Bir Sansür Vakası Daha

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Kültür-sanat alanında işleyen yasak ve baskı mekanizmaları, ekonomik sorunlarla birlikte sanatçıların ana gündemi olmaya devam ediyor.

Son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız festival yasaklarına bu kez Altın Portakal Film Festivali yasağı da eklendi. 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali yönetimi, belgesel bölümünde yarışma filmi olarak yer alması için ön jüri tarafından seçilen “Kanun Hükmü” adlı belgeseli programdan çıkardı. Gerekçe olarak ise, KHK ile ihraç edilen iki kamu çalışanının sürecini anlatan belgeselde yer alan kişilerden birinin yargı sürecinin devam ettiği iddiasını ortaya attı. Bu karar üzerine festivalin jüri üyeleri ve ulusal yarışmada yer alan çoğu film festivalden çekildi ve “Kanun Hükmü” festivale geri alınmadığı takdirde bu kararlarının arkasında duracaklarını açıkladı. Bu ortak ve güçlü tepkinin ardından, festival yönetimi “filmde yer alan kişi ile ilgili yargılama sürecinin devam etmediği” festival yönetimince belgelendiği için filmi yarışma seçkisine geri aldıklarını açıkladı. Bu karar, festivale “film karakterlerinin devam eden bir yargı sürecinin olmaması” gibi bir kriter getirmesiyle absürt olsa da bir geri adım niteliği taşıyordu. Fakat ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı festivalden çekildi, Adalet Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı “Kanun Hükmü”nü hedef gösterdi, bakanlıkla birlikte hareket etme mecburiyeti gerekçesiyle sponsorlar da çekildiklerini açıkladı. Tüm bunlar aslında başından beri nasıl bir sansür ve baskı mekanizmasının devrede olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu. Nihayetinde de Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı festivali iptal ettiklerini duyurdu ve böylece festival 12 Eylül darbesinden beri ilk kez yapılamamış oldu. 

Bu sürecin bir benzeri 2014 yılında da yaşanmıştı. Reyan Tuvi’nin Gezi üzerine çektiği bir belgesel olan “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek…” de belgesel yarışma seçkisinden çıkarılmıştı. Festival çevresinde bu seneki kadar örgütlü bir karşı duruş sergilenmediğinden, belgesel seçkisi jüri üyeleri ve belgesel yarışma filmleri festivalden çekilse de festival gerçekleşmişti. Bir yandan da, sonrasında bu tür tartışmalara sebebiyet vermemek için, film festivallerinde ön jüri elemesi vasıtasıyla üstü örtük bir sansür uygulandığı da sinema camiasında konuşulan bir gerçek. Herkesin bildiği, ama ispatlanması mümkün olmayan bu örtük sansür belki de festivalleri sürdürebilmenin koşulu haline gelmiş durumda.

Oyuncular Sendikası çatısı altında bir araya gelen seslendirme oyuncuları, 2 Ekim tarihinde bir iş bırakma eylemi yaptı. Çalışma koşullarının insan onuruna yakışır düzeyde olmadığını, enflasyon karşısında ezilen ödemelerle masraflarını bile karşılayamaz hale geldiklerini belirten seslendirme oyuncuları, yaşanan mesleki erozyonun önüne geçilmesi ve yapay zekâ ile ilgili birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiğine vurgu yaptı. Seslendirme oyuncuları böyle bir iş bırakma eylemine gittiği sırada, 2012 yılından beri çalışmalarını sürdüren Sanat İş Kolu Platformu’nun sözcüsü Murat Muslu verdiği bir söyleşide sanatçıların özlük haklarının nasıl belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Oyuncular Sendikası da dahil sanat örgütleri, Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar İş Kolu altında faaliyet gösteriyor. Sanat İş Kolu Platformu’nun paylaştığı verilere göre, bu iş kolunda faaliyet gösteren sanat sendikalarının üye sayıları iş kolunun diğer bileşenlerine kıyasla oldukça az. Bu da sanatçıların anayasadan, iş kanunu, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunundan doğan haklarını kullanmalarını engelliyor. Platform, sanat örgütleri için ayrı bir “güzel sanatlar iş koluna” ihtiyaç olduğunu belirtiyor ve sanatçıların toplu sözleşme ve grev haklarının yanı sıra sosyal güvence, kayıt dışılık, özlük, telif gibi konularda farkındalık yaratmaya çalışıyor.

Tiyatro sezonunun açılmasıyla ödüller de gündeme geldi. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Ödülleri 30. kez, Afife Tiyatro Ödülleri 25. kez verildi. TEB ödüllerinde bu sene ilk kez, geçen sene jürinin aldığı karar doğrultusunda “kadın/erkek oyuncu ayrımı” yapılmadı ve oyuncu ödülleri “yılın oyuncuları” kategorisi altında verildi. Afife Tiyatro ödüllerinde ise, özel ödüller dışında toplam 12 daldaki ödüllerden 8’inin ödenekli tiyatrolara verilmesi dikkat çekti. Sahne, ışık ve giysi tasarımı alanlarındaki adaylıkların neredeyse tamamının yine ödenekli tiyatrolar arasından gösterilmesi de düşündürücüydü. Özel tiyatroların sırtındaki ekonomik yükün son derece arttığı bu dönemde, artan prodüksiyon maliyetlerinin ve vergi yükünün tiyatrocuları ne kadar zora soktuğundan daha önce bahsetmiştik. Özel tiyatrolarla kıyaslandığında daha fazla bütçe erişimi olan ödenekli tiyatroların bu sene bu şekilde ön plana çıkmasının, özel tiyatroların içinde bulunduğu durum veya hareket alanlarının daralması dikkate alındığında hakkaniyetsiz bir rekabete işaret ettiği söylenebilir.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: EDİTÖR

Yanıtla