Tahakküm Devrinde Yeni Perde

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Editörden

Son dönemde gazetecilere ve sanatçılara yönelik baskılar hız kazandı. Gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV’de yayımlanan bir programda, bir bilirkişiyle yapılan telefon görüşmesinin izinsiz kaydedilip yayımlanmasıyla ilgili soruşturma kapsamında gözaltına alındı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Aynı soruşturma kapsamında Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı.

Yılbaşından bu yanaysa 8 Kürt gazeteci savcılıkta ifade bile vermeden tutuklandı.

Menajer Ayşe Barım ise Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etme” suçlamasıyla tutuklandı.

Ayrıca, oyuncular Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Rıza Kocaoğlu, Mehmet Günsür, Dolunay Soysert, Nehir Erdoğan, Ceyda Düvenci ve Nejat İşler ifadeye çağrıldı.

Gezi Parkı eylemlerinin, aradan 12 yıl geçtikten sonra hâlâ kriminalize edilmesi sadece hukuksuz değil, aynı zamanda absürt bir girişimdir. Seküler direnişin sembollerinden biri haline gelen bu toplumsal hafıza, iktidar tarafından geçmişi suçlayarak bugünü kontrol altına alma çabasıyla silinmek isteniyor. Ancak mesele yalnızca geçmişi kriminalize etmek değil, sanatçılar, menajerler ve kültür endüstrisinin önemli aktörleri hedef alınarak sektör yeniden şekillendiriliyor.

Ayşe Barım’a yönelik soruşturmanın 21 casting ve menajerlik ajansını kapsayacak şekilde genişletilmesi, dizi sektörünün yapısına dair daha büyük bir müdahalenin işareti. Elbette, Barım’ın sektördeki gücü ve bir tekelleşme yarattığına dair iddialar dizi camiasında bilinen bir tartışma konusuydu. Kendisine fırsat eşitliğini engellediği yönünde eleştiriler yönelten sektör çalışanları da olmuştu. Ancak bugün yaşanan süreç, bir rekabet düzenlemesi ya da adil bir piyasa müdahalesi olmaktan çok uzak.

Amaç, rejimin tam hâkimiyet kuramadığı kültür sektörünü kontrol altına almak. Tayfun Atay’ın da belirttiği gibi, Aydın Doğan’ın medya üzerindeki gücü nasıl adım adım tasfiye edildiyse, şimdi de kültür endüstrisi hedefte.

Sanatçılar ve gazeteciler üzerindeki baskı, yalnızca bireysel özgürlüklerin değil, toplumsal hafızanın ve ifade alanının da daralması anlamına geliyor. Bu süreci kabullenmek, sanatın ve hakikatin teslim alınmasına sessiz kalmak demektir.

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: EDİTÖR

Yanıtla