Fransız oyuncu Juliette Binoche tiyatroya döndü. August Strindberg’in yazdığı ‘Miss Julie’ ile ilgili eleştirilerde ‘Tek güzel yanı kadroda Binoche’un bulunması” ifadeleri yer aldı.
Onun hakkında söylenecek kötü bir şey bulmak zor. Eleştirmenler genellikle, içinde Binoche’un da bulunduğu bir yapımı acımasızca eleştirirken, “Tek güzel yanı kadroda Binoche’un da bulunması” diye noktalıyorlar yazılarını. Haftalık New York Observer gazetesi yazarı, bir yazısında 2000 yılında oynanan ‘Pinter’s Betrayal’ adlı Broadway oyununu izlemek için üç neden olduğunu yazmıştı mesela: “Juliette Binoche, Juliette Binoche ve Juliette Binoche”.
Binoche’un son rolü, August Strindberg’in 1888 yılında yazdığı tiyatro oyunu ‘Miss Julie’. Oyunda babasının yardımcısını baştan çıkaran Miss Julie’yi canlandıran Binoche, önce altın rengi bir Lanvin elbisenin içinde ağaçların arasında koştururken görülüyor. Oyun ilerledikçe duygu yüklü Miss Julie karakterinin dağılması Fransızcanız olmasa bile oldukça etkileyici.
Ajandası yoğun
Binoche tiyatro dünyasının içinde doğmuş. Annesi aktris ve tiyatro öğretmeni, babası ise tiyatro yönetmeni. Fransa’nın en prestijli tiyatro okullarından biri olan Conservatoire National Supérieur d’Art Dramatique’i bitiren Binoche’a burada Vera Gregh koçluk yapmış.
Miss Julie onun uzun zaman sonra canlandırdığı ilk tiyatro rolü. Tiyatro sahnelerine neden geri dönmeye karar verdiği sorulunca Binoche; “Hiç bırakmadım ki” diye cevap veriyor.
Binoche, Matmazel Julie rolünü kabul etmiş çünkü oyunun bu Fransızca versiyonunu çok duru bulmuş ve bu çok hoşuna gitmiş. Strindberg’in yarattığı karakterlerden birini canlandırmayı çok heyecan verici bulmuş. “Strindberg bir nihilist olduğu kadar bir mistik de, aynı anda bir bilim insanı ve bir yazar. Zaman zaman şoven bir duruş çizen biri ama aslında tamamen sevgi dolu. Onun karakterleri de öyle; karakterler oyunun başında bir şeyler söylüyorlar ve sonunda söylediklerinin tam tersi oluyor. Duygular mantıkla yönetilmedikleri için bu durumlarla oldukça benzeşiyor”.
Sanatçı, canlandırdığı her karakter için, role bürünme aşamasında çok çalışıyor. ‘Köprüüstü Aşıkları’ filminde evsiz bir kadını oynamadan önce Paris sokaklarında yerlerde yatmış. ‘Alice ve Martin’ filmi için aylarca keman çalmayı öğrenmiş. Joanne Harris’in kitabından uyarlanan 2000 yapımı ‘Çikolata’ filmi için, yazar Harris’in evine haber vermeden gidip birkaç gün kalmış. Matmazel Julie rolüne hazırlanırken ne yaptığı sorulunca “Strindberg’i ziyarete gittim, o oldukça ilginç bir karakter. Ama onun karısı veya sevgilisi olmak istemezdim” diyor ve gülüyor.
Binoche, her zaman olduğu gibi, oldukça meşgul şu sıralar. Matmazel Julie yakında Fransa’yı turlamaya başlayacak. Birkaç gün önce Robert Pattinson ile başrollerini paylaştığı, yönetmen David Cronenberg’in Don DeLillo’nun romanından uyarladığı ‘Cosmopolis’ filminin çekimlerini bitirmiş. 2012’nin başlarında Bruno Dumont’un yönettiği heykeltıraş Camille Claudel’in mesleğinin ilk yıllarını anlatan filmin çekimlerine başlayacak. “Çok ilginç bir çalışma olacak çünkü bir kadının ve yaratıcılığın hikayesi bu. Kadınlar doğuştan yaratıcı, sadece çocuk doğurdukları için değil, içlerinde gizlice çiçek açan taraflar var” diyor ve “en çok da 40’lı yaşlarda oluyor bu” diye ekliyor.
Eleştirmenler ve Binoche
Binoche’un insanı canlandıran bir samimiyeti var. Birçok ünlü oyucuyu tuzağa düşüren sınıflandırma problemine karşı çıkmış hep. Sürekli dış görünüşünün iyi ya da kötü eleştirilere maruz kalmasını rahatsız edici buluyor. Oyunculuğunun ilk yıllarında çektiği filmlerde soyunması tepki çekmiş ve insanların kafasında bir önyargı oluşmuş ona karşı. 1988’de çektiği ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ filminde olduğu gibi. Çoğu erkek olan tiyatro ve film eleştirmenlerinin onun hakkında yazdıklarını okuduğunuzda, yazdıklarını Binoche’un yeteneği kadar cinsel cazibesinin de etkilediği hissine kapılıyorsunuz. Ona bu konuda ne düşündüğünü sorduğunuzda ise, “Hayır, ben böyle bir rahatsızlık hissetmiyorum. Yaptığınız işe kalpten inandıysanız, nasıl gözüktüğünüzü umursamıyorsunuz. Bu işin güzelliği burada” diyor.
(The Guardian)