Kınama Yetmez, Şiddete Boykot

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Işıl Çalışkan’ın Birgün’de yayımlanan haberini okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Son yıllarda kadın cinayetleri ve şiddet olayları dur durak bilmiyor. İstanbul’da Semih Çelik’in 2 kadını katletmesi ülke genelinde kadınların öfkesini yeniden alevlendirdi. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine dikkat çekerek, iktidarın kadın politikalarına tepki gösterdi.

Sanat dünyası da bu duruma kayıtsız kalmadı. Müzisyen Ceylan Ertem, sanat camiasında yaşanan kadınlara yönelik şiddete dikkat çekerek bir boykot çağrısı yaptı. Ahmet Kural ve Yüzyüzeyken Konuşuruz gibi isimleri işaret eden Ertem, “Ölmemelerinin tek sebebi belki de bu kadın arkadaşlarımın ‘ucuz kurtulmasıdır” dedi.

Sanat camiasındaki kadınlarla, hem sektördeki kadına yönelik şiddeti hem de ülke genelinde artan kadın cinayetlerini konuştuk.

OMUZ VERMENİN ZAMANI

Müzisyen Aydilge ise, Türkiye’de artan cinsiyet temelli şiddet olaylarına dair, “Şu yaşadığımız korkunç olaylar, cinsel açlığı ve saldırganlığı erkekliğin doğasından kaynaklanan bir güç göstergesi olarak algılayan zehirli bir ataerkil zihniyetin varlığını gösteriyor” dedi. Erkeklerin, erkek egemen kültürde arzularına gem vurmasına gerek olmadığı düşüncesiyle büyüdüğünü ifade eden Aydilge, “Sünnet arabasının arkasına ‘Sünnetimde attığım çığlıklar, attıracağım çığlıkların teminatıdır’ yazdırmak komik ya da sevimli bulunuyor! Ama o çığlıklar, dönüp dolaşıp Narin’in ve pek çok kız kardeşimin çığlıklarına karışıyor” ifadelerini kullandı.

Aydilge, yaşanan saldırıların erkeğin doğasına bağlı bir hormon meselesi olmadığını vurgulayarak, “Bu, toplumun yarattığı erkeklik kültürüyle ilgilidir. Kimi cinsel organıyla yapamadığını bıçakla, silahla yapar. Yani mevzu basit bir ‘azmış erkek’ ya da sadece akıl hastalığı meselesi değil; cezasız bırakılarak azgınlaştırılmış erkeklik kültürü asıl sorun” dedi.

Müziğin de kadın düşmanlığının aparatı haline geldiğine dikkat çeken Aydilge, “Kadınların aşağılık, kirli varlıklar olarak görüldüğü, cinsel organlarından ‘kara’ diye bahsedilen, haz nesnesine dönüştürülüp değersizleştirildiği bir ortamda yaşıyoruz” dedi. “Şarkı diyip geçmeyelim. Müzik ruhun gıdasıdır, ama bazen gıda zehirlenmesi de olur” diyerek, bu durumu normalleştirmemek gerektiğini vurguladı.

Son olarak, “Sadece sanatçıların ya da kadınların değil, artık herkesin her an uyanık ve duyarlı olması lazım. Sosyal medyada, sokakta, aile içinde, akrabalar arasında bu zehirli yapıyı destekleyenlere karşı insan olan herkesin birbirine omuz vermesi gerekiyor” çağrısında bulundu.

∗∗∗

EĞİTİM SEFERBERLİĞİ ŞART

Tiyatro sanatçısı Özlem Aktaş, gündemdeki iki kadının vahşice katledilmesine dair derin bir kaygı ve çaresizlik içinde düşüncelerini paylaştı. “Ben maalesef haberi okuyamadım. O kadar korkunç geliyor ki, bunu okuyacak yüreğim tükendi” diyen Aktaş, bu durumun getirdiği korkunun yanı sıra toplumda var olan erkek egemen yapıya da dikkat çekti.

“Bu cesareti, gücü nereden bulduklarını düşünüyorum” diyen Aktaş, kadınların toplumsal baskılar altında nasıl sıkıştığını şu sözlerle ifade etti: “Sus konuşma, babana cevap verme, üstüne başına dikkat et… Bu yapı içinde sıkışmış çaresiz kalan bizler, kadınlar. Hep kapının arkasında kalan.”

Kadınların erkekler tarafından kontrol edildiğine ve bunun şiddetin ana kaynağına dönüşebildiğine dikkat çeken Aktaş, “Erkeklerin ailesindeki kadınlarla ilgili her konuda onlar adına karar verme hakkını kendinde görmesi, bana göre kadına şiddetin ana kaynağıdır” şeklinde konuştu. “Artık sadece kendi ailesinden olanlar değil, bütün kadınlar aynılaşıyor. Çaresiz çığlıklar hepimizi boğuyor, tüketiyor, bitiriyor” diyerek, artan şiddetin evlerden sokaklara yayıldığını vurguladı.

Aktaş, şu an oynadığı “İnsan Müsveddesi” adlı oyunun, yaşanan kadına yönelik şiddeti anlatmakla kalmayıp, aile kültüründeki saklı gerçekleri görünür kılmaya çalıştığını belirtti. “Bizim derdimiz görünmezi görünür kılmak” diyen Aktaş, kadına şiddete dur demenin yolunun bilinçli ve topyekün bir eğitim seferberliği olduğuna inandığını ifade etti.

“Belki biz olacağız yeni bir çığlık. Tam da karşında… Ya sen tanık olacaksın ya da mağdur” diyerek, kadınların güçlü bir şekilde örgütlenmesi gerektiğini vurguladı.

∗∗∗

SAMİMİYET SINAVINDAYIZ

Yazar Buket Uzuner, Türkiye’de artan şiddet olayları ve kadın cinayetlerine ilişkin yaptığı açıklamalarda, ülkenin toplumsal ruh haline dair çarpıcı tespitlerde bulundu. Uzuner, “Dünyanın en barışcıl kültürlerinden biri değiliz. 80’lerin toplumsal şiddeti ve askerî darbesi sırasında öğrenci olmuş biri olarak, bugün yaşadığımız ‘Yeni Türkiye’nin her yerinde her an patlayan şiddet olaylarının sosyal ve ruhsal alt yapısının çok farklı bir cinnet hâlini yansıttığını düşünüyorum” dedi.

Usta kalem Yaşar Kemal’in “Bu ülkede dört şey olmayacaksın: kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı” sözlerini hatırlatan Uzuner, “Türkiye’de şiddetin çoğunlukla savunmasız grupları hedef aldığını belirtti. “Şiddetin her türlüsünü kınıyoruz” söyleminin artık yetersiz kaldığını ifade eden Uzuner, “Şimdi artık çıplak bir gerçekçilik ve samimiyet dönemindeyiz. Şiddet, zulüm, hainlik ve/veya hınç kimden gelirse gelsin, bunu açıkça konuşmak zorundayız. Buna mecburuz” dedi. Kendimize karşı samimi ve onurlu olmamız gerektiğini vurgulayan Uzuner, “Artık hangi nedenle olursa olsun şiddete başvuran kişileri, çıkarlarımız ya da düzenimiz bozulmasın diye korumaktan vazgeçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kadın haklarının insan hakkı olduğunu savunan Uzuner, şiddet uygulayan yakınların korunmasının bir samimiyetsizlik olduğunu belirterek, “Kadın, çocuk, hayvan döven, taciz eden, öldüren kişiler, ister baba, ister oğul, ister patron olsun, kimse korumaya alınamaz. Bu, kadın emeğinin erkekten aşağı olmadığını savunup, sonra pırlantanın kadın hakkı olduğunu söylemek gibi bir çelişkidir. Onlar utanmadan işlerine devam ederken, bizler samimiyet ve cesaretle dayanışarak utanma duygusunun insanın en haysiyetli duygularından biri olduğunu hatırlatabiliriz” sözlerini kaydetti. Son olarak Uzuner, şiddet uygulayan yakınlarını kayırarak sosyal medyada “cici kınayıcılar” olmaya devam edenlerin bu durumu değiştirmeleri gerektiğini belirtti. “Yoksa, şiddete pasif katkıda bulunmaya devam ederiz. Tercih bizim!” diyerek sözlerini tamamladı.

Birgün

Paylaş.

Yanıtla