat on beş dakikalık bir çocuk oyununa sığdırmak oyunun amacı. İlk perdede eksiklikleri saklı tutarak bir dramatik bütünlükten söz edilse de ikinci perdede bunu gözlemlemek mümkün değil. Oyunun her şeyin rüyada olup bittiğini varsayan kurgusu, dedenin öğretici tavrını oyun boyunca sürdürmesiyle kırılıyor. Oyun rüyada geçiyor ise dede farklı bir kahraman olarak karşımıza çıkabilir ve fanstastik bir dünya yaratabilirdi, oysa dedenin yaklaşımı oyun öncesi, sonrası ve rüyada aynı. Bu nedenle rüya nerede başladı, nerede bitti, ne zaman meddah çıktı, ne zaman ortaoyununa geçildi, hızlı akış içinde hem karışıyor hem de anlamını yitiriyor. Oyun aslında hoş bir başlangıç yapıyor; “Benim dedem bir süper kahraman”. Oyunun bu sözü içimi ısıtmıştı, çocukların hep etkilerinden yakındığımız televizyon karşısında gördükleri süper kahraman, acaba bizim halk tiyatromuzdan bir tip olarak nasıl karşımıza çıkacaktı? Oyun içinde gördüm ki, dede süper kahramandan daha çok bir anlatıcı, bir öğretici. Dedenin öğrettikleri içinde genel olarak halk tiyatrosu biçimleri olsa da metin içinde temaşa, Darülbedai, Dede Korkut, kök boya, Şeyh Küşteri Meydanı, doğaçlama, düetto, kanto, yenidünya, direklerarası , şakşak, nareke, beberuhi, çengi, muhavere gibi kavram ve adlar geçiyor. Çocuk tiyatrosuna “öğretici” görevi biçtiğimiz sürece, tiyatronun doyumsuz büyüsünü göz ardı edeceğiz sanırım.

Oyunun eğlence kısmında ise çocuklar kadar yetişkinler de gözetilmiş. Çocuklar daha çok yanlış anlamalara ve farslara gülerken, yetişkinlerse sezeryanla doğmak, msn okumak gibi güncel ve “ben ablamı kovalarken eniştem yakaladı”, “bana teyzem yüklendi” gibi cinsel esprilere güldüler. Pedagojik olarak bu söz komikleri çocuklara uygun olmasa da, Karagöz ve Hacivat’ın başlarının kesilmesi söz olarak verilmemesi, sadece örülen duvarın yıkılmasıyla yansılanması doğru bir yaklaşım. Görsel olarak güçlü ve etkileyici bir sahne.

Oyunun bu hızlı akışı içinde bazı durumların hakkı gerektiği gibi verilemiyor. Çocukların tavan arasında açtıkları sandığın kapağında kuklalar asılıydı. Çocuklar bu kuklalarla reji gereği ilgilenmediler. Oysa bırakın çocuğu, hangimiz tavan arasında bir sandığın içinde kukla görsek (kapağa asılıydılar), elimize almadan duramayız. Meddahın mendil ve bastonunun tanıtılması sahneside beni çok heyecanlandırmıştı. Drama derslerinde yaratıcılığı artırmak için kullandığım bu yöntemde çocukların neler yapabildiklerini düşününce, bu değnek ve mendille neler yapılacak, nasıl bir hikayeyle karşılacağım diye meraklanmıştım. Ne yazık ki, bu sahne sadece sözel anlatımla geçildi ve bir öykü doğmadı.

İlk oyun: 14 Kasım 2009 Fatih Reşat Nuri Sahnesi

Arlecchino tiplemesindeki hayalbazlar yaka mikrofonuyla konuştular ve şarkılarını söylediler. Bütün oyun boyunca neden böyle yapılmış olabileceğini düşündüm, halbu ki çözüm basitmiş; oyuncuların başka bir matine ve suarede oynamaları ve seslerinin yorulmaması gerektiği. Durum böyle olunca ister istemez çocuk tiyatrosu oyuncularının ayrı olması gerektiği, bir kez daha gözler önüne seriliyor. Ses oyunun tümü boyunca fazla açıktı, hem efektlerde hem de şarkılarda; öyle ki şarkı sözlerini anlamak mümkün olmadı. Çocuk oyunlarında teknik personelin niteliği azımsanmamalı.

Oyunun sahne ve kostüm tasarımını Emra Albayrak Şahin yapmış. Oyunun büyük bölümünde beyaz tülün ardından görünen yenidünya ve sandalyeler göz yorucuydu. Kostümler işlevseldi. Sahnede giyilebilen kostümlerin yanında, tiplerin sürekli değiştiği sahneler içinde kolay giyilip çıkarılan kostüm ve kostüm parçaları tasarlanmıştı. Karagöz perdesinin tasarımında led ışık kullanılmış. Bu ışık bildiğimiz beyaz florasan, alışıldık mum ışığı tadını vermeyen soğuk, çiğ bir beyaz ışık.Karagöz sahnesinde, ışık kaynakları perdenin kullanıldığı sahnelerde açıkça görülüyordu. Işığa mum ışığı efekti vermek zor olmasa gerek.

Caner Bilginer, oyunun eleştirisini yazmadan önce okumam için oyun metnini bana gönderme inceliğini gösterdi. Metni okuduğumda aynen sahnelendiğini gördüm. Oyuncuların doğaçlama olarak girdiği bir kaç yer ve ön oyun dışında metin tümüyle sahnelenmiş. Durum böyle olunca oyuncular metni canlandırmak için ellerinden geleni yapmışlar. On üç yıldır çocuk oyunculuğu yapan Bilginer, usta-çırak ilişkisi içinde tiyatroyu öğrenmiş. Yönetirken de aynı uslubu benimsemiş. Oyuncularını deneyimli ve yeni oyuncular olarak eşleştirmiş, birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmasını sağlamış. Oyuncuların oyunu sahiplendikleri ama yaratıcılıklarını tam olarak sahneye yansıtamadıkları görülüyor.

Bilginer halk tiyatrosu geleneğinin çocuklara öğretilmesinden yana. Metni ve sahnelemeyi de bu bilinçli tercihe göre yapmış. Amaç eğlendirmek ve bütün bir halk tiyatrosunu yetişkinleri de ihmal etmeden çocuklara öğretmek olunca, Bilginer’in amacına ulaştığı kesin. Göz ardı edilen şey ise, oyun olmuş. Seyrettiğim zaman salon neredeyse doluydu. Yetişkinler ve çocuklar oyundan eğlenerek çıktılar. Oyun defterini inceleyince çocukların beğeni dolu yazılarıyla karşılaştım. Bütün bunlar yönetmenin amacı ve başarıya ulaşmış.

Oyunun adına dönelim, “Karagöz Geri Döndü”. Şimdi sorulması gereken soru şu, Karagöz geri mi döndü? Karagöz bu oyunun neresinde? Canlı olarak söylencesinde mi, üç boyutlu olarak karşımızda muhaverede mi, yoksa tasvir olarak perdede mi? Hepsi birden, bu yüzden hiç biri değil aslında. Üstelik Karagöz kısmı oyunun birinci perdesinde. İkinci perdenin sonunda Karagöz ve Hacivat karşımıza yine oyun kişisi olarak çıkıp, Ali ve Ayşe tasvirlerle oynayarak sahneden inse de aklımızda kalanlar, kantolar ve söz oyunlarından ibaret. Bunca değerli halk tiyatrosu malzemesi “ben buradayım” diyerek mi dönmeli sahneye? Yüzyıllar süren gelenekleri nasıl modernize edebiliriz sahnede? Bu soruların tartışması ne dil olarak ne görsel olarak oyunda yanıtlarını buluyor. Sahnede gördüğümüz eski dil ve geleneksel görsellik. Bu malzeme günümüzde sahneye nasıl gelir, bir çocuk oyununda yerini nasıl bulur? Zor bir soru. İyi düşünülmesi, iyi tasarlanması gereken bir konu. Yanıtı sanatsal yaratıcılıkta olan bir soru. Bu oyun en azından hepimize bunu tekrar düşündürttü. Halk tiyatrosu geleneğinin tanıtımına ve zengin biçimlerine yüreğini koymuş olan Caner Bilginer, umarım bu konuda düşünmeye devam eder ve Karagöz’ü gerçekten geri döndürür.

KARAGÖZ GERİ DÖNDÜ

Yazan : CANER BİLGİNER
Yöneten : CANER BİLGİNER
Dramaturgi : HATİCE YURTDURU
Kareografi : PINAR ATAER
Sahne Tasarımı : EMRA ALBAYRAK ŞAHİN
Işık Tasarımı : CENGİZ ÖZDEMİR
Kostüm Tasarımı : EMRA ALBAYRAK ŞAHİN
Efekt : ERSİN AŞAR
Yönetmen Yardımcısı : SELÇUK YÜKSEL-SİNEM ÖZLEK-BURCU ÇOBAN
Süre : 1 SAAT 15 DK. 2 PERDE
Oyun Yaşgurubu : 7+ YAŞ GRUBU

OYUNCULAR

BURCU ÇOBAN, CANER BILGINER, CEYSU AYGEN, CİHAN KURTARAN, ÇAĞLAR ÇORUMLU, ESRA KARABAŞ, NUR SAÇBÜKER, OKAN PATIRER, YALÇIN AVŞAR

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ceren Okur

Yanıtla