Melih Anık
2003 yılında Emre Koyuncuoğlu tarafından Tutku (Crave) isimli oyunla birlikte sahnelenen 4:48 Psikoz bu kez Tiyatro POT’un yorumuyla tek olarak sahnelendi, Gizem Darendelioğlu ve Serdar Sezgin Güvenç yönetti, Nihan Büyükağaç oynadı. Maya Sahnesi 8 yıl aradan sonra aynı oyunla buluştu.
Sarah Kane, dünyada yankılandığı kadar ülkemizde gündeme gelmiş bir yazar değil. (Almanya’da aynı anda 17 Sarah Kane prodüksiyonu yapıldığı kaydedilmiş. (http://en.wikipedia.org/wiki/Sarah_Kane))
Kane, Ravenhill ile birlikte “Suratına Tiyatro”nun akla gelen ilk isimlerinden, bence en önemlilerinden biri. Kısa bir ömür(28 yıl) içine sığdırılmış 5 oyun dünya tiyatrosunda pek çok kereler oynanmış. İnternette oyunlarından pek çok resim, video bulmak mümkün. (Beğendiğim Blasted videosu şu adreste: http://www.dailymotion.com/video/xbcou6_sarah-kane-blasted-eng-subtitles_creation )
Türkiye’de ise 2006’da Tiyatro Oyun Kutusu tarafından Serdar Saatman rejisi ile oynanan bir başka Sarah Kane oyunu, Phedra’nın Aşkı var, o yıl Lions En İyi Yönetmen ve Erkek Oyuncu ödülü almış. “30’dan fazla” gösteri yaptığı belirtiliyor. (http://www.tiyatrooyunkutusu.com/tok/ssaatman.html)
“Suratına Tiyatro” kapsamında ülkemizin profesyonel anlamda Sarah Kane tecrübesi bu kadar! (Benim bulabildiğim de olabilir. Katkı yapacaklara teşekkür ederim.)
Sarah Kane 1971 yılında doğmuş 1999’da ölmüş. Yarattığı tiyatro öncü olmuş, dünyada ses getirmiş. Bu noktada, parantez açarak bizden iki hatırlatma yapmak istiyorum.
Afif Yesari (1922-1989) Düşünce Tiyatrosu adı ile 1957’de ilk gösterimi yapılan Uzak isimli bir oyun yazmış.( Kitap 1966) İBŞBT, oyunu 1967’de “dünyada ilk defa” ismiyle duyurmuş ve oynamış. Sevim Burak’ın(1931-1983) yazdığı Afrika Dansı isimli kitabında “öykü” olarak verilen metinler ve Ford Mach 1 isimli romanı da bu kapsamda hatırladıklarım arasında. Sarah Kane’i okurken Afif Yesari ve Sevim Burak’ta gördüğüm bazı özelliklerle karşılaştım. Kalp ve beynin iç seslerine, metin içinde gizlenmiş karakterlerin seslerine Kane oyunlarında da rastladım. Sarah Kane yazdıklarını “sahnelenmek için yazılan metinler” olarak tanımlar ki bu Sevim Burak’ın Afrika Dansı ve Yanık Saraylar’daki metinleri için de geçerlidir diye düşünüyorum. Ford Mach 1’in içinden de pek çok oyun çıkar.
Sarah Kane’in (1971-1999) beş oyunu var : “Blasted” (1995), “Phaedra’s Love” (1996), “Cleansed” (1998), “Crave” (1998), “4.48 Psychosis” (1999/2000). “4:48 Psikoz”, intiharla biten hayatının son oyunu. Bence tüm oyunlarındaki karakterleri içeren bir oyun. Sarah Kane’in oyunlarının kendi hayatı ile ilişkilendirilmesi çok doğal. Bunda kendi anlattıkları kadar hayat hikâyesinin de katkısı var. Yazdıklarının kaderi haline gelmesi mi yoksa kaderini yazması mı demeli? Bu oyun ve hayat arasındaki benzerlik oyunlarını sahneye koyacaklar için olanak veriyor da denebilir ama ben oyunlarının, Kane’nin hayatından bağımsız “okunmasını”tercih ederim. Zira olay değil, duygunun öne çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Zaten Sarah Kane de” eğer hayatımdan çok fazla söz edersem bu, insanların oyunlarımı otobiyografik olarak nitelendirilmesine yol açar. Bu durum da oyunların değerini düşürür” derken bu konudaki hassasiyetini göstermiş. Bu nedenle POT’un “Sarah Kane’in intihar etmeden önce yazdığı son oyun, geride bıraktığı son söz” nitelemesini fazla buldum. Sarah Kane’in kardeşi Simon Kane de oyun “üstü kapalı bir intihar notu” değil, yaşadığı çağın korkunç gerçekleri karşısında yıkıma uğrayan yazarın ortadan kaldırılamayan şiddet olgusunun kendi bedenine uygulayışının dışavurumu, Sarah’nın çığlığıdır” demiş.
Sarah Kane’i benim için ilginç kılan öncelikle onun ortaya çıkış hikâyesi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra umutsuz ve öfkeli gençliğin yeni anlatım olanakları bulmak ve sisteme karşı öfkelerini dile getirmek için ortaya çıkışında Osborne’un Öfke oyunu kıvılcımı çakar. Arkadan Whiting, J.Arden, Norman F.Simpson, Arnold Wesker, Harold Pinter ve onları takip eden Edward Bond, Tom Stoppard, Joe Orton, David Hare, Howard Barker, Howard Brenton gibi isimler gelir. Bu arada her kesimden gelen genç yazarlara oyunlarını sahneleme güvencesi veren Royal Court Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni Stephen Daldry unutulmamalı. Başbakan Thatcher’i nasıl anmak gerekir bilmiyorum. (Nedenini, aşağıda verdiğim adresteki “Sarah Kane Derlemesi”nde bulabilirsiniz. )
1980 dönemi, Rock müziğin önemli bir dönemidir. Sözler ve müzik gitgide sertleşmeye başlar ve hard-rock ortaya çıkar. Ben Sarah Kane’den başlayarak şekillenen “Suratına Tiyatro”yu biraz da rock müziğe benzetiyorum. Genellikle birinci şahıs ağzından söylenen ‘rock’un yeni hayat şarkıları hayata bir öneridir. Sarah Kane’in tiyatrosu müzikteki bu sert seslerin sahneye taşınması gibi gelir bana. Şiddet vardır ama ama bu şiddet “dünya daha güzel olsun” mesajını taşır ve bu nedenle derinlerdeki duyguyu iyi duymak gerekir. Sanki tiyatro sağır kulaklara kör gözlere umursamaz dünyaya bir şeyler anlatmak için yırtınmaktadır. Öfkesi ve şiddeti bu yüzdendir. Canhıraş haykırma olmasın da ne olsun?
İşte böyle bir ortamda 1995’de Sarah Kane’in Blasted isimli oyunu ortaya “bomba” gibi düşer.
Sarah Kane oyunlarını sert söylemini bir rock şarkısı gibi/eşliğinde “duyuyorum”.
4:48 Psikoz Ve Pot’un Yorumu Üzerine
Sarah Kane’in oyunlarının son replikleri şöyledir:
Blasted – İan : Thank you- (Teşekkür ederim)
Phaedra’s Love – Hippolytus : Vultures – (Akbabalar, harisler aç gözlüler)
Cleansed – Grace/Graham : Help me – (Yardım edin)
Crave – C : Happy and free – (Mutlu ve özgür)
4:48 Psikoz – Please open the curtains – (Lütfen perdeleri açın.)
Bu replikleri yan yana okuduğunuzda Sarah Kane özeti çıkar ortaya. Karamsar bir “teşekkür ederim” ve “akbabalar” , Sarah Kane’in kısa ömrü boyunca aradığı “mutluluk ve özgürlük” , samimi bir “yardım” çağrısı ve de her şeye rağmen gelecek için “açık kalan perdelerin” umut yüklü imgesi. Tüm karamsar, kötümserliğine rağmen derinlerde sıcak ve iyi niyetli bir dünya özlemini içerir Sarah Kane oyunları. Her şey insanlığın daha iyi olması içindir. Sarah Kane bunu yaparken önce kendini dağıtır sonra karakterlerini parçalar.
Psikoz’da farklı cümle kuruluşları var. Emir cümleleri, “Ben”li cümleler, “-mek,-mak”lı cümleler… Sarah Kane cümleleri hatta kelimelerin okuyana göre farklı anlamlar kazanacağını ve oyunun her oynanışında başka olacağının farkında. Seçiminde bilinçli. Cümleler ve kelimelerle karakterler yaratılıyor. Metinde dilin yapısından ve imgelerden kaynaklanan çok kişi “görüyor”sunuz. Onların farklı sesleri, tonlamaları yankılanıyor . Bu nedenle her kelime, cümle, susuş özel ilgi bekliyor. POT’un her kelimeye hakkını veren bir sahnelemeye ağırlık vermesi gerek. Sarah Kane oyunlarında göstergeler, imgeler önemli. Belki de bu yüzden POT, arkadaki beyaz perde üzerine resim ve videolar yansıtıyor. Ama videodaki dış dünyanın da oyuncu tarafından oynanmış olması karakterin hastalığını kendine bağlıyor, çatışmayı ortadan kaldırıyor.. Oysa kişilerin parçalanması yaşadığımız hayatın bir sonucu. Hayat yaşanması zor bir oyun. Dış dünya yaratılışı zorluyor. Beden dış etkilere açık ve yaratılıştan gelen donanım, onları hazmetmek için bazen yetersiz kalıyor, “sıyırma” ortaya çıkıyor. 2000 yılındaki ilk performansta replikler 3 kişiye bölünmüş. POT’un oyunu tek oyuncu ile sahnelenmesi ve de o oyuncunun “anlatan” olması ile Nihan’ın işi de zorlaşmış.
Pot sahne arkasına geçişi kapatmış. Bu durumda sahnenin devamı/tamamlayıcısı salon. O zaman seyircinin işlevi ve mekân üzerinde yeniden düşünmek gerek. Seyirci dinleyen mi sadece? Sahne arkasından perdeye yansıtılan resimler videolar, dışarıdan müdahale. Müdahale salt oyuncuyu hedeflemiş gibi duruyor. Nihan “iyi oynamayı ” önemsemiş (oynuyor da) ve karakterle özdeşleşmiş. Ama mâsum bakışları ve güzel yüzü seyircide dert dinleme, “vah vah kızın durumu da umutsuz” gibi olaya odaklı pasif bir durum yaratıyor. Oysa amaç olay anlatmak değil (ki POT’un sahnelemesinde Sarah Kane’in hayat hikâyesi öne çıkıyor) duyguların öne çıkarılması ve seyircinin etkilenmesi olmalı. Zira, Sarah Kane, “kıvranan bir bireyin durumunu değil de küçük boyutuyla acı çekmenin deneyimsel durumunu sunar”. Bu deneye seyirciyi de katmalı. Oyuncu, seyircinin kendi içindeki bunalımı körüklemeli, yüzeye çıkarmasına, yüzleşmesine yardımcı olmalı. Zira umutsuz durumda olan seyirci. Belki arkası kapalı sahneden salona taşmalı oyuncu, seyirci ile burun buruna olmalı, seyirciye dokunmalı. Oyuncu seyirciden destek alarak ayağa kalkmak istemeli. Seyirci onu ayağa kaldıramadığını görerek kendi zaaflarını fark etmeli. Seyirci salondan çıktığında adını hemen koyamayacağı bu sıkıntılı durumdan kurtulduğuna sevinmeli. Bu yorumda sahne arkasının kapalı olması oyuncunun değil, seyircinin kapatılması anlamına gelecektir. Oyunu tek kişilik ve “seyredilen” olmaktan kurtarmak; Sarah Kane oyunlarındaki görselliği ortaya çıkarmak gerek.
Alexander Mc Queen’in (ki “modanın Sarah Kane”i demek de mümkün) bir defilesine ait “deliverance” isimli video bu oyun için kafamdan geçen görselliği örnekleyebileceğim bir video. (http://blog.metmuseum.org/alexandermcqueen/video/) Videoda bir erkek ve bir kadın görünüşte dans ediyor. Müzik eşliğinde yapılan bu dansta kadın bir türlü ayağa kalkamıyor, erkek kadının ayakta durmasını sağlamaya çalışıyor. Psikoz’daki kadının durumu aynen öyle.. Sarah Kane oyunları dil ağırlıklı olmasına rağmen salt söze dayanarak sahnelendiğinde “kuru” kalıyor. Sahnelemede eylem gerekli. Bon Jovi bir şarkısında “I’d live and die for you / steal the sun from the sky for you / words can’t say what a love can do/ I’ll be there for you” diyor. Söz bazen yetmez. Müzik neden “yok” oyunda?
Psikoz, bana bir fotoğrafı hatırlattı. Thomas Struth’un Prado Müzesi 5 isimli fotoğrafında (http://www.flickr.com/photos/shaloot/3627227686/) Velásquez’in “Las Meninas” resmi önünde ziyaretçiler görülüyor. Fotoğraf öyle bir açıdan çekilmiş ki tablonun içindekiler, ziyaretçileri seyrediyormuş gibi algılıyorsunuz önce. Fotoğrafı çeken, tablonun içindekiler ve ziyaretçilerin konumları çoklu bir anlatımın kapısını aralıyor. POT, tarafların konumlandırılmasına özel bir anlam yüklememiş.
Tiyatro POT (Performans ve Oyun Topluluğu) 2011 yılında kurulmuş. ”4.48 Psikoz’ ilk projesi. (POT olarak yazıldığında ‘potluk yaratma-pot kırma’ anlamlarını da göz önünde bulundurarak ‘bir çıkıntılık hali’ hissi dolayısıyla da bu ismi vermişler.) POT, tiyatrocu, görsel iletişim tasarımcısı, mekatronikçi, endüstriyel tasarımcı gibi farklı geçmişlere sahip insanlarla birlikte farklı disiplinleri bir araya getiren projeler üretme hedefiyle kurulmuş, 4.48 Psikoz’u interaktif sahne tasarımıyla sahnelemiş, konvansiyonel tiyatro anlayışının ötesine geçen, yeni medya teknolojilerini de içeren, performansa dayalı projeler üretmeye devam etmeyi hedefliyor. Kullandıkları teknoloji benim çoktandır aklımda gezdirdiğim bir düşünce. Denemelerini beğendim. Ama yerindeliği hususunda tereddütlerim var. Örneğin fon üçe bölünmüş ama fon üstüne düşürülen görüntünün metin okumaya göre ayrımı nasıl yapılmış anlaşılmıyor. POT’un ekibi eğitim olarak yeterli bir alt yapıya sahip. Umarım tiyatro için çok ihtiyaç olan yeni bir vizyonun oluşmasına katkıları çok olur.
Sarah Kane seçiminden dolayı POT’u kutluyorum. Oyun üzerinde onun tüm oyunlarını dikkate alarak daha ayrıntılı düşünmelerini öneriyorum. İmgelerin vurgulanması gerektiği kanısındayım. Metin, dramatik tiyatro kalıplarının dışında değerlendirme olanakları sunuyor.
Sarah Kane, metinlerinde slogan atmıyor. Odaklanılması gereken hikâye değil, duygu. 28 yaşında aramızdan ayrılan yazarın dünya ve hayat algılayışı yaşından büyük. Tiyatrocu gençlerin aldıkları yaşlarla birlikte zihinlerinde yeni yeni pencerelerin açılacağını düşünüyorum. Onlar ileri yaşlarında bu oyunu yeniden yapsalar farklı yaparlar eminim. İşte bu nedenle benim zihnimdeki Psikoz ile POT’un Psikoz’u arasında bundan kaynaklanan bir fark var, yaş farkı yani. (Daha iyi ya da kötü demek istemiyorum.)
Dikkat çekmek istediğim husus Sarah Kane’in “metinler arası okuma”daki derinliğidir. İncil dahil kendinden önceki pek çok metne gönderme yapar, çoklu anlamları zorlayan cümleler kurar. Örneğin “Lütfen perdeleri açın”, insanın içini açması olduğu kadar aydınlığa duyulan ihtiyaç ile tiyatrodaki “Perdenin açılması”na bir gönderme olarak da okunabilir. PERDE açık kaldıkça AYDINLIK var olacaktır.
POT’un yeni sezonda 4:48 Psikoz’u oynamaya devam etmesini diliyorum.
LÜTFEN PERDELERİ AÇIN!
Not:
Sarah Kane üzerine tuttuğum notları Sarah Kane Derlemesi olarak ayrıca verdim.
http://meangunluk.blogcu.com/sarah-kane-derlemesi/10804481
http://hayatinnabzi.blogspot.com/2011/07/sarah-kane-derlemesi.html
Kaynak:
Sarah Kane’in Posdramatik Tiyatrosunda Şiddet- Ahmet Gökhan Biçer- Çizgi Yayınları
Suratına Tiyatro- Aleks Sierz- Türkçesi: Selin Girit – Mitos-Boyut Yayınları
Sarah Kane- Complete Plays- Introduced by David Greig- Methuen Drama
Tiyatro Pot’un Yaratıcıları
Gizem Darendelioğlu (Yönetmen-Dramaturgi), Sabancı ÜniversitesiGörsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı bölümünden mezun(2010). Sabancı Üniversitesi Oda Tiyatrosu grubunun kurucularından. Amatör, üniversite tiyatro kulüplerindeki yapıyı değiştirmek, tiyatroya alternatif bir bakış getirmek, sahnede ve mutlak oyuncu hâkimiyetine dayalı seyirci-oyuncu ilişkisini kırmak hedefiyle yola çıktıklarını belirtmişler. 2006 yılından başlayarak dört yıl farklı projelerde eğitmenlik, yönetmenlik, oyunculuk, görsel tasarım yapmış. Aynı zamanda Mahşer-i Cümbüş bünyesinde oyunculuk eğitiminin ardından Ehl-i Keyf adlı grupla doğaçlama tiyatro sporu ve beyin fırtınası gösterilerinde oyuncu olarak yer almış. 4.48 Psikoz; onun ‘interaktif sanat’ konulu bitirme projesi olarak ortaya çıkmış, sonradan bunu genişleterek prodüksiyona çevirmeye ve bir ekip kurmaya karar vermişler. Bir yayınevinde sanat yönetmenliği yapıyormuş.
Serdar Sezgin Güvenç (Yönetmen-Dramaturgi), Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları Yönetimi, Performans Bölümü öğrencisi. Bilgi Üniversitesi 3. üniversitesi, öncesinde Spor Akademisi ve İşletme MBA bitirmiş. Tiyatroya üniversite yıllarında başlamış. Sonrasında Müjdat Gezen Sanat Merkezinden oyunculuk eğitimi almış. Buradan sonra da Mahşeri Cümbüş Ekibinden doğaçlama tiyatro eğitimi almış. Halen Mevzu Bahis ekibiyle doğaçlama tiyatroya devam ediyormuş. 4.48 Psikoz, ilk yönetmenlik deneyimi.
Nihan Büyükağaç (Oyuncu), DTCF Oyunculuk mezunu. Şimdiye kadar çeşitli dizi ve film projelerinde oyuncu olarak yer almış. POT ekibiyle Mahşer-i Cümbüş vasıtasıyla arkadaş çevresinde tanışmış. 4.48 Psikoz onun okul döneminden sonraki ilk tiyatro oyunu.
Osman Koç (Ses ve Etkileşim Tasarım), Sabancı Üniversitesi Elektronik (lisans2008) ve Mekatronik (yüksek lisans2010) mühendisliği mezunu. Mühendisliğin dışında, etkileşimli sanatla, enstelasyonlar dışında, etkileşimli sahne tasarımlarıyla uğraşıyor. Sahne sanatları alanında daha önce dansçılarla çalışmış. 4.48 Psikoz onun tiyatrodaki ilk deneyimi.
Selin Diktaş & Guşef Şen (Sahne Tasarımı), Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Tasarım bölümünden mezunlar. Daha önce birlikte Kristal Gece adlı oyuna sahne tasarımı yapmışlar. 4.48 Psikoz sahne tasarımı anlamında onların ikinci işi. Şu anda da özel bir şirkette endüstriyel tasarımcı olarak çalışıyorlarmış.
Video Görüntü Yönetmenleri, Hasan Serin Yeditepe Üniversitesi Sinema TV , Umut Can Sevindik, Marmara Üniversitesi SinemaTV mezunu. Şu anda birlikte kurdukları Alternatif Film isminde prodüksiyon şirketinde çalışmaya devam ediyorlarmış. Caner Bayram ise Marmara Üniversitesi Sinema TV mezunu, zaman zaman Alternatif film projelerinde çalışıyormuş.
Tarık Elmasri(Video Kurgu), Eskişehir Üniversitesi Radyo Televizyon bölümü mezunu, Mahşer-i Cümbüş bünyesinde 2 yıl Mevzu Bahis tiyatro grubunda doğaçlama tiyatro eğitimi almış. Bir sezon boyunca doğaçlama tiyatro sporu ve beyin fırtınası gösterilerinde yer almış. Özel bir Film Prodüksiyon firmasında kurgu animasyon alanında çalışmaya devam ediyormuş.