Prokofyev’in eseri Romeo ve Juliet balesi, bir trajedinin ışığında imkânsız aşkı sahnede somutlaştırıyor. Koreograf Ricardo Amarante, “Hikâye yankılanmayı sürdürüyor çünkü bu temalar asla kaybolmuyor” diyor.
Asırlar öncesinden bugüne tiyatro yazınını zenginleştiren Romeo ve Juliet, sanattaki farklı yansımalarıyla hep karşımızda. Sergey Prokofyev’in Romeo ve Juliet balesi, Shakespeare’nin Veronalı kahramanlarının evrenselliğini ve ölümsüzlüğünü perçinleyen bu yansımaların başında geliyor. Üstelik balenin zarafetini de yanına alıp insana ilişkin ne varsa derin, hazin ve nahif bir dille anlatarak.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), kasik bale repertuvarının başyapıtlarından olan Romeo ve Juliet ile yeniden İstanbul’a baharın gelişinin haberini veriyor. Ricardo Amarante’nin hazırladığı ve Prokofyev’in zengin müziğiyle eşsiz bir uyumda sahnelenen koreografi; aşk, çatışma, ölüm gibi temaların evreninde görsel bir şölen yaşatıyor izleyenlere; hüzünlü hikâyeler sevenlere birkaç damla gözyaşı döktürdüğünü de ekleyelim. İDOB’un deneyimli bale sanatçılarından balerin Berfu Elmas ve balet Batur Büklü ile Brezilyalı koreograf Ricardo Amarante BirGün’ün sorularını yanıtladılar.
TEKNİĞE DUYGU EKLEDİK
Bütün duygularını temiz ve yoğun yaşayan Juliet karakterini canlandırmanın kendisince keyifli bir süreç olduğunu söyleyen Elmas, “Bu rol ile empatiye çalışmak bile çok zevkli ve kişisel olarak beni geliştiren bir süreçti. Bale kariyerim boyunca dans ederken en keyif aldığım rol oldu” diyor. Büklü de Romeo’nun karakteri üzerinden bir hazırlık sürecine girmiş. Bunun etkisiyle de Romeo’nun tutkusunun öne çıktığını anlamış.
Bale sadece koreografiyi doğru bir şekilde gerçekleştirmek, müziğe uyum sağlayarak zarif adımlar atmak değil. Berfu Elmas’ın tekniğin önemiyle birlikte dikkat çektiği başka bir şey var: “Bu eser teknik olarak bambaşka bir yerde bana göre ama koreografımız sayesinde tekniğin üzerine duyguları da ekleyerek bütün hareketleri yapmamız gerekti. Provalarda bile duygusal olarak eseri hissetmiyorsak hareketler doğru şekilde yerine oturmuyordu. Bütünsel olarak hikâyeyi yaşamamız gerekti. Bu da eseri daha fazla sahiplenmemizi sağladı.” Amarante ile çalışmanın inanılmaz bir süreç olduğunu ifade eden Elmas, bu çalışmanın kariyeri açısından çok değerli, Amarante’nin stilinin duygusal ama tekniğinin zor ve onu ilerleten bir deneyim olduğunun altını çiziyor. Büklü ise “Ricardo’nun koreografisiyle bedenlerimizi keşfettik” diyor.
Ricardo Amarante, İstanbul’daki çalışması için çok ödüllendirici bir deneyim olduğunu söylüyor. “Türk bale sanatçıları sürece inanılmaz bir tutku, özveri ve açıklık getirdiler. Koreografik dilimi benimsediler ve karakterleri hayata geçirmek için büyük bir bağlılıkla çalıştılar. Özellikle başdansçılar beni etkiledi; sadece teknik olarak güçlü değillerdi, Romeo ve Juliet gibi bir yapımda rollerinin olmazsa olmazı olan duygusal yolculuğa da gerçekten yatırım yaptılar” diyen koreograf, Prokofiev’in müziğine ilişkin, “Bestesi güçlü, dramatik ve ritmik olarak karmaşık. Sizi gelenekselliğin ötesine geçmeye ve onun duygusal derinliğine uyan hareketi bulmaya zorluyor. Kesinlik, yoğunluk ve müzikaliteye dair derin bir anlayış gerektiriyor ancak onunla çalışmayı bu kadar ilham verici kılan da bu” diyor.
Neden imkânsız ve ölümsüz aşk söz konusu olduğunda dünyanın her yerinde akıllara Romeo ve Juliet gelir? Aşkın evrenselliğinden söz açan Amarante, bunu genç aşkın yoğunluğuna, yanlış anlaşılmanın trajedisine ve toplumsal kısıtlamalardan kurtulma arzusuna bağlıyor ve “Herkes, geçmişi ne olursa olsun, hayattan daha büyük hissettiren aşkla ilişki kurabilir. Shakespeare bu duyguyu çok derinden yakaladı ve hikâye yankılanmaya devam ediyor çünkü bu temalar asla kaybolmuyor” diyor.
Amarante’nin, koreografisini hazırlarken farklılığını vurgulamak/göstermek için üzerinde çalıştığı bir tema var mıydı? Sorumuzu “Evet” diyerek yanıtlıyor ve şunları ekliyor: “Neoklasik bir stile dayanan, lüks, büyük ve coşkulu bir koreografi yarattım. Klasik tekniği, ifade dolu dinamik hareketlerle birleştirerek dansçıların zarafetini ve genişliğini vurgulamak istedim. Sonuç olarak, görsel açıdan zengin ve duygu yüklü bu zamansız hikâyeye taze bir enerji getirdiğine inanıyorum.”
Romeo ve Juliet’i 29 Nisan’da Atatürk Kültür Merkezi – Türk Telekom Opera Salonu’nda izleyebilirsiniz.