Atom Matom

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima kentine uranyum içeren, bu tarihten üç gün sonra da saat 11.02’de Nagazaki kentine plütonyum içeren atom bombaları attı. İlk atom bombası Hiroşima’ya düştüğünde saatler sabahın 8:15’i…

Patlama noktasında sıcaklık saniyenin milyonda biri süresinde birkaç milyon dereceye yükseliyor. Ateş topu yaklaşık 300 metre çapına ulaştığında ateşi yayan patlama dalgası ses hızıyla ilerliyor. Saatte 800 km’lik hızla yol alan fırtına, o yok edici çekirdeksel (nükleer) güç varlığını yıllarca sürdürecek olan ışınım (radyasyon) kümesini oraya bıraktığında çocuklar okul yolunda, işçiler de çoktan tezgâhlarının başında…

Hiroşima ve Nagazaki’de bombalama sırasında ve sonrasında yayılan ışınlar yüzünden bugüne kadar 500 binden çok kişinin öldüğü sanılıyor…

ABD yanınca Hiroşima (6 Ağustos) ve bugün (9 Ağustos) Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 66. yılı…

Daha önce de kaleme almaya çalıştığım bu alıntılamalar benzeri bir yineleme sonuçta ki ben “evet anımsanmalı, belleği diri tutmalı!” diye yazıyorum bir kez daha; büyük usta Nâzım’a da değinerek: “Çocuklar Öldürülmesin.”

Kendi kendime konuşurken, sesim belli ki yüksekçe çıkmış ve son tümceyi duymuş bizim ufaklık, “Çocuklar öldürülmesin!” diye içeri giriyor. “İyi de değişiklik yok pek; atom matom yola devam…” diyorum. “Nasıl yani?” diyor. “Hiroşima’nın 66. yıldönümü anma töreninde konuşan Japonya Başbakanı Naoto Kan binlerce kişinin katıldığı törende, ‘Çekirdeksel gücün (enerjinin) güvenilir olduğu efsanesine inandığı için derin bir pişmanlık duyduğunu” söylemiş. 11 Mart’ta Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunaminin ardından son 25 yılın en büyük çekirdeksel yıkımın yaşandığı yer olarak kayıtlara geçen Fukuşima, çekirdeksel güç (enerji) konusunun ilk kez Hiroşima’da yaşanan karayıkımla (felaket) ilişkilendirilmesine neden olmuş. Evet işte, insanlık yıkımlarla yola devam ediyor. Ne değişiyor? Çocuklar ölüyor öldürülüyor; şu günlerde Afrika’da açlıktan her 6 dakikada bir çocuk sizlere ömür…” “Ha bu mu oluyor demin dediğin matom?” “Atom matom dedimse,” diyorum, “bu ‘şundan bundan’, ‘şöyle böyle’, ‘çirkin mirkin’ deriz ya onun gibi… hem…” Kesiveriyor sözümü tam açıklamasını yapamadan: “Sen Japonya için ‘atom’, deyince ben de sandım ki Afrika’daki‘ açlık’ için de ‘matom’… Ne bileyim hani… “Senin dalga geçmeni kaldıramam şimdi!” “Hayır, anlamak istiyorum,” derken, yükseltiyorum sesimi biraz daha: “Evet, ne olacak ha, ne olacak matom dedimse!” Sözcükleri kullanış biçimimle kurmaya çalıştığı karagüldürü dünyasını yok ediyorum bir anda. “Bu matom var ya öyle bir şey ki,” diyorum; yüzü düşmüş bir biçimde bana bakarken, “Dur kızma da anlat,” diyor yine de; “ben de bu matomu merak etmiştim işte… Gerçekten…” Canım bir sıkılıyor ki! Oysa neler anlatacaktım: küreselleşmeden girişecektim işe, geçmişten günümüze tarihsel sürece, savaşlara, silahlara ayrılan bütçelere, bu paralarla dünyada açlığın kökünün kazınabileceğine… “Ama,” diyecekti, “neden, neden olmuyor böyle?” Ben de diyecektim ki,” yaaa geldin mi işin özüne, dizgeye (sisteme)…”

Birgün

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla