Bir Acı Masalı- Gece Kraliçesi ve LGBT Temsili

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet Zeki  Giritli

Rüçhan Çalışkur adını duyduğumda, Tiyatro Oyun Kutusu’nun Gece Kraliçesi adlı oyununa büyük bir merakla gitmeye karar verdim. Nişantaşı’ndaki küçük ama etkileyici bir sahnede sahnelenen bu oyun, gerek sahne tasarımı gerekse oyuncu kadrosuyla dikkat çekici bir yapım olma potansiyeline sahipti. Sahnenin dar olmasına rağmen, oyun oldukça geniş bir oyuncu kadrosuyla sahneleniyor ve bu durum, mekânın sınırlı olmasına rağmen izleyicinin sahnedeki tüm karakterlere dair derinlemesine bir algı geliştirmesine olanak tanıyor. Özellikle, oyuncuların performanslarıyla sahneye kattıkları enerji, mekânın küçük olmasına rağmen büyük bir etki yaratıyor.

Oyun, drag queen’lerin sahne aldığı bir gece kulübünde geçiyor ve bu atmosfer, tiyatronun kendine özgü yer altı niteliğindeki sahnesiyle uyum içinde. Sahne tasarımı, adeta gece kulübünün sıcak, karanlık ve özgür atmosferini yansıtacak şekilde oluşturulmuş. Küçük bir sahnede bu kadar geniş bir dünyayı yaratmak, teknik anlamda oldukça başarılı bir seçim. Tiyatro izleyicisi, sahnede anlatılan hikâyeye giriş yaparken, sahneye yansıyan ışıklar ve mekânın dar yapısı sayesinde bir gece kulübünde hissettirilen özgür, biraz da bohem ortamı tamamen içine alıyor. İzleyici adeta, tiyatro sahnesine değil, bir gece kulübüne adım atıyormuş gibi bir hisse kapılıyor.

Gece Kraliçesi, 1980’lerden günümüze uzanan bir zaman diliminde gelişen bir hikâyeyi anlatıyor. Oyun, hem geçmişi hem de şimdiki zamanı betimlemek için akıllıca kullanılan küçük dekor değişimleri ve geriye dönüşlerle ilerliyor. Bu yapısal seçim, izleyiciyi geçmişin izlerine götürürken, aynı zamanda şimdiki zamanda yaşananları da anlamlı kılıyor. Bu tür dramatik teknikler, izleyicinin karakterlere olan bağını güçlendiriyor ve oyunun anlatı yapısını zenginleştiriyor. Ayrıca, Zümrüt Şahin tarafından özel olarak yazılmış şarkılar, sahneye duygu katıyor ve atmosferi tamamlıyor. Şarkılar, oyunun temalarına derinlik katarken, karakterlerin ruh hallerini ve içsel çatışmalarını da yansıtıyor.

Oyun, LGBTQI+ karakterlerin ötekileştirildiği bir toplumda böyle bir temayı işlemeyi tercih ediyor. Bu bağlamda, hem yazar ve yönetmen Serdar Saatman’ı hem de oyuncu kadrosunu takdir etmek gerekiyor. Gece Kraliçesi‘nin toplumsal açıdan güçlü bir duruş sergileyerek, toplumun çeşitli kesimlerinde maruz kalınan ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi sahneye taşımak gibi önemli bir amaca hizmet ettiğini söylemek yanlış olmaz. Bu anlamda, eser, hem tiyatroseverler hem de toplumsal meselelere duyarlı izleyiciler için değerli bir iş olarak öne çıkıyor. Ancak, oyun belirli bir noktadan sonra, vermek istediği mesajı zedeleyen bir dönüşüm yaşamaya başlıyor. Bu dönüşüm, ne yazık ki birçok LGBT temalı tiyatro oyununda karşılaşılan ve aşılması gereken bir sorun.

Yazar, oyunda çok fazla hikâye anlatmaya çalışırken, bu hikâyeleri 90 dakikaya sığdırmakta zorlanıyor. Bu durum, bir hikâye karmaşasına neden oluyor. Birçok karakterin geçmişi ve günümüzdeki durumu üzerinde derinlemesine durulamıyor ve dolayısıyla her bir karakterin yaşadığı duygusal ve psikolojik yolculuk yeterince işlenemiyor. Özellikle, karakterlerin geçmişte yaşadıkları travmaların anlatılması, onları yalnızca travmatik figürler olarak yansıtma riski taşıyor. Bu, bazı izleyiciler için LGBTQI+ karakterlerin sadece travmatik ve ruhsal sorunlarla özdeşleştirilmesine yol açabilecek bir tercih. Ancak, bu tür bir temsil, LGBTQI+ bireylerinin yaşamlarının tekdüze ve trajik bir şekilde sunulmasına neden olabilir ve dolayısıyla homofobik bakış açılarını farkında olmadan besleyebilir. Çoğu zaman bu tür tematik tercihler, LGBT karakterlerin yalnızca acı dolu deneyimlerini vurgulamaktan öteye gidemiyor.

Oyundaki karakterlerin hemen hemen hepsinin travmatik bir geçmişi olması, bu sorunu daha da derinleştiriyor. Bu tür temalar, özellikle travmaların başlıca motivasyon kaynağı olarak sunulması, toplumsal algıda LGBT karakterleri sadece mağduriyet üzerinden tanımlama tehlikesini doğuruyor. Bu, yazınsal bir tuzağa düşmek anlamına geliyor ve pek çok LGBT temalı tiyatro oyununda sıkça karşılaşılan bir durum. Özellikle, Eşref Varol’un canlandırdığı karakterin oyun sonlarına doğru aşırı dramatize edilmiş bir sinir krizi geçirmesi, bu travmatik temanın abartılmasının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Karakterin bu krizinin ardından, oyunun ağırsızlaştırılması amacıyla öndeki seyircilerle yapılan fiziksel ve sözel etkileşimler, oyunun organik yapısının bozulmasına neden oluyor.

Rüçhan Çalışkur, elbette çok profesyonel bir oyunculuk sergiliyor. Performansı, karakterine duyduğu derinlik ve empatiyle izleyiciye güçlü bir duygu aktarımı sağlıyor. Ancak, bazı anlarda, Çalışkur’un performansının fazla kontrollü ve yapay olduğu izlenimi doğuyor. Özellikle, duygusal açıdan yoğun olan sahnelerde, oyuncunun performansındaki aşırı kontrol, karakterin içsel çatışmalarını daha az doğal ve daha mekanik hale getiriyor. Bu, izleyicinin karakterle kurduğu duygusal bağı zayıflatabiliyor.

Oyunun bir diğer dikkat çeken noktası ise, Gece Kraliçesi’nin oğluyla olan ilişkisi. Bu hikâye, oyunun zaten arabeskleşen yapısına daha fazla eklemeler yaparak, eserin tonunu daha da duygusal ve melodramatik hale getiriyor. Oyun, izleyiciyi sürekli bir acı ve dramla karşı karşıya bırakıyor ve bu durum, başlangıçta etkileyici olan temayı zamanla klişe bir hale dönüştürüyor. Karakterlerin yaşadığı bu acı dolu hikâyeler, oyunu bir “acı pornosuna” dönüştürüyor ve vermek istediği mesajı zedeliyor. Bu tür tematik tercihler, toplumsal meselelere dair farkındalık yaratmaya çalışırken, aynı zamanda bu meseleleri sığ bir şekilde ele alma riskini doğuruyor.

Sonuç olarak, Gece Kraliçesi, izleyicisine önemli toplumsal mesajlar vermek isteyen bir oyun olarak dikkat çekiyor. Ancak, hikâyenin yapısal ve tematik tercihleri, özellikle karakterlerin derinlikli bir şekilde ele alınamaması ve travma odaklı anlatımların fazla abartılması, eserin potansiyelini sınırlıyor. Bu tür sorunlar, oyunun güçlü yönleriyle örtüşmeyerek izleyicide karmaşık duygusal bir etki yaratıyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet Zeki Giritli

Yanıtla