Geleneksel Türk tiyatrosu ve tasvir sanatları üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Metin And’ın kitapları, resimleri, illüzyon aletleri ile pek çok kişisel eşyasını içeren ‘Daima Oyun, Her Daim Oyuncu’ sergisi, And’ın renkli dünyasını açıyor. Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi’ndeki sergide meraklısı için çok hikâye var.
Sait Faik ‘Gün Ola Harman Ola’da usta bir marangoz olan Mercan Usta’nın hikayesini anlatır. Hiç görmeden, adından ve sanatından dolayı sevilebilecek biridir o. Ellerine hayran hayran bakılacak, isimleri şiir dolu aletleri kurcalanacak bir ihtiyar. Sanatındaki tekniğe, zarafete imanı olan ustalardandır. Bir de deniz gibi koca dünyasını ekleyin bu güzelliklere… Öyle sanatına kendini adamış insanları bulmak ne zordur şimdilerde. Kitap aralarında kaldı diye düşünmeyin hemen. Bazen eserleriyle karşılaşmak, Mercan Usta’yla “bir yer iskemlesinde, bir ceviz ağacı altında bir öğle sonu sohbeti” yapmaya benzer. Uzunca sürmesini dilersiniz bu zamanların. Kısacık sürer. Bir ustanın ardından açılan sergi o doyumsuz tadı vermezse de hayranlıkla oradaki eserleri, eşyaları, belgeleri incelemek, azımsanacak bir mutluluk sebebi değildir.
Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi’nde sanat ve edebiyatta derin izler bırakmış önemli isimler için açılan “Bir Usta Bir Dünya” sergi dizisinde Metin And’ı (1907-2008) ağırlıyor bu kez. Geleneksel Türk tiyatrosu, tasvir sanatları, illüzyon ve halkbilimi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Metin And’ın tüm ustalıklarını, insanı hayran bırakan kitaplarını, resimlerini, illüzyon aletlerini ve daha pek çok kişisel eşyayı önümüze seren “Daima Oyun, Her Daim Oyuncu” sergisi, And’ın renkli dünyasını açıyor. Meraklısını ‘büyülü’ bir sohbete davet eden bu muzip ustanın anlatacağı çok şey var. Malum, onun için kimi ‘Rönesans insanı’, kimi ‘kültür arkeoloğu’, kimi de ‘gökkuşağının sekizinci rengi’ diyordu. Kulak verme zamanı…
Sergi alanına girer girmez sizi karşılayan kocaman fotoğrafta şirin bir ihtiyar… Öyle ki kitapların, belgelerin, yazmaların arasında kaybolmuş. Onu seçmek zor. Bu büyük fotoğrafın hemen yanındaki vitrinlerde pasaportları, kimlikleri, fotoğrafları, gözlüğü, notları… Biraz ilerideki camekanlarda illüzyon malzemeleri. Burası şakacı bir adamın gülüşlerini dinleyebileceğiniz bir yer adeta. Öte tarafta masasından eksik olmayan daktilosu ve Marilyn Monroe fotoğrafı. Salonun ortasında ise Metin And’ın sihirbaz gösterisi yaptığı videonun yer aldığı büyülü bir kutuyu andıran odacık. Masklar, ödüller, diplomalar, cebinden eksik etmediği fotoğraf makinesinden çıkan portreler ve dahası da ‘Daima Oyun, Her Daim Oyuncu’nun parçaları arasında.
Sabri Koz, serginin kitabında Metin And’ı “Bir sergi çerçevesinde anlatmak, 81 yıllık yaşama sığdırdıklarını kurgulamak hiç de kolay değil. Bu kördüğüm olmuş bir yumak ipliği koparmadan çözmeye çok benziyor.” diyor. Sergiyi bir uçtan öteki uca dolaştığınızda, bu zorluğu sezmekte gecikmeyeceksiniz. Yazı hayatına edebiyat, opera ve bale eleştirmenliği ile başlayan ustanın gittikçe derinleşen dünyası, ele aldığı konuların çeşitliliği ve bunlara karşı tek başına çalışması, arka planda büyük bir emeğe işaret ediyor. Parçaları birleştirdiğinizde, Osmanlı tarihine ve sanatına düşkünlüğünü, Türk tiyatrosuna ilgisini ve hiç bütün bunları dert edinen bir kültür adamının tükenmeyen azmini görüyorsunuz.
Oyun ve Büyü, 16. Yüzyılda İstanbul, Türk Tiyatrosu, Gölge Oyunu, Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları…. Metin And, bu ilk akla gelenlerle birlikte, 54 kitap bıraktı geride. Onu hakiki manada anlamanın zorluğu bir yana, And’ın bir sanata dönüşen hayatı izlenmeyi, dinlemeyi çokça hak ediyor. Sergiyi gezip bitirdiğinizde, kendinden sonraki kuşaklara geniş bir yol açan Metin And’ın ilgi alanlarından birine çoktan gönül vermiş buluyorsunuz kendinizi. Yanınıza alacaklarınız ise sergide yer alan iki koca bavula bile sığmayacaktır kuşkusuz. Sergi, 25 Şubat’a kadar gezilebilir. (Musa İğrek)