Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir: Yeni Nesil Alternatif Seyir Türü/Kuramı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Elmas Eliçe Çetinöz

Seyirci, ilk dönemlerinden beri tiyatronun en temel öğesi olmuştur. İnsanlığın var oluşuyla başlayan tiyatronun günümüze kadar uzanan insanlık tarihi kadar eski bir yapısal özelliği olduğunu ve tiyatroda seyirci kavramının da insanın yaradılışı kadar eski bir kadar olduğunu söyleyebiliriz (Öztay, 2019).  Çağlar boyunca, tiyatrolar seyirciden, seyirciler tiyatrodan beslenmiştir. Tiyatronun insan ve toplumla olan bu yakın ilişkisi tarih boyunca, kitlesel olaylarla, yerel sorunlarla, edebiyat akımlarıyla, imkanlarla ve sınırlarla ilgilidir.

Özellikle 20. Yüzyılın ilk yarısından itibaren farklı akım öncülerinin hayata geçirdiği çalışmalarla bilinen kalıplar yıkılmaya çalışılmıştır ve tiyatroyu vakit geçirme ve eğlence aracı olarak görmekten ayıran deneysel oyunlar ortaya çıkmıştır (Göksever, 2019). Tiyatronun tarih boyunca seyirciyle birlikte değişimler yaşadığı bilinmektedir. Günümüz Türkiye’sinde ise tiyatronun seyirciden etkilenmesi, teknolojik gelişmelerin doğrultusunda değişim göstermiştir. Bunu sadece Türkiye’de yapılan tiyatro oyunlarında değil dünyada yapılan tiyatro oyunlarında da görüyoruz. Sahneye yansıtılan görüntülerle veya sahnede ekran kullanımı ile teknolojik cihazların sahne üzerine yerleştiğini görmekteyiz. Bu bahsettiğim teknolojik cihazların, dijital cihazlar olduğunu belirtmek isterim, örneğin sahne üzerine projeksiyonla görüntü yerleştirme, ekran ile görüntü yerleştirme, sahne üzerinde sabit veya hareketli kamera kullanma, sahne üzerinde sabit veya hareketli dijital görüntü kullanımı. Bu gelişmeler, aklıma şu soruyu getiriyor, tiyatroda bu dijital kullanımının nedeni nedir? Dijital gelişmeler karşısında tiyatronun geri kalmasını istememek tek neden olamaz, yine seyirci temelli bir değişim söz konusudur. Seyircinin seyir algısı, dönemin teknolojik gelişmelerinden etkilenerek değişim göstermektedir. Bu teknolojiler tiyatro metinlerinin sahnelenmesinde, tiyatro için artı değer olacak şekilde kullanılıyorsa, ne mutlu!

Burada iki soru devreye giriyor, gerçekten bu metinler bu teknoloji kullanılarak uygun rejilerle sahneye konabiliyor mu ve bu teknolojileri kullanan kişiler gerçekten seyirciyi tanıyarak mı bu teknolojileri oyunlarında kullanıyorlar?

Maalesef, çok iyi konumlardaki tiyatro insanlarından duyduğum basma kalıp düşüncelerle oluşturulmuş dijital destekli rejiler, günümüzde Türkiye Tiyatrosu açısından genç bir tiyatro insanı olan beni üzmekte. Buna örnek verecek olursam; bir genel sanat yönetmeninin gençler telefonla çok ilgileniyor, gençlik oyununda telefonlarından oyuna yön verecekleri bir sistem yaptık demesiydi. Bir grup insanın telefonla çok ilgileniyor olması, o tiyatro oyununda, gençlerin telefon kullanmalarına alan tanımayı gerektirir mi ve bu, o tiyatro oyununa ne kadar hizmet ediyor? Ayrıca bu genel sanat yönetmeni, bu dijital sistemin 2 sene önce genç bir çift tarafından tasarlandığını, İstanbul’da düzenlenen Sahne 2.0 yarışmasında ödül aldığını biliyor mu? Bilmiyor ve bu fikri kendisi bulmuş gibi anlatıyor. Bu hususta biraz acımasız bir dil kullanacak olsam da, neden sonuç hesaplamadan, yeterince araştırma yapmadan, “herkes kullanıyor imkanlarımız var biz de yapalım ya” mantığıyla hareket eden büyüklerimin, dijital destekli işler yapmak istiyorlarsa (her alanda olması gerektiği gibi) öncesinde araştırma yapmaları, gelişmeleri takip etmeleri gerekiyor. Genç yaştaki bir tiyatro insanı olarak, konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Gençlerin yaptığı, geliştirdiği işleri görmezden gelen büyüklerimiz olmamalı. Veyahut tiyatro ile alakası olmayan kurumlar/kişiler tiyatroculara destek olmak için proje oluşturup bu projeler üzerinden fon alıp, sıra verdikleri destek vaadine gelince üç maymunu oynamamaları gerekiyor. Nice örnekleri var ve bunlar maalesef günümüz gerçekleri, ama farkına varılması gerekiyor.

Ben matematik öğretmenliğinden mezun olmuş, yüksek lisansını yapmış, oyunculuk ana sanat dalında 4 sınıf öğrencisiyim. Multidisipliner bir sanatçı olarak üretimlerime devam ediyorum. Tiyatronun oyunculuk dışındaki bölümlerinde yaklaşımım da, önceki eğitimlerimden ötürü daha bilimsel ve daha akademik. Bu sebeple size geliştirmiş olduğum Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’i anlatırken, bilimsel temelini, bu temelin sosyal etkisini ve bu etkiyi Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir ile, tiyatroya nasıl uyarladığımı anlatacağım.

Günden güne artan ve yaygınlaşan teknolojik yenilikler özellikle gençlerin oldukça ilgisini çekmektedir ve birçok kişiselleştirilmiş teknolojik cihaza sahip olan gençler, bu cihazları genellikle eş zamanlı olarak kullanmayı tercih etmektedir (İmren, 2019). Birden fazla kişiselleştirilmiş teknolojik cihaza sahip olan gençler, bu cihazları eş zamanlı olarak kullanmaktadır (İmren, 2019). İmren’in (2019) çalışmasında bahsetmekte olduğu kişiselleştirilmiş teknolojik cihazlar arasına telefon, tablet, dizüstü bilgisayar gibi araçlar girmektedir. Bu cihazların eş zamanlı kullanımı deyince aklınıza neler geliyor? Benim aklıma bilgisayardan dizi izlerken, telefonda mesajlaştığım veya oyun oynadığım anlar geliyor. Başka bir araştırma sonucu da “Ülkemizdeki gençlerin birçok cihazı eş zamanlı veya aralarında geçişler yaparak kullanım oranı %36 iken, gelişmiş ülkelerdeki gençlere ait bu oran %32,5-%41 arasında değişmektedir. Bu bağlamda oranlar arasında benzerlik olduğu görülmektedir (Brown, 2014). “ demektedir. Eş zamanlı veya aralarında geçişler yaparak birçok cihazı kullanma oranlarının yakınlığı, hepimize tanıdık olan bu becerinin sadece bizim ülkemize ait bir şey olmadığını, dünya genelinde var olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda geliştirmiş olduğum Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir türü, sadece ülkemizde değil, dünya üzerinde kendine bir yer bulacaktır.

İmren (2019)’in çalışmasında çoklu medya görevinin daha fazla tercih edilmesinin yaş, cinsiyet (Hwang, Kim ve Jeong, 2014), ırk, eğitim ve gelir düzeyleri (Srivastava, Nakazawa ve Chen, 2016) ve kişilik özellikleri (Hwang vd., 2014) ile kısıtlı zamanda işleri halletme, sıkılma veya sabırsız hissetme ve yalnızlık (Tokan, 2011) gibi motivasyonların olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmalarda elde edilen sınıflandırmalara baktığımızda, çok geniş bir yelpaze olduğunu görmekteyiz. Şöyle ki, çoklu medya kullanımını yaş da etkilemektedir, eğitim düzeyi de ve hatta kişilik özellikleri de.

Teknolojik yeniliklerle dolu dijital çevrenin, özellikle bu çevreye adapte olarak büyümüş olan gençlerin (Choudhury ve McKinney, 2013) paralel işlemleme yetisi kazanmalarını sağladığı ve böylelikle gençlerin birden çok teknolojik ürünü veya aynı cihazdaki birden çok fonksiyonu birlikte kullanabildikleri düşünülmektedir (Small ve Vorgan, 2008).

Bazı görevlerin eş zamanlı sürdürülebiliyor olması, birden fazla kaynak arasında perfect-time sharing (Welford, 1984) olduğu fikrini geliştirmiştir. Bu fikir, zihnin sınırlı kapasitesi dâhilinde birden çok kaynağın paylaşılarak, bazı görevlerin eşzamanlı olarak da yürütülebileceğini öne süren çoklu kaynak teorileri (multiple-resource theory) ile de örtüşmektedir (Navon ve Gopher, 1979; Wickens, 2002).

Araştırmamın en önemli kaynaklarını olan makalelerden aldığım alıntılardan yola çıkarak; 2008 ve 2013 yıllarında yayımlanmış çalışmalarda dijital çevreye adapte büyümüş (yani dijital yerliler diye tanımlanan kuşak) bireylerin aynı anda birden çok teknolojik cihazı kullanabildiği veya tek cihazda aynı anda birden çok fonksiyonu kullandığı sonucuna ulaşılmış. Bu iki duruma da günümüzden örnekler aradığımızda, ilki bilgisayarımdan dizi açıkken telefonumda yemek tarifini okumam ve bir yandan da yemek malzemelerini hazırlamam, en doğru örnekler arasında yer alır. İkincisi için örneğim ise telefonunuzda dizi izliyorsunuz ama aynı zamanda arkadaşınızla mesajlaşabiliyorsunuz. Dijital yerlilerin bu hususta daha becerikli olması da çok doğal, çünkü teknoloji ile sonradan tanışan ile bebekliğinden beri dokunmatik telefonla uğraşan bir kuşak tabi ki de bir kabul edilemez. Fakat önemli bir noktaya da dikkat çekmek gerekir, bu çalışmaların yapıldığı 2008 ve 2013 tarihlerinde genç kabul edilen insanların 2024 yılında genç yetişkin-orta yaş kabul edildiği, bu sebeple de makale sonuçlarında yazılmış olan “genç” sözcüğünün yanılgı yaratmaması gerektiğini belirtmek isterim. Bu çalışmalar dijital cihazları temel almasına rağmen, insan beyninin eş zamanlı görev yapabilmesi düşüncesi çok daha eskilere dayanmaktadır. Bu sebeple zaten insan beyninin alıştığı bir işlevselliğe dijitalin dahil olması bu kadar çabuk gelişmiştir.

Basil’in Öğrenme Bilimleri Ansiklopedisi’nde yazdığı “Çoklu Kaynak Teorisi” bölümünde yapmış olduğu tanımı aynı şekilde alıntılanmıştır: “Çoklu Kaynak Teorisi, insanların zihinsel süreçler için sınırlı sayıda kaynağa sahip olduğunu ileri sürer. Bu kaynaklar, duyusal düzeydeki işlemlerden anlam düzeyindeki işlemlere kadar çeşitli zihinsel işlemler için kullanılan bir enerji havuzu olarak düşünülebilir. Bu paylaşılan kaynak havuzu farklı görevlere, yöntemlere ve işlemlere tahsis edilir. Bu teori, tekli görevlerin ne kadar zor işlem güçlükleriyle karşılaşabileceğini ve ikili görev performansının, benzer görevlerin farklı görevlerden ziyade gerçekleştirilmesi nedeniyle nasıl daha fazla engellenebileceğini açıklamaktadır. Çoklu kaynak teorisi, psikolojide ikili görev performansı gibi alanların yanı sıra insanların televizyon mesajlarını nasıl anladığını anlamak için iletişim gibi uygulamalı alanlara ve insanların bir ürün hakkındaki bilgiyi nasıl işlediğini anlamak için tüketici araştırmalarında uygulanmıştır.”.  Şu ana kadar bahsetmeye çalıştığım çoklu medya görevi ve çoklu kaynak teorisi terimlerinden yola çıkarak multiasking teriminden bahsetmek istiyorum.

Çoklu medya görevini yerine getiren, yani aynı anda birden çok medya türü veya teknoloji türünü kullanan kişi, multiasking yapmış oluyor. Multiasking üzerine eğitim araştırmalarından bazıları, multiasking yapan çocukların görsel ve işitsel bilgileri entegre etmede daha iyi olabileceğini öne sürmektedir (Cherry, 2020). Susan J. Schwartz, multiasking’in kullanım şekline göre öğrenmeyi destekleyebileceğini savunan insanlar arasında yer alıyor ve fen testi için çalışan bir öğrencinin çalışma arkadaşlarına fotosentez hakkında e-posta göndermesinde çoklu görevin öğrenmeye hizmet ettiğini savunuyor. Fakat öğrenci, American Idol hakkında bir mesaj atarsa bu durum öğrenmenin odağını bozar, diye belirtiyor (Scholastic Institution). Bu açıklama “multiasking”in kullanımına göre insan için faydalı olduğunu savunmaktadır, ve çoklu medya ve çoklu kaynaklar ortak bir amaca hizmet ederse eğer insan için öğretici ve bütünleştirici bir etkisi olduğu savunulmaktadır. Peki çoklu kaynak teorisi, çoklu medya görevi, multiasking becerisi günümüz insanının hayatında bu kadar büyük bir yer tutarken ve eğitimde de kendine bir alan bulmuşken, tiyatro sahnelerinde nasıl karşımıza çıkabilir?

Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’i geliştirirken yola çıktığım soru buydu. 2022 yılının Mayıs ayında, bu projemi Sahne 2.0 yarışmasında sunmuştum. Fakat yarışmanın şartnamesi olmadığı için yarışmacı olan bizlerin telif hakkı saklanmadı. Telif hakkı içinken Ayrıca kazandığımız bir senelik prodüksiyon desteğinin ilk karşılığını ise 30 Nisan 2024’te bir sahne olarak alacağım. Bireysel Çoklu Seyir’in hayata geçiş yılı ilk defa 2022 yılındadır fakat 2024 yılı Nisan ayında Pupa oyunu ile tanıtımını yapacağız. 30 Nisan’da Pupa isimli tiyatro oyununda kullanılacak bu sistem, multiasking becerisini, çoklu kaynak teorisini, çoklu medya kullanımını barındıran Bireysel Çoklu Seyir için geliştirdiğimiz sistemin tiyatro sahnesi için tasarlanmış bir ürünüdür.

Son yıllarda, insanların farklı duyularına hitap eden birçok tiyatro oyunu sahneye kondu. Bunlardan bazıları (Parça Parça, Aşalım Bunları, Sıradan Karşılaşmalar) farklı teknolojiler kullanarak seyirciye, sahne üzerinde birden fazla seyredilecek alan sunmuştur.  Birden fazla ekran sunumu, yıllarca konserlerde, müzik festivallerinde aktif olarak kullanılmasına rağmen son yıllarda tiyatroda kendine önemli bir yer edinmiştir. Her ne kadar teknolojik gelişmelerin tiyatro sahnelerindeki etkisi, seyirci ve tiyatro ekipleri tarafınca kendine yer bulsa da, artık çoklu kaynaklara alışmış insan beyni için uygun, yeni bir seyir türü geliştirmek, olağan hale gelmiştir. Tiyatronun temelinde yer alan seyirci ile tiyatro her zaman birbirinden beslenerek gelişmiştir. Günümüz teknolojisinde her yaştan insan, birden çok teknolojik kaynaktan eş zamanlı bilgi aldığı bilinmektedir (Navon ve Gopher, 1979; Wickens, 2002; Small ve Vorgan, 2008; Tokan, 2011). Tiyatro yapısı gereği yeniliklere açık olsa da ülkemizde yapılan bu yenilikler sınırlı ve kısıtlı kalmaktadır. Çoklu kaynak, çoklu medya kullanımı ve multiasking üzerine yapılan bilimsel çalışmaları destekler nitelikteki günlük hayattan örnekler (aynı anda hem film izlemek hem telefonda oyun oynamak gibi), tiyatro için gereklilik haline gelmiş olan, “seyirci için alternatif yenilikleri” destekler niteliktedir. Tiyatronun, seyircinin her özelliğinden beslenmesi üzerine geliştirdiğim, Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir, seyircinin aynı anda çok kaynaktan bilgi almasını sağlamaktadır. “Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir”in, ülkemiz tiyatrosunda çoklu kaynaktan bilgi almayı sağlayan (Parça Parça, Aşalım Bunları, Sıradan Karşılaşmalar) oyunlardan farklı olan noktaları, seyirciye bireysel bir ekran sunması ve kontrolü seyirciye vermesidir. ÇMK, ÇKT ve Multiasking becerisinde kontrol bireydedir, bu zamana kadar tiyatroda yapılmış sahne üzerinde projeksiyon kullanımı, ekran kullanımı seyircinin kontrolünde değil yapımın kontrolünde olmuştur. Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’de seyircinin oyunu seyirci koltuğundan, tiyatronun kendi doğasında olduğu gibi izlemesinin yanı sıra, kendi telefonundan, sahne üzerine yerleştirilmiş kameralardan izlemesi de mümkündür. Böylece seyircinin hangi açıya yerleştirilmiş kamera ile izlemek istediğine, izlemek istediği zamana veya çoklu bir şekilde izleyip izlememek istediğine kendisinin karar verdiği bir sistem oluşturmuş oluyoruz. Sahne üzerindeki oyuncuyu hem seyirci koltuğundan hem de partnerin gözünden ya da masanın gözünden, duvarın gözünden veya bir yemeğin gözünden izleyebilmesi, Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’in imkanları arasındadır. Aynı zamanda kameralar sahne üzerinde hiçbir şekilde görünmemekte, sabit veya hareketli halde bulunmaktadır. Kameraların yabancılaştırmaya sebebiyet vermesi bu şekilde engellenmiştir.

Seyircinin bu teknolojiyi kullanarak oyuna karşı ilgisinin artmasıyla birlikte, multiasking’in eğitim alanındaki çıktılarından olan pekiştirme özelliği, tiyatro içinde geçerli olacaktır. Bu sayede tiyatro oyununun seyirci üzerindeki etkisi yüksek olmasının yanı sıra, seyirciye kontrol gücü ve tercih merci rolü verilmesi seyircinin daha aktif, daha dikkatli olmasını sağlayacaktır. İnsan beyninin alışkın olduğu multiasking’in tiyatro alanında kendine yer bulması kaçınılmazdır. Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’de bu düşünceden üretilmiş bir türdür. Bu türün aynı zamanda kuram olduğunu savunmamın temel sebebi ise; bu tür, yönetmenler tarafından reji aracı olarak kullanılabileceği gibi, yazarlar bu türe uygun oyunlar yazabilecektir. Oyuncular bu türün gerektirdiği oyunculuk becerisi üzerine çalışacaktır. Tiyatro insanları bu türe uygun beceriler araştıracak, geliştirecek ve sahneleyecektir. Bu sebeple bu tür aslında kuramsal varlığını kendiliğinden getirmektedir. Bu türde, kamerayı taşıyan ve kameraya çok yakın oynamak zorunda kalan oyuncu, bu türün gerektirdiği sınırlılıklar içerisinde bir oyunculuk geliştirmelidir. Provalar sürecinde bu türe uygun bazı gereklilikler geliştirip bunları detaylı bir şekilde raporlaştırdık. Oldukça bilimsel titizlikle hazırladığım raporların ileride bu tür için bir oyunculuk çalışması olarak kaynak niteliği taşıyacağına inanmaktayım. Aynı şekilde yazarlar, Bireyselleştirilmiş Çok Seyir teknolojisinden yararlanmak istiyorlarsa bu teknolojinin sınırlılıkları ve avantajlarına kullanabilecekleri oyunlar yazacaktır. Yönetmenler eski oyunları, bu teknolojiye uygun rejilerle çıkarıyorlarsa oyuncularına buna uygun çalışmalar/antrenmanlar yapmalarına imkan oluşturacaktır, sahne tasarımlarını buna uygun yapmaları gerekmektedir. Bu sebeple literatüre kazandırmış olduğum Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir, bir teknoloji, bir tür ve bir kuram olarak var olmaktadır.

Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’de dijital seyir kontrolleri seyirciler tarafından bireysel kontrol edilebileceği gibi aynı zamanda bir operatör masası tarafından da kontrol edilebilir. Kameraların sahne üzerinde, oyunda yabancılaştırma unsuru olmamaları, bu tür için önemli bir esastır.

Geliştirmiş olduğum Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir aracında, seyirci kendi telefonlarından, sahne üzerine yerleştirilmiş kameralara bağlanabilmekte ve bu şekilde oyunu farklı açılardan, çift/çoklu seyir ile izleyebilmeyi sağlamaktadır. Sahne üzerinde gerçekleştirilen oyun devam ederken seyircinin aynı oyunu farklı açı/açılar veya hareket düzeninde kendi telefonundan izleyebilmesi ve biri canlı biri dijital olarak iki kaynaktan aldığı eş zamanlı benzer içeriğin seyrini aynı anda yapabilmesine odaklanan bu tür, literatürde bahsi geçen çalışmaların sonuçlarından yola çıkarak, seyircilere alternatif bir seyir türü olarak geliştirilmiştir.

2022 yılında gerçekleşen Sahne 2.0 yarışmasında, projenin hayata geçmesi için bir yıl sürecek şekilde prodüksiyon ödülü almamı sağlayan bu fikir, ilk seyircili denemesini 30 Nisan 2024 tarihinde DasDas Alternatif Sahne’de gerçekleştirecek. Bu oyun ile, oluşturmayı hedeflediğim Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir’i hep birlikte deneyimleyeceğiz. Daha önce Yeni Metin 11 kapsamında DasDas Açık Sahne’de oynanan yazıp yönettiğim Serpantin oyununda, sahnede arttırılmış gerçeklik kullanarak seyircilere, kendi telefonlarından da izleyebilecekleri bir alan oluşturmuştum ve bu şekilde Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir için geliştirdiğimiz sisteme ön hazırlık yapmıştık. Fakat Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir türüne uygun yazılmış Pupa oyunu bu türün ilk örneği olacaktır. Bireyselleştirilmiş Çoklu Seyir türü fikrini benim ortaya koymuş ve geliştirmiş olmamın yanı sıra hayata geçirme sürecinde, sahneleme ve oyunculuk açısından Utku Başar Karataş’tan, dijital çözümler açısından Berdan Can Yetkiner’den destek aldım. Bu türün geliştirilmesinde emeği geçen iki önemli insan, onlardır. Bu hususta, oyuna 3 hafta kala hocam ses ve ışık sistemi hala belirsiz, prodüksiyonda eksiklikler var dediğimde, GalatePerform’un tüm kaynaklarını bize açan kıymetli hocam Yeşim Özsoy’a çok teşekkür ederim.

Genç yaşımda öğretmenlik ve tiyatronun dinamiklerini dijitalle besleyen bir insan olarak geliştirdiğim bu türü/kuramı sizinle paylaşmaktan, artık hayata geçirmekten memnuniyet duyuyorum. 2022 yılında sahnede olmasına, umursamazlıkları sebebiyle engel olan insanlara karşı, hayatım boyunca yapmak istediğim işleri hiçbir zaman bekletmeyeceğim. Emeklerimizin, başkaları tarafından önemsiz görülmediği, sömürülmediği, gençlerin insan gücü olarak veya üzerlerinden menfaat sağlanabilecek bir topluluk olarak görülmediği, çalışmalarımızın büyüklerimiz dediğimiz insanlar tarafından kılıfına uydurularak “esinlenilmediği” nice çalışmalara. Tüm içtenliğimle makalede açıkladığım türü, bizimle birlikte deneyimlemek isteyen herkesi davet ediyorum.

30 Nisan günü oyunumuzun bilet satışı olmayacaktır. 80 kişiyi davet edeceğiz. @disscollective instagram hesabımıza mesaj atarak kişiye özel dijital davetiyelerinizi alabilirsiniz. Saygılarımla.

 

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Elmas Eliçe Çetinöz

Yanıtla