Eda Saraç
Mutlak güç en nihayetinde erk sahibini vurur. Ölüyor mu Ne?
Şahika Tekand oyunlarına gitmek hep bir kalp çarpıntısı ile baş başa bırakıyor insanı. Kendisinin oyunlarını izleyebilmek için en iyi fırsat da genellikle İKSV’nin tiyatro festivali oluyor. Yönetiminde ve rehberliğinde olan Studio Oyuncuları benim takip edebildiğim kadarıyla İKSV’nin her tiyatro festivalinde bir yeni oyun üretiyorlar. Bu festivalde de seyircinin karşısına “Ölüyor Mu Ne” adlı oyunla çıktılar. Salona geldiğinizde, yine Şahika Tekand oyunlarının belirgin bir alameti tefrikasıyla karşılaşıyor seyirci. Son derece minimalist bir dekor, sadece bir sandalye ve Zeus’la karşılaşıyoruz. Buradan da anlıyoruz, çok saf bizatihi tiyatronun özünü yansıtan bir oyun izleyeceğiz.
Oyun Zeus’un içine girdiği ontolojik bunalımlarla başlıyor. Zeus artık varlığına ve de elinde bulundurduğu sonsuz iktidara ragmen sıkılmış ve de kendi varlığıyla ne yapacağını bilemiyor. Kendi varlığının beyhudeliğinden sıkılmış. Elindeki sonsuz güç imkanını da insanlığın faydasına kullanamadığı için bu durum onu bir anlam kargaşasına ve de bunalıma itmiş. Ben aslında öyküyü mitolojik bir şablonda veyahut bizatihi yalnızca Antik Yunan’a ilişkin olarak algılamadım. Gayet de günümüzde geçiyor hikayesi “Ölüyor mu ne?” oyununun. Mutlak güç, mutlak iktidar sahibi olmak, bir noktadan sonra gücü elinde barındırana da yaramıyor, çünkü kendisi de yolsuz hale gelmiş, çürümüş, sadece kendi çıkarına çalışmaya başlamış; ve gücünü insanın faydasından çok, zararına kullandığı için ve artık bu mutlak güç kendisini de rahatsız ettiği için, fani olmak ona ızdırap vermeye başlıyor. Gücün ve iktidarın bir sonu olduğunu hissetmek muktedirlere azap veriyor. Iyi ki de öyle oluyor! Bu elbette sadece Zeus için değil, mutlak iktidarını sonsuza kadar korumak isteyen her şuursuz muktedir için geçerli. Zeus’un bu kadar çok sıkılmaya başladığı anda devreye Olimpos’tan kopup gelen hizmetçisi giriyor. Onu oyalamak, eğlemek üzere geldiğini anladığımız hizmetçinin dili çok sivri ve eleştirel, Zeus’u kendisiyle yüzleştirmekten hiç korkmuyor. Gerilimin tırmandığı bu anlarda iktidarı anlık olarak elinde barındıranların kendilerini gerçeklerle yüzleştirecek böyle ihtar verenlere, uyarılara ihtiyacı olduğunu düşünüyor insan. Maalesef ki tek adamın hüküm sürdüğü, demokrasinin yerinde yeller estiği memleketimizde bu mümkün değil. Ancak insanların uyarılarını ciddiye almayan muktedirlerin sonu da hiç parlak olmuyor. Bu hep böyle insanlık tarihi boyunca.
Ölüyor mu ne, sesin de adeta oyunda üçüncü bir karakter olarak performatif etki gösterdiği bir oyun. Sesin oyun boyunca komut verdiğini ve de oyunun sesin verdiği komutlarla ilerlediğini görüyoruz. Sese göre konum ve komut alıyor oyuncular, yerlerini değiştiriyorlar, bedenlerini farklı konumlara getiriyorlar.
Oyunculuklar kusursuza yakındı demeyeceğim, çünkü kusursuzdu. Şahika Tekand’ın tedrisatından geçmiş olan Arda Kurşunoğlu ve Nedim Zakuto son derece etkileyici bir performans sergilemekle kalmıyor, hem de oyun esnasında yaptıkları işten çok keyif aldıkları için muzipliklerini seyirciye yansıtıyorlar. Arda Kurşunluoğlu’nun gözünü kırpmadan icra ettiği tiradı ise, oyunculuk tedrisatından geçmek isteyen herkes için bir ders niteliğinde. “Ölüyor mu ne” yi sezonda yakalarsanız sakın kaçırmayın!