Erdoğan Mitrani
GalataPerform’un oyun yazarlığını geliştirmek amacıyla başlattığı Yeni Metin Projesi Türk Tiyatrosuna çoğu ünlü olmuş, ödüller kazanmış çok sayıda önemli yazar kazandırdı.
GalataPerform, 2012’den bu yana, atölyelerde eğitim alan oyun yazarı adaylarının ilk veya ikinci oyunlarını desteklemek, yeni yazarların görünürlüklerinin arttırmak, sahne sanatları sektörüyle tanışmalarını sağlamak amacıyla, yazılan oyunlardan seçilenlerin, profesyonel oyuncu ve yönetmenler tarafından sahnelenmiş oyun okuması olarak izlenebildiği Yeni Metin Festivalini gerçekleştiriyor.
Türkiye’nin ilk Oyun Yazarlığı Festivali, seyircilere ve tiyatro profesyonellerine özgün metinler sunarken, oyunlardan sonra yazar ve yönetmenlerle gerçekleştirilen söyleşiler tiyatro alanında yeni tartışma ve fikir alışverişlerine alan açıyor.
Geleceğin yazarlarını keşfetme fırsatı yarattığından ülkemizin en önemli tiyatro şenliği olarak gördüğüm festival bu yıl 12. kez, Beyoğlu’nun değişik mekân ve topluluklarında yapıldı. Her yıl farklı bir tema esas alınarak yazılan metinler bu sene ‘gerçek’ kavramı etrafında oluşturuldu.
İzleyebildiğim oyunların hemen hepsi profesyonel sahnelenmeyi hak eden çok düzeyli çalışmalardı. Onlarla ilgili izlenimlerimi aktarıyorum.
‘Yaşayabilir Miyim?’
12. Yeni Metin Tiyatro Festivali dünyaca ünlü Théâtre Complicité’nin oyunu, genç bir siyahi İngiliz aktivist sanatçının iklim krizi konusundaki deneyimlerinden esinlenen ‘Can I Live’in film gösterimiyle açıldı.
Tasarlayan, yazan ve oynayan, İngiliz sahne ve ekranlarının yükselen yıldızı Fehinti Balogun’un gözünden İngiliz iklim hareketinin kalbindeki temsil eksikliğine işaret eden performans, iklim krizinin acil durumu ve sosyal adaletin buluştuğu yerle ilgili yaşamsal bir araştırma. Rap, sözlü anlatım ve tiyatronun kullanıldığı oyun, aktivizmden dışlanmış hisseden veya nasıl dâhil olacağını bilmeyen herkesi aksiyona çağırıyor. Oyunu birlikte yöneten
Simon McBurney ile Daniel Bailey, tematik açıdan didaktizme kayma tehlikesi olan metni, Balogun’un sahne sempatisinin ve dijital tiyatronun olanaklarının desteğiyle, düşündürücü ve keyifle izlenen görsel işitsel bir teatral yapıma dönüstürmüşler.
A Turma / GalataPerform yazar misafir programı
Galata’nın vegan/vejeteryan kafesi Vacilando Cafe’de, Porto’nun A Turma Tiyatrosu ile GalataPerform arasındaki Yazar Misafir Programı kapsamında İstanbul’a gelen ‘Turizm’ oyununun yazarı Tiago Correia ve kurucusu olduğu A Turma’da birlikte çalıştığı yazar, oyuncu Antonio Parra ile yapılan söyleşide gelecek yıl iki tiyatro arasındaki işbirliği sonucunda hem İstanbul hem Porto’da birkaç ortak yapımın sahneleneceği projeden haberdar olduk.
Kayıp Sahneler
İKSV Festivalinin kapanış oyunuyla çakıştığından üzülerek katılamadığım, konsepti Yeşim Özsoy’a ait bu Beyoğlu Tiyatro Mirasını hatırlama projesi katılımcıların Beyoğlu’nun ‘kayıp sahnelerine’ yaptıkları bir zaman yolculuğuydu. Seyircilerin kulaklıklarıyla yürüyerek katılacağı bu gezi boyunca, GalataPerform’un eski evinin önünden yürüyüşe başlayarak, rehber oyuncu Batur Belirdi eşliğinde, zamanında nice kumpanyalara, operalara, müziklere, aşklara, kahkahalara, ağıtlara ev sahipliği yapmış; günümüze hiç izi bırakılmamış o güzel ‘Kayıp Sahneler’e, Tepebaşı Dram Tiyatrosu’na, Elhamra ve Naum Tiyatrolarına, Küçük Sahne ve Venüs Tiyatrosu’na uğranılıyor.
Offroad
Mehmet Salih Sezgin’in yazdığı BeReZe’nin üç kurucusundan Elif Temuçin’in yönettiği, Firuze Engin ve Erkan Uyanıksoy’un oynadığı ‘OffRoad’ görsel ve yapısal olarak yol ve yolculuk hissi ve kavramını metnine ince şekilde işleyen bir oyun. Birbirlerini pek tanımayan iki kardeşin bir gece ormandaki yolculuğunun etkileyici öyküsü, hem soyut, hem somut, hem gerçekçi, hem gerçeküstücü. Zaten gerçeküstü de gerçeğin farklı bir yansıması değil midir?
Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız
Deniz Sevilay Bulut’un yazdığı ‘Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız’, toplum baskısı yüzünden hayatlarını, sırlarını ve gerçeklerini özgürce yaşayamayanların bir akşam yemeği boyunca konuşulamayanları konuştuğu bir metin. Tuğçe Tanış’ın iki-üç provanın ardından sahnelenecek düzeydeki oyun okuması, onun sadece çok iyi bir oyuncu değil, son derce yaratıcı bir yönetmen de olduğunu kanıtlıyor. Dilek Uluer, hastalığını bilinçli olarak kullanan erken Azheimer hastası anne alarak harika. Can Yılmaz finalde cinselliğiyle ilgili beklenmedik sırrı açıklarken bile müthiş inandırıcı. Güneş Sayın ‘erkeğini’ gerçek kimliğinin bilincinde olarak aşkla sevdiğini o benzersiz gülümsemesiyle ustalıkla aktarır.
Fairfly
Önceki senenin okumaları arasında çok ses getiren, GalataPerform’un geçen sezon sahnelenmeye başladığı, İspanyol yazar Joan Yago’nun, günümüz iş dünyasındaki girişimcilik kültürüne ironik bir bakış açısı getiren oyunu ‘Fairfly’ın deprem felaketi sebebiyle ertelenen galası bu yıl festival kapsamında gerçekleşti.
Geri Dönüşü Yok
Geçen yıl Senenin Oyunu ödülünü alan Sena Işıldar, distopik bir dünyadaki geri dönüşüm ve varoluş öyküsü ‘Geri Dönüşü Yok’la, absürdün aslında gerçeğin çarpıtılmış hâli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bu hem gerçekçi hem fantastik oyunda Tansu Biçer ve Defne Koldaş’a
İBBŞT’nin ‘Savaş ve Barış’ının başarılı Andrey’i İlker Sami Kılıç eşlik ediyor.
Her Şey Yolunda
Gülperi Karademir’in yazdığı, İsmail Sağır’ın yönettiği, Ceyda Akel, Çağdaş Tekin, Meriç Rakalar ve Murat Kapu’nun müthiş başarılı bir ekip oyunculuğu sergilediği ‘Her Şey Yolunda’ bir adamla bir genç kızın yaşadığı hassas bir taciz olayı sonrasındaki sürece odaklanır. Kız olayın ardından verdiği ifadeler ve bıraktığı mektupla yaşadıklarını anlatmış ve kabuğuna çekilmiştir. Adamsa, kankasına ve avukatına ısrarla hiçbir şey yapmadığını söylemektedir. Sağır ve Rakalar, kurbanı oynayan, etrafı ve izleyicilerle ustaca empati kuran adamın ‘gerçeğini’, oyuncunun durmaksızın sallanan bacağı üzerinden başarıyla yansıtırlar.
Senenin Oyunu: Yangın Yeri
Yeni Metin Tiyatro Festivali kapsamında her sene Yeni Metin Atölyelerinde yazılan bir oyun metnine Senenin Oyunu Ödülü veriliyor. Bu sene ödülü, Serkan Nejdet Sadıkoğlu’nun yazdığı, Ayşe Draz’ın yönettiği ‘Yangın Yeri’ aldı.
Oyun, yazarın da belirttiği gibi 2050’lerde, suyun tükenmekte olduğu, kuraklığın ve artan sıcağın kontrol altına alınması güç yangınlara sebep olduğu distopik bir gelecekte geçer. Ağabeyle kız kardeş, uzun zamandır görmedikleri anne ve babalarını ziyaret ederler. Oğul, evlerini satarak suyu daha çok bulabilecekleri bir yere taşınmalarını istemektedir. Ebeveynler, özellikle anne, gerçeği görmezden gelmekte, yok saydıkça gerçekten yok olabileceğine inanmaktadır. Ve tepenin ardından yangın başlar…
Sadıkoğlu’nun iklim krizinin insanlığı nereye götüreceğine ürkünç bir kehanet getiren, gerçeküstüne ve absürde göz kırpan usta işi bilimkurgu metni, inanılmaz görünmesine karşın müthiş gerçekçi.
Ayşe Draz, sahnenin önünde yan yana oturttuğu Adil Ömer Çetindağ, Arda Yeşillikçi ve Sedat Kalkavan’ın başarılı ekip oyunculuğunu arka plandaki ekrandaki Rıza Efe Reis’in, dış mekânı, kimi karakteri ve özellikle yangını var eden görsel tasarımıyla destekliyor. Sadece dört oyuncu ile sahnelemek istediğinden, Adil Ömer Çetindağ beden dili ve ses tonlaması değişikliğiyle oğul ve kuzeni ustaca ayrıştırırken, Sedat Kalkavan, üzerindeki ışık söndüğünde projeksiyondaki dayıyı seslendiriyor. Elif Ongan Tekçe’nin dünyası yok olmaya doğru giderken “et mi, dolma mı?” leitmotiviyle kendini her türlü gerçekten soyutlayan anne yorumu çok etkileyici.
Yangın Yeri, çoğunluğu soyut metinlerin gerçek kavramını büyük başarıyla yansıttığı bu çok ilginç seçkide ödülü kesinlikle hak etmiş bir metin.
Nordic Fokus
Uluslararası kültürel işbirliğini her zaman ön plana alan Yeni Metin Festivali bu yıl, Nordik Fokus projesi kapsamında Türkiye’ye gelen İskandinav yazarlarının Türkçe’ye çevrilen oyunlarını Türkiye’den yönetmenlerle buluşturdu. Bu bölümde izlediğimiz oyunlar bir başka yazının konusu olacak. Hepinize iyi seyirler…