Dikmen Gürün
2 Temmuz 2024: Sivas katliamının 31. yılı…
Evet, 2 Temmuz 1993 Madımak Oteli’nde 33 aydınımızın ve iki otel görevlisinin laiklik ve Cumhuriyet düşmanı yobazlar tarafından yakılarak öldürüldüğü gün… Bir koca şehir halkının bu yangına seyirci kaldığı gün… Şeriat yanlısı yobazlar tarafından galeyana getirilenlerin “Yak! Yak!” çığlıklarına kulakların ve gözlerin kapandığı gün… Bir itfaiye erinin Aziz Nesin’i o vahşi güruhun kucağına atmaya yeltendiği gün… Bu korkunç olaya seyirci kalanlar sadece ürkerek ya da umursamayarak sessizliğe gömülen şehir halkı mıydı? Hayır… Dönemin iktidarda olan ya da olmayan siyasileri ne yapıyorlardı? Daha yazılacak, irdelenecek, sorgulanacak o kadar çok şey var ki bu korkunç olayla ilgili! Tıpkı Maraş, Çorum olaylarında olduğu gibi…
BELGESEL OYUN
Önceki yıllarda da bu yaşananlara “belgesel tiyatro” penceresinden bakmanın gerekliliğini vurgularken sevgili Genco Erkal’ın “Sivas ‘93” adlı belgesel oyununu ele almıştım. Bugün, bir kez daha duyuyorum bu ihtiyacı. Şiddetin giderek tırmandığı bir ülkede tarihtiyatro ilişkisi belgesel tiyatroda “kolektif şahitlik” olarak biçimlenir. Bilindiği gibi, belgesel tiyatronun önemi gerçeklere, belgelere, somut verilere dayanarak doğru bir açıdan bakabilmekte yatıyor. Bu bağlamda bilimsel araştırma yanıtsız soruların yanıtlarını aramıştır her zaman ve arayacaktır. Aramak zorundadır.
VE DOSTLAR TİYATROSU’NUN ÇALIŞMASI
Genco Erkal’ın 2008 yılında yazdığı, yönettiği ve 16. İstanbul Tiyatro Festivali’nde de Muammer Karaca Tiyatrosu’nda oynayan Dostlar Tiyatrosu yapımı “Sivas ‘93” şu sözlerle başlar: “Biz şenliğe gitmiştik/ Onlar öldürmeye gelmişlerdi/ Biz devlete güvenmiştik/ Devlet onların yanındaydı/ Onlar ölüme inanıyorlardı/ Biz sevgiye/ Onlar kalabalıktı/ Biz bir avuç kadar… Sivas’ta yaratıcılığın, üretkenliğin, dostluğun, dayanışmanın, yaşama sevincinin coşkusunu gördüm ilk gün. Sonra ateşi gördüm. Yakılışı gördüm. Ölümü sanki ilk kez orada gördüm. Toplu kıyım korkusunu hep duyardım, yobazlığın ne olduğunu, tehlikelerini hep bilirdim ama somut olarak Sivas’ta gördüm. İnsana olan umudum hep diriydi, Sivas’ta bu umudun da yanışını gördüm.”
Erkal’ın belgelerden yola çıkan çalışmasında; Aziz Nesin, Ataol Behramoğlu, Behçet Aysan, Metin Altıok, Nâzım Hikmet, Uğur Kaynar dizeleri de kuşkusuz ki insanın içinde kopan fırtınaların kırılma noktalarıdır… Fazıl Say’ın besteleri eşliğinde Genco Erkal, Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan; Şirvan Akan sahne üstünde ve anlatıcılar olarak seyirciye seslenirken sahne gerisindeki büyük ekrana yansıyan ve Nurdan Arca’nın (Ajans 21) polis kayıtlarından, mahkeme tutanaklarından yola çıkarak hazırladığı film ise yaşananlar ve sahnede anlatılanlar arasında güçlü bir bağ kuruyordu… Ve de güçlü bir teknik ekip akışın arkasında duruyordu… Tüm izleyenlerin belleklerinde yer etmiştir “Sivas ‘93”; Eric Bentley’in 1970’lerde yazmış olduğu “Şimdi Orada mısın? Ya da Hiç Orada Oldun mu?” adlı belgeseli anımsatırcasına…
SELAM OLSUN GENCO ERKAL’A
Daha önceki yazılarımda da birkaç kez vurguladığım gibi; yaşanmış ve yaşanmakta olan, şiddet içeren onca olaydan yola çıkılarak yazılacak her belgesel oyun önemli soruları, tartışmaları masaya yatıracak, karanlıkta bırakılmak istenen hususların aydınlığa çıkmasına yol açacaktır. Bu olayları belgelere dayanarak irdelemek ve onları tiyatro sanatının sonsuz açılımlar içeren dünyasına taşımak salt geleceğe değil, geçmişe dönük olarak ciddi hesaplaşmalara zemin hazırlayacaktır… Bu anlamda değerli çalışmalar elbette yapılmıştır ve yapılacaktır.
Evet, Madımak gibi olaylar tiyatro kanalıyla sorgulanmak durumundadır. “Sivas ‘93” ile Genco Erkal bunu yapmıştır… Toplumun tarihiyle, belleğiyle yoğun bir hesaplaşmadır bu oyun… Buradan bir kez daha selam ederim Genco’ya…