Metin Boran
Dil, iletişim ve sömürgecilik konularında oyunlar yazan fakat Türkiye’de tiyatro çevrelerince fazla bilinmeyen Kuzey İrlandalı oyun yazarı Brian Friel’in Hasat Dansı (Dancing at Lughnasa) adlı oyunu Pera Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü öğrencileri tarafından geçtiğimiz hafta okulun Eren Uluergüven Sahnesi’nde sergilendi. Aslı Salarvan’ın Türkçeye çevirdiği oyunu, deneyimli oyuncu Defne Halman yönetiyor. Koreografisini Evrim Artut’un yaptığı oyunun ışık tasarımını ise Okan Kayabaş yapıyor.
Brian Friel (d.1929) özellikle oyunlarda ve yanı sıra yazdığı öykü ve senaryolarda Kuzey İrlanda halkının içinde bulunduğu korku ve aşağılanma duygusunu hüzünlü bir anlatımla sorgular. Yazdığı 20’ye yakın oyununda bu sorunsalı temel bir mesele olarak alır ve sömürgeciliğin halkın yaşamını nasıl tedirgin ettiğini ve korku ile sindirilmiş insanları nasıl kendi dünyalarına kapattığını toplumsal ve kültürel bağlamı ile ortaya koyar.
Çağdaşları ve yol arkadaşları Sean O’Casey ve Samuel Beckett ile birlikte modern Kuzey İrlanda tiyatrosunun kurulmasına öncülük eden Friel, Çehov ve Turgenyev’ten uyarlamalar yapmış ve tiyatronun işlevi ve sanatçının sorumluğu üzerine yazılar kaleme almıştır.
Friel, Hasat Dansı’nda İrlanda’da merkezin uzağında Donegal bölgesinde hayali bir köyde yaşayan, yoksullukla hayatları karartılmak istenen fakat her şeye rağmen yaşama sevincini elden bırakmayan bir ailenin hüzünlü dramını anlatır. Yaşları ilerlemiş beş kız kardeş ve Afrika’da çalışırken hafızasını kaybetmiş bir erkek kardeş, dış dünyaya kapalı bir hayat sürmektedirler. Dışarısı ile tek bağlantıları evlerindeki zaman zaman çalan ama çoğu zaman çalarken sesi kaybolan ‘bozuk radyo’dur. Beş kız kardeş dinlerine bağlı ve katı ahlakçı bir inanç sisteminin hayatlarını nasıl ezdiğinin farkındadırlar. Aralarında hasat şenliğine katılmak ve dans ederek eğlenmek isteyen küçükler vardır ancak evin otoriter ablası Kate buna asla müsaade etmez ancak daha sonra katı tutumundan sıyrılarak kendisi de eğlenceye evet der ve hep birlikte yoksullukla bezenmiş yazgılarına aldırmadan dans ederler.
Yazara göre bu dans aslında sömürge kültürü ile kendi gelenek ve törelerinden koparılmış, kendi ulusal kültürüne yabancılaşmış, dış sesin kakofonisi ‘bozuk radyo’ ile iletişim kırılması ve kültürel ve sosyal bir bozulma yaşayan aile bireylerinin her şeye rağmen hayata tutunma çabasından başka bir şey değildir. Yazar oyununda insanların hayatına sirayet eden kültürel ve sosyal ıstırabı günlük konuşma dili ve mizah ve ironi ile dışa vuruyor. Ezilmişliğin ve dış dünyaya karşı tecrit bir hayat sürmenin bir sosyal yabancılaşma olarak ortaya çıkması politik bir sebeple olmasına karşın yazar bu anlatımda politik bir dil kullanmıyor. Öykü ve olaylar günlü konuşma dili ile hüzünlü bir şekilde anlatılıyor ve izleyeni gülümsetiyor.
Defne Halman yorumunda bir öykünün sade bir dille ve abartısız oyunculuk örneği ile ortaya konulmasını öne çıkarmış. Atraksiyona başvurmadan ailenin temel sorununu her birey üzerinden aynı duygu ölçüsünde ve aynı ortak tavırla anlatım yolunu tercih etmiş. Oyuncular da samimi ve içten bir hareket düzeni ile anlatıma özel bir katkı sunuyorlar. Henüz daha oyun ve oyuncu dünyasının eşiğinde olan Bahar Kesimoğlu, Sevil Akkel, Yavuz Ünlütürk, Ceren Mertadam, Evrim Akkurt, Bahar Karaoğlu Eyüp Can ve Eren Toydemir oyunculukları ile Friel’in isyana hazır yaşama sevinci ile yürekleri kıpır kıpır kadınlarını, öykü anlatma konusunda sabırsızlanan aşka susamış erkeklerini iç dünyalarındaki ‘insan’ özelliklerini sahici ama körpe bir duyarlılıkla yansıladılar.
Evrensel