Mehmet K. Özel
avignon’daki ikinci günüm, resmi programdan hiç basın bileti çıkmayınca bütünüyle boşalmıştı. off’tan yedi gösterilik bir seçki hazırladım kendime.
istanbul film festivali’nin kartal olduğu zamanlarda sabah 9:00’dan geceyarısı seansına günde 6-7 film izlemişliğim olduğu için, üzerinden uzun zaman geçmiş olsa da, antremanlı sayılırdım ama şimdiye kadar günde yedi tiyatro/dans gösterisi hiç seyretmemişim. benim için unutulmaz bir deneyim oldu.
resmi adı festival off avignon olan festival resmi programla yaklaşık aynı tarihlerde gerçekleştiriliyor; bu yıl 57. düzenlenen festival 7-27 temmuz tarihleri arasındaydı, yani resmisinden iki gün sonra başlayıp, dört gün sonra bitti. festival boyunca 1500 gösteri 140 mekanda sabah 9:00’dan gece 00:30’a kadar kesintisiz şekilde seyirciye sunuldu. sokaklarda şenlikli bir şekilde gösterisinin reklamını yapanlar bu festivalin katılımcıları, dolayısıyla şehri festival havasına sokan esas etkinlik bu.
festivaldeki bu kadar çok oyun arasında iz bulmak zor, ama programın içine biraz girince kendinize uygun patikalar keşfediyorsunuz. programı biraz inceleyince belli bir iki mekandaki gösterilerle daha çok ilgilendiğimi fark ettim. bu mekanlar la manufacture ve train bleu idi. sonradan, off konusunda deneyimli arkadaşımın bana “şu mekanlardakilere bak” diye tavsiye ettiklerinin arasında bu ikisinin ismi vardı, ayrıca 11 ve özellikle dans gösterilerine yoğunlaşan les hivernales. off’ta her yıl isviçre seçkisi de vaatkar işler barındırıyor; geçtiğimiz yıllarda bu seçkide, benim başka festivallerde işlerini seyredip hayran olduğum philippe saire vardı.
bu yıl festivalin çok başındaki tarihlerde orada olduğum için isviçre seçkisini ve les hivernales’teki dans gösterilerini ucundan yakaladım; seçkiden bir şey seyredemedim gerçi, ama 10 temmuz pazartesi sabahı avignon’dan ayrılmadan önce hem train bleue’de, hem de les hivernales’te birer dans gösterisi yakaladım. dansa meraklı olanlara, had safhada çağdaş ve kavramsal olmayan ama kalburüstü dans gösterilerini her yıl off danse başlığıyla sunan theatre golovine‘i de öneririm.
off’ta sistem şöyle işliyor: her oyun festival boyunca haftada bir gün tatil olmak üzere her gün, aynı mekanda, aynı saatte sahneleniyor. programda yaklaşık 1500 gösteri var. bunların arasından sıyrılabilmek çok zor, ancak fısıltı gazetesi ve kulaktan kulağa çok iyi işlerse, bir şansınız var. her oyun bitiminde sanatçılardan biri söz alıp, oyunu beğendiyseniz lütfen etrafınıza tavsiye edin diye ricada bulunuyor.
ilk günlerde orada olduğum için salonlar genellikle boştu. ama tam da fısıltı gazetesi’nin ne kadar etkili olabileceğini, ilk gün seyredip hayran olduğum DEJA’ya ikinci gün arkadaşlarımı götürdüğümde salonun daha kalabalık olduğunu gördüğümde ve instagram’da takibe başladığım topluluğun beşinci gösterilerinde kapalı gişe oynadıklarını post ettiklerinde bizzat deneyimlemiş oldum.
festival 140 mekanda gerçekleşiyor, ama avignon’da 140 tane gösteri mekanı yok doğal olarak. bu mekanların neredeyse hepsi sadece festival süresince gösteri mekanına dönüştürülen yerler. örneğin benim bir çok gösteri seyrettiğim, la manufacture’ün kullandığı mekanlardan biri aslen bir paten salonu (la patinoire), diğeri eski bir şatodan kalma arazinin içindeki bir yapı (chateau de saint-chamand).
şehir surlarının içinde 140 mekana yer olmadığı için bazı gösteri mekanları surların dışında, yürüyerek veya toplu taşıma ile kolay ulaşılmayacak mesafede. organizatörler buralara ücreti gösteri biletine dahil servis/otobüs seferleri (bunlara navette deniyor) planlamışlar. buralardaki gösteriler katalogda hem servisin şehirden kalış-varış, hem de gösterinin başlangış-bitiş saatleriyle belirtiliyorlar.
belki de off’un en havalı tiyatro mekanı, sinemadan dönüştürülmüş la scala provence. la scala beş yıl önce paris’te açılan özel bir tiyatro mekanı. orası da eski bir sinemadan dönüştürülmüştü. la scala’nın işletmecileri bir zaman sonra taşrada da bir nevi şube açmışlar. [2018 aralık’ında paris’teki la scala ve açılış gösterisi yoann bourgeois’nın “scala”sı hakkında yazmıştım, merak edenler tıklasınlar.]
e off’ta yaşadığım ilginç bir olay ile avignon festival günlüğümü noktalıyorum:
avignon’daki o ikinci günümde henüz 9:20, 12:00, 14:20 ve 15:40 seanslarında birer gösteri seyretmişim. bunlardan sonuncusunun basın görevlisiyle sohbet ederken, frankofon olmadığım için off’ta fiziksel tiyatro, dans veya kukla gösterileri arasından seçim yaptığımı söyledim. bunun üzerine o da, patinoire’da akşamları 22:05’te başlayan bir gösteriyi hararetle tavsiye etti; brezilyalı olan koreografın uzun bir aradan sonra tekrar off’a geldiğini, çok özel ve yaratıcı bir sanatçı olduğunu, işlerinin karanlık olduğunu ama yaşanan deneyime değdiğini söyledi. o günün akşamı dahil kalan üç akşamım doluydu, dolayısıyla bu ilginç tavsiyede aklım kalsa da yapabileceğim bir şey yok gibiydi.
gideceğim bir sonraki gösteri yine şehir dışındaydı ama bulunduğum chateau de saint-chamand ile gideceğim la patinoire’ın arası 10 dakika yürüme mesafesindeydi, dolayısıyla mekana vaktinden çok erken varmış, saat öğleden sonra beş olmasına rağmen bunaltıcı etkisini sürdürmekte olan güneşten korunmak için binanın önündeki alana kurulu geniş çadırın içinde oturup beklemeye başlamıştım. yanıma yaşlıca bir adam geldi; ince uzun bedenli, kır gür saçlı biriydi. selam verdi, gönülsüzce karşılık verdim ve incelemekte olduğum broşüre geri döndüm. çok geçmeden bir hamle daha yaptı; önce fransızca, sonra benden gelen cevaba göre ingilizceye dönerek soru yağmuruna tuttu beni; nereliydim, avignon’a festival için mi gelmiştim, kaçıncı gelişimdi, off’ta kaç oyun seyretmiştim, hangisini en çok beğenmiştim. biraz sonra fark ettim ki, cevaplarımı dinlemek kadar, sorularına vereceği kendi cevaplarını bana söylemeye de hevesliydi: avignon’luydu, yıllardır off’u takip ediyordu, off’ta şimdiye kadar 2000’nin üzerinde gösteri seyretmişti (demek başka şehirlerin de baysan pamay’ları var diye geçirdim içimden) ve sonunda baklayı ağzından çıkardı, beni dürtmesinin esas nedenine geldi: bu kadar gösteri arasında bir iş vardı ki, yıllardır off’ta seyrettikleri arasında ilk 10’daydı, ne yapıp edip mutlaka seyretmeliydim. sonraki üç akşamımın dolu olduğunu söyleyince, hangi gösterilerki onlar diyerek hesap bile sordu, insanlar seçimlerinin sonucudur diyerek ders de verdi.
bu kadar şiddetle tavsiye ettiği hangi gösteriydi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. ve doğru tahmin: gün içinde daha önce basın görevlisinin tavsiye ettiğiyle aynı: artur luanda riberio ile andre curti’nin “enquanto você voava, eu criava raízes” (sen uçarken ben kök salıyorum).
aslında bu gösteriyi ben de gözüme kestirmiş, yukarıdaki taslakta görüldüğü gibi programıma yazmıştım, ama daha sonra, tanımadığım bir sanatçının gösterisindense, çok sevdiğim olivier dubois’nın bizzat dans ettiği solo gösterisini seyretme isteği ağır basmış ve gündüz basın biletimi satın almıştım. evet, off’ta bazı gösterilere, organizatörlerin kararı doğrultusunda basın bileti indirimli bile olsa ücretli.
peki her şeye rağmen, son üç gecemin birinde, aynı gün bir saat arayla bana tavsiye edilen o gösteriyi seyretme şansı yarattım mı kendime?