Tiyatro Kök35’in Yeni Çocuk Oyunu Oz Büyücüsü, Arkadaşlık ve Farkındalık Üzerine

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dilan Kater

İzmir’de kurulan tiyatro topluluklara bir yenisi daha eklendi: Tiyatro Kök35. Bu yeni topluluğun ikinci çocuk oyunu Oz Büyücüsü, küçük arkadaşlarını bekliyor! Arkadaşlığı ve farkındalığı büyülü bir evrende anlatan oyun Tiyatro Peron’da sahneleniyor.

Prömiyerini 9 Nisan’da gerçekleştiren Oz Büyücüsü oyununun yönetmeni Anıl Alkan, oyunu Lyman Frank Baum’un orijinal hikâyesinden uyarlayan Gökhan Derbent. Performanslarıyla hem güldüren hem de düşündüren yetenekli oyuncular ise Umut Can Koçmen, Eda Nur Solaklı, Yavuz Kaan Gültekin ve Meva Nur Akagündüz… Ayrıca, perdelerin açılmasıyla birlikte görsel bir doyum sağlayan kostümleri ve yaratıcısı Kübra Solaklı’yı da unutmamalı. Kostümler için oyunun belki de en dikkat çekici unsuru demek yanlış olmayacak.

İnteraktivite…

Çocuk oyunu denildiğinde genelde akıllara interaktif bir üslup gelir. İzleyicilerin heyecanlı, meraklı ve etkileşime açık çocuklar olduğu düşünüldüğünde bu gösterim tarzı, onları etkin bir konuma geçirerek zihinsel ve iletişimsel aktivitelerini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor. Bu gösterim tarzına, oyun içindeki düşünceyi, tartışma başlıklarını ön plana çıkarmaya çalışan, eğitim amacı güden rejilerde daha çok rastlıyoruz. Ve eğitim denilince akla ilk gelen de hep çocuklar oluyor…

Oysa Oz Büyücüsü oyunu bu standartları yıkmayı hedeflemiş, oldukça riskli ama bir o kadar da cesur bir girişim. Oyun içinde dördüncü duvar korunmuş, oyuncuların seyirciyle aktif bir iletişimi yok. İşte risk dediğim nokta da burada kendini belli ediyor. Bu iletişimsizlik hali, çocuk seyircinin ilgisinin ve merakının kaybolmasına neden olabilir. Ancak ekip bu sorunu müziği, dans ve animasyonu etkin şekilde kullanarak bertaraf etmeyi, dinamik bir anlatım kurarak çocuk izleyicilerin ilgisini çekmeyi tercih etmiş. Bunun yanında oyun, parçalı bir anlatım izliyor. Kahramanlarımızın uzun yolculuğu her bir iklim değişiminde, zaman atlamalarında kesintiye uğruyor. Reji, zamanın geçtiğini, farklı bir olaya atlandığını seyirciye aktarabilmek için performatif bir üslup tercih etmiş. Oyuncular sol tarafta bulunan saatin yanına toplanıyor, saat hızla dönüyor ve kahramanlarımız ufku gözlemler halde donup kalıyorlar. Ardından bir bakıyoruz ki zaman değişmiş, yeni bir macera başlamış. Tabii bu durum sahnenin çokça kararmasına yol açıyor. Dördüncü duvarı koruyan ve yalnızca kırk dakika süren Oz Büyücüsü oyununda bu kadar çok kesinti, böyle bir parçalı yapı ne kadar işlevsel, doğrusu tartışılmalı. Kanımca bu durum çocuk seyircinin dikkatini dağıtıyor, tam olayı kavrayacağı noktada savuruyor ve akıllarda hep bir soru işareti bırakıyor.

Hikâye ve Fikir

Biraz oyun kişilerini tanıyalım… Geçmişe dönmek isteyen küçük bir kız, bir kalbe sahip olmak isteyen, her ağladığında paslanan teneke bir adam, her tarafı saman olduğu için beyni olmayan ve düşünemediğini zanneden bir korkuluk ve kükreyemeyen bir aslan… Hepsinin istekleri var, sahip olamadıklarını elde etmek. Bunun için uzun bir yolculuğa çıkıyorlar. Kimisi yarı yolda yalpalıyor, kimisi bu zorlu yolculuğu tamamlıyor. Ancak sonunda herkesin ulaştığı bir zafer var, o da farkındalık. Eğer Teneke Adam bir kalbe sahip olmasaydı üzüldüğü için ağlayabilir miydi? Ya da Aslan’ın kükremesini elde etmek için gerçekten de büyülü bir nesneye mi ihtiyacı var? Bu sorular uzayıp gidiyor ve küçük seyirciler için keyifli bir düşünme süreci başlıyor…

Oz Büyücüsü’nün çocuk seyirciye aşılamaya çalıştığı, düşünmeye yönelttiği anlam oldukça net, “içindeki gücü keşfet” diyor. Farkındalığı arttırmaya yönelik bu oyunun doruk noktası kahramanlarımızın zaten en önemli şeye yani birbirlerine sahip olduklarını anladıkları noktada gelişiyor. Önemli bir durum, hikâyenin en can alıcı noktası… Yolculuk boyunca bir bir eksilen arkadaşlarının ardından Dorothy fark ediyor bu çelişik durumu. Ancak farkındalık anı yalnızca repliklerle aktarılıyor seyirciye. Bu da enerjiyi düşürüyor, anın önemini özel olarak vurgulamadığı gibi, farkındalık durumunu oyunun genel akışı içinde cılız bir konuma yerleştiriyor. Her imgenin ve anlatının çocukların belleğine yerleştiğini ve büyürken o bellekten beslendiklerini düşünürsek, Oz Büyücüsü oyununun irdelediği asıl meseleyi daha canlı, daha vurgulu bir üslupla aktarmasını dilerdim. Her şey bir yana bu oyun, tartışmayı seven çocuklar için iyi bir seyir deneyimi sunuyor.

Yeni ekipler ve yeni oyunlar İzmir’de seyircileriyle buluşmaya devam ediyor. Tiyatro Kök35 “Çocukları da unutmadık!” diyerek eğlenceli oyunlar çıkarıyor. Gidip bir görmeli, üzerine tartışılmalı… Sezonun bitimine çok az kalmışken Oz Büyücüsü oyunu, 27 Mayıs günü, Peron Sanat’ta küçük seyircisini bekliyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dilan Kater

Yanıtla