Otelde (2024): “Anlaşılmak mı Acı Verir, Anlamaya Çalışmak mı?”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

Pafta Tiyatro’ nun 2024 yılında sahnelere koyduğu Yıldırım Fikret Urağ’ ın yazdığı yönettiği ve oynadığı ‘Otelde’ adlı oyun sahne yolculuğunu sürdürüyor. Ebru Unurtan ve Okan Bayülgen’ in de rol aldığı oyun, günümüze dek süregelen oyun algılarının dışında, insan zekasını tiyatro sahnesinin tam merkezine koyan çarpıcı bir çalışmaya dönüşmüş. İrlandalı yazar Enda Walsh’ ın yazdığı “Annem Yokken Çok Mutluyuz – The Walworth Farce” adlı oyunla anlam bağlamında inanılmaz benzerlikler kuran gösteri, 25 yıllık tiyatro eleştirmenliği hayatımda insan zekasını zorlayan 3-5 oyundan birisine dönüşmüş durumda.

Oyunun anlattığına odaklandığımızda ilişkilerin yarattığı aşk, intikam ve ihanet olgularının yüzümüze tokat gibi indiğini görürüz. Yani insan psikolojisinin yarattığı devinimle oluşan ilişkiler üzerine kurulu bir oyunla karşı karşıyayız. Bugüne kadar yazdığı hiçbir romanı tamamlayamamış bir yazarın, ilk kez tamamladığı (son defa) “Oda No:11” adlı romanının sayfaları arasında bir yolculuğa çıkıyoruz. Romanın sayfaları okundukça odanın cazibesi ortadan kalkıyor. Sex düşüncesini beynimizden silen, bir kadın ile erkeğin yalnız kaldıklarında birbirlerini sorguladıkları olaylara everilen, ilişki biçemlerini psikolojinin en derin sorgulamalarıyla ortaya döken ‘Otelde’, aslında bizlerin yaşadığı, ama göremediği hayatları gözler önüne seriyor. Oyun oynamak değil mi yaşamak? Hayat rollerin bize yüklediği misyondan öteye geçemez! Ve oynadığımız her oyundan sonra ‘artık oynamak istemiyorum’ diye bağırmıyor muyuz?

Oyundaki kadın ve erkek oynadıkları oyun içinde birbirlerine saldırıyorlar psikolojik olarak. İhanet nedir? Peki ya intikam nasıl alınır? Kadın ya da Erkek olmak can yakar mı? İnsan suç işlerken bile isteye mi dürtülerini kontrol etmez? Neredeyse iki saat süren gösteri, otel odasının duvarları arasında yeni bir adım atmak isteyen bir kadın ve yaşamın ağır şartları altında yok olmak üzere olan bir yazarın yolunu gösteriyor. İki kişinin ilişkisi, otel odasının dar alana sıkışmış yapısıyla sınırlı değil, aksine karakterlerin geçmiş yaşantıları, gelecek planları ve korkuları etrafında oluşuyor. “Beyefendi sizi anlıyorum” sözcüklerini duyar duymaz bir kadın ve bir erkeğin en karanlık, en mahrem, en derin düşüncelerine dalış yapıp, sarsıntılı psikolojik ruh halinin içine çekiliyoruz. Aslında sahnedeki kadın ve erkek birbirine bir o kadar yakın ve bir o kadar uzak! Oyundaki Polis karakteri ise bulduğu bu romanın sayfalarında cinayetin izini sürüyor. Olaylar ilerledikçe insanın varoluş sorunsalına odaklanıp kendi kimliğimizi düşünüyoruz.

Enda Walsh’ ın ‘The Walworth Farce’ oyununda olduğu gibi sahnede oyun oynayan karakterler mevcut. Peki tamamlanmayan, birbirinden bağımsız oyunlar neyi açıklıyor? Yung’ un dediği gibi ‘İçsel kaçış, sonsuz bir kaçış…” Psikolojik bir yüzleşme her bir hikaye. Neyin rolü zor geliyorsa orada isyan ediyorsunuz. Yaşadığınız hayatta böyle değil mi? Zor gelmiyor mu oynadıklarımız? Ebru Unurtan ve Okan Bayülgen ikilisinin psikolojik karakter çözümlemeleri eşliğinde oyun zirveye çıkmış. Okan Bayülgen’ i Richard oyunundan sonra böylesi zeki bir oyunda görmek çok iyi oldu. Birbirlerini sevdikleri için mi oynuyorlar o rolleri, yoksa zorunda oldukları için mi canlandırıyorlar kendilerini? İki oyuncu saatlerce zekamızı zorlayan psikolojik bir devrim gerçekleştiriyor!

Yıldırım Fikret Urağ öylesine muhteşem bir metin yazmış ki, konu içinde konu, olay içinde olay yaşayıp psikolojinin derinliklerine dönülmez bir yola çıkıyoruz. Oyun zeka sorunu yaşayan, gündelik kavgalar peşindeki aptallar için uygun değil. Gerçekle yüzleşmek isteyen insanların tamamlanmamış hayatlarına ortak olup, kendi hayatımızın ne olduğunun algılıyoruz. Tiyatroda görmeye alışık olmadığımız bu çalışma, hepimizim hayatına ortak olan duygularla buluşturuyor bizi. Kaçırmayın, mutlaka izleyin!

Life Art Sanat

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla