Hüseyin Erdoğdu
16.yy’dan bu yana dünyada neler değişti diye sorsanız, size verilen cevap: “Hiçbir şey eskisi gibi kalmadı.” olacaktır. Eğer sorduğunuz kişi tiyatro (sanat) ile ilgili biriyse hemen “Shaskepeare’in sanatına olan ilgi ve ortaya koyduğu eserlerin etkisi değişmemiştir” diye bir cümle ekleyecektir. Evet değişmemiştir çünkü Shakespeare tiyatro ve tiyatroyla ilgili tüm sanat alanlarını hâlen etkilemektedir. Değişmemiştir çünkü onun döneminde yaşayan büyük sanatçı Jonson’ın da dediği gibi “O çağın değil, çağların adamıdır.” sözü geçerliliğini şimdi de korumaktadır. Hayatı zaten sır olan Shaskepeare’in eserlerinin nasıl olup da etkisini hiç yitirmeden bugüne kadar devam ettiği ve bunu nasıl başardığı da bir sırdır. İşte Tiyatro Boğaziçi (TB) Selam Sana Shaskepeare oyunuyla bu sırrın peşine düşmüş.
Tiyatroyu bir aydınlanma faaliyeti olarak gören TB iki sezondur tarihsel tiyatro ustalarını ve tarihsel tiyatro klasiklerini eğitim araştırma konsepti içinde sahneliyor. İlki geçen sezon oynanan, Moliere’in hayatını konu alan Moliere Efendi’ydi. Bu sezonda ise Selam Sana Shaskepeare oyunu ile Shaskepeare’in hayatı oyunlaştırıldı.
Selam Sana Shakespeare oyunu baştan sona izlendiğinde Shaskepeare’i tüm yönleri ile tanımasak bile kendisi ile ilgili çok sayıda yeni bilgiye (hem de eğlenerek) ulaştığımızı söyleyebiliriz.
Dünyayı bir sahne olarak gören Shaskepeare’in metinlerinde herkesi ve her kesimi görmek mümkün. Sanatçının oyunlarından eksik etmediği demirci-demirci çırağı, tüccar-esnaf, sivil-asker, kral-kraliçe gibi çok karakter TB’li oyuncular tarafından kılıktan kılığa, rolden role girilerek, dinamik oyun yapısı ve sahnelerin birbirine temiz bağlanmasıyla başarılı bir şekilde temsil edilmiş. Oyuncular canlandırdıkları karakterleri günümüz benzerleri (her an bir vapurda veya trende karşımıza çıkacak satıcılar, turist rehberleri vb.) ile karşılaştırmalı bir biçimde sahneye taşıyarak Shakespeare’in “çağların adamı” olmasına gönderme yapmışlar sanki. Bunu yaparken Shakespeare’i gereğinden fazla yüceltmeden yaşadığı toplumdaki bireylerle kurduğu ilişkiler ve bir sanatçı olarak iktidarla ilişkisi anlatılırken zaafları da gösterilerek onun da kanlı canlı bir insan olduğu gerçeğini bize hatırlatma gereği duymuşlar.
16.yy sonu 17.yy başında feodalite ideolojisinin zayıfladığı, demokratik burjuva toplumuna evrilen İngiltere’de Shakespeare, eserlerini kaleme alırken konu edindiği sosyo-politik sınıfların; bürokrasinin, yeni orta sınıfın, sanatçıların, çeşitli mesleklerden zanaatkârların birbiriyle ilişkisine, kendi içindeki çelişkilerine, sınıf hiyerarşilerine, topluluk sahnenin ortasına yerleştirdiği basamaklı, tek parça odakla dikkat çekmiş; bu sade dekorla dönemin net bir fotoğrafını bize sunmuşlar. Hem de Shakespeare’in kendisinin o basamakları nasıl çıktığını göstererek.
Dikkatlerden kaçmayan diğer bir önemli nokta da grubun dramaturji çalışmaları yaparken nasıl da arkeolog titizliğiyle çalıştığı. Şöyle ki; TB’liler Shakespeare’in Avrupadaki yeni gelişmeler ışığında, Rönesans hümanist düşüncesi doğrultusunda eserlerini yazarken hangi kaynaklardan yararlandığını, çeşitli eserleri nasıl bir beceri ile uyarladığını (araklama değil) ve Avrupadaki bu gelişmeler olurken farklı kültürlerin birbirini nasıl da beslediğini ince bir şarkiyatçılık eleştirisi ile gözümüze sokmadan anlatmışlar.
TB Shakespeareyan bir dille oluşturduğu Selam Sana Shakespeare metninde yukarıda sözünü ettiğimiz tüm bu zengin öğeleri Shakespeare’in çeşitli oyunlarının eşliğinde sahneye taşımış. Macbeth, Romeo ve Juliet, Bahar Noktası, IV.Henry, Hamlet gibi oyunlardan kesitler sahneleyerek sanatçının sırlarının izini sürerken gösterdikleri performansla seyirciyi de bu arayışa ortak ediyorlar. Burada belki öneri olarak küçük bir parantez açılabilir; Shakespeare’in tarihsel oyunlar, komedyalar, tragedyalar şeklinde üç kategoriye ayırabileceğimiz oyunlarından birer oyun seçilerek metni bu üç oyun üzerine kurmak oyunu daha kolay anlaşılabilir kılardı. Bunu söylerken geçen sezon aynı konseptle (eğitim araştırma) hazırlanan ve sahnelenen Moliere Efendi oyunuyla karşılaştırıyorum.Selam Sana Shakespeare oyunu baştan sona sahne üzerinden ilgiyi azaltmasa da böyle küçük bir fark metni daha bütünlüklü yapardı herhalde. Ayrıca oyunlarından yola çıkarak Shakespeare’in özel hayatına dair bize daha çok fikir verecek (kurmaca da olsa) bir şeyler eklenebilirdi diye düşünüyorum.
14 Ocak Cuma günü Selam Sana Shakespeare oyununu izlemek için işten erken çıkmama rağmen on dakika gecikme ile Şişli Haldun Dormen Sahnesi’nin arka kapısından gizlice içeri sıvıştım. TB üyeleri çok büyük emekle, sabırlı, özverili çalışmalarıyla Shakespeare’e dair cehaletimizi törpüleyecek bir metin ortaya koymuşlar. Oldukça da eğlenceli bir şekilde seyirci ile buluşturmuşlar. Demem o ki; “İş tiyatrocu olmakta değil, tiyatrocu olup da tiyatro yapmaya devam etmekte.” diyebileceğimiz bir dönemde Selam Sana Shakespeare oyunu daha çok ilgiyi hak ediyor.
26 Ocak’ta Haldun Dormen’de izlemeyenler için yeniden sahnede. Bilginiz olsun…