“Ben, Malvolio”: Genç izleyiciler için Shakespeare yeniden hayata dönüyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri – Bir nevi kültürel zorunluluk olarak göründüğünde, gençler Shakespeare’e mesafeyle bakıyor. Onları yakınlık kurabilecekleri şekilde Shakespeare ile buluşturmak gerekiyor.

Guardian. 16 Ağustos 2011, Çeviren: Burak Üzümkesici

Erdemlilik taslayan bir otorite figürü… Ben, Malvolio’da Tim Crouch

Bir itirafta bulunmak istiyorum. Bu yılın başlarında bir tiyatro oyununda, gösterinin ortalarına doğru, 11 yaşındaki oğluma bir iPhone uzatıp oyun oynamasını teklif ettim. Bu hıyanetimle gurur duymuyorum. Ancak onun sahneye bakarken gördüğüm yüz ifadesi ve bundan sonra ömür boyu tiyatroya ayak basmak istemeyeceği düşüncesiyle içimde büyüyen panik duygusu beni bunu yapmaya itti. Boşver, demek istedim. Hepsi böyle değil, inan bana.

Tanıtımında gırgır ve şamata vaat eden bir oyundu. Bir saat on beş dakika sürüyordu. Dili ise modern İngilizce. Ya da şöyle söyleyeyim, Shakespeare ile alâkası yoktu.

Genç izleyiciler için yapılan tiyatro, bazen bir ipte sallandırılıyormuşsunuz hissi verircesine, geleceğe bir sanat geleneğini aktarabilme sorumluluğunun ağırlığı altında çırpınıyor. Söz konusu Shakespeare’in genç izleyicilere sunulması olunca, yalnızca gelecekle değil geçmişle de bir bağ kurmayı gerektirdiğinden, bu baskı ikiye katlanıyor. Peki bu eziyet neden? Risk ve sorumluluk o kadar fazla ki. Chaucer ya da Milton gibi, neden Shakespeare’in oyunları da titiz bir arkeolojik kazı yapar gibi ele alınıp, sunulsun? Gençler gerçekten neyi kaybediyorlar? Harry Potter onlara Prospero’dan daha dolaysız sesleniyor. Jacqueline Wilson’un kahramanları onlara Rosalind ya da Linda’dan daha tanıdık geliyor.

Gençlere Shakespeare’in tanıtılması, çoğunlukla standartlardan sapılmaması ya da ulusal kimliğin zedelenmemesi gibi tutucu bir paranoyak bilinçle savunuluyor: Kırmızı telefon kulübeleri ya da ılık bira olarak Shakespeare. Bu muhafaza etmeye yönelik tutum, izleyiciler nezdinde Shakespeare’in canlılığını nasıl koruyabiliriz sorusunun detaylarına nadiren değiniyor. Bu tutum, gelenekten bahseder ama bu geleneğin içindeki yaşamdan bahsetmez. Mazoşistçe bir dürtüyle işleri “gerektiği gibi” yapmaktan, dili dokunulmadan, şifreleri ise olduğu gibi bırakmaktan bahseder.

Shakespeare bundan daha fazla saygıyı hak ediyor. Eserleri, -gençler de dâhil- batı dünyası için birçok bakımdan güncelliğini koruyor. Shakespeare izlememek demek, bugün içinde yaşadığımız dünyayı ve nereden geldiğimizi anlamak için ihtiyacımız olan sorulardan, hikâyelerden, çeşitli yönleriyle insan arketiplerinden yoksun kalmak demektir. Onun oyunları birer hümanist kutsal kitaptır. (Harold Bloom, çağımızın en önemli üç yazın figürü olarak İsa, Yehova ve Hamlet’i gösterir.) Gençleri Shakespeare’den uzak tutmak, insanlıkla aralarındaki bağı koparmaya eşdeğerdir.

Peki, şu iPhone vakasının önüne nasıl geçmeli? Bu soruyu, Britanya ve diğer ülkelerdeki sanatçı ve eğitimciler de soruyorlar. The Royal Shakespeare Company [Shakespeare Kraliyet Kumpanyası], okulda öğretilen Shakespeare için ‘Shakespeare için Ayağa Kalk’ başlıklı bir bildiri hazırladı. Bildirinin üç temel sloganı var: “Yerinden kalk”, “Canlı izle” ve “Erken başla”. Kumpanya, Shakespeare ile erken yaşta tanışma adına yoğun bir uğraşı içerisinde; birinci sınıftan itibaren öğrenci gruplarıyla çalışan bir eğitim bölümleri var. Oyun metinlerini öğretirken kinestetik, yani yaparak ve hissederek öğrenme yöntemini kullanıyorlar. Dil korkusunu, onu doğrudan düşünceyle ve eylemle ilişkilendirerek alt ediyorlar. Young People’s Shakespeare [Gençlerin Shakespeare’i] adı altında çeşitli prodüksiyonları var ve bunlarla ilk ve orta dereceli okullara gidiyorlar. Bu seneki Young People’s Shakespeare prodüksiyonlarından biri olan Hırçın Kız’ın kurgusunu ve yönetmenliğini ben üstlendim. Projenin başında, Hırçın Kız’ın 8 yaşındaki çocuklar için uygun bir oyun olmadığına yönelik kaygılar vardı. Prodüksiyonun geliştirilmesi için yaptığımız eğitim çalışmaları sırasında, samimi, duygusal, kendini kaptıran eğilimlerin ortaya çıkması durumunda oyundaki bazı hikâyelerin sakıncalı olabileceğini fark ettik.

Genç izleyiciler için Shakespeare üzerine yaptığım bazı çalışmalar var: Bunlar dört ayrı oyun olarak “I, Shakespeare” [Ben, Shakespeare] adı altında yayınlandı. Oyunlardan ilki olan I, Caliban [Ben, Caliban] 2003’te Brighton’daki festivalden gelen talep doğrultusunda yazıldı ve oradaki ilkokullarda sahnelendi. Başta bir dizi haline getirmek gibi bir niyet hiç yoktu, gel gör ki beşincisi üzerine çalışmalara başlandı bile. Oyunların her biri Shakespeare’in popüler oyunlarının, o oyundaki az bilinen karakterler tarafından anlatılması üzerine kurulu: Caliban, Peaseblossom, Banquo ve Malvolio. Ben, ana metinde geçen hikâyeyi anlatmaktan sorumluyum, fakat aynı zamanda parçaları birbiriyle uyumlu bir gösteri sunmaktan da. Bu dengeyi tutturmak zor bir iş. Zira bir çocuk, didaktik hale gelmeye başlayan bir çalışma ile ona daha yakın gelecek bir uygulama arasındaki farkı bilir.

Özellikle “Ben, Malvolio”da özgün bir çalışma ortaya koyabilmek gerekiyordu. On İkinci Gece, bütün zamanımı onları birbirinden ayırmak için harcamamı gerektirecek kadar karmaşık olay örgülerinden ve alt-olaylardan müteşekkil bir oyun. Ben de bunu yapmaktansa, genç ya da yaşlı, herkesin âşina olduğu arketip karakter özelliklerinin izini sürdüm. Meselâ, erdemlilik taslayan bir otorite figürü, dikbaşlılığının kurbanı biri, halkına zulmeden biri, koltuğunu terketmeyip önüne gelene efelenen tiyatro düşmanı bir bağnaz… On İkinci Gece’nin asıl hikâyesinin, muğlak bir liberalizmin aşırılıkları üzerine kurulduğu kabul edilir. Shakespeare’in kılavuzluğunda ilerleyerek, fakat kendi yorumumu da içine katmayı ihmal etmeden meydana getirdiğim bu çalışmanın kuru bir indirgemeden ziyade samimi bir yaklaşımla ele alınmış iyi bir çalışma olduğunu umuyorum.

Ben, Malvolio 11 yaşından büyük öğrenci gruplarına açıldı. Ayrıca yetişkin izleyiciler arasında da takipçileri var. Hırçın Kız’ın 8 yaş grubuna oynanabilmesi gibi, çocukların tiyatroları da her yaş grubuna hitap edebilir. Dünyanın karmaşasından uzak tutmak yerine, bu dünyanın bir parçası oldukları kabulü ile onlara yaklaşarak çocukları onurlandırabiliriz. Shakespeare nitelikli ve yaşamsal bir karmaşıklıktır.

Shakespeare oyunlarımın her biri diğerinden farklıdır, fakat tüm tiyatro çalışmalarımda ortak olan belli birtakım düşünceleri barındırır. Bu düşüncelerin, gençler için olduğu kadar yetişkinler için yaptığım çalışmalarda da kendine yer bulduğunu düşünüyorum. Umarım bunlar Shakespeare’in benimseyebileceği fikirlerden çok da uzak değildir. Bir hikâye anlatın. Dilinize güvenin. İzleyicilerin değiştirici gücüne saygı duyun. Düşünmeyi keyifli hale getirin. Zorluklardan korkmayın. Ciddi oynayın ve cidden, oynayın.

I, Shakespeare, Oberon Books tarafından yayınlandı. Bilgi için timcrouchtheatre.co.uk

Paylaş.

Yanıtla