[Öznur Oğraş Çolak’ın Cumhuriyet’te yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Bazı tarihi mekânlar insanı hem heyecanlandırır hem de hüzünlendirir. Usta sanatçıların böylesi bir tiyatroda, sahnede, fuayede uzun zamanlar geçirdiklerini bilmekten bu tiyatroyu tiyatro yapanların artık burada olmadıkları ve onları sahnede alkışlayamayacak olmamızın hüznü çöker yüreğimize. Alkışları beyaz kelebeklere ve küçük tiyatro perilerine emanet edip gökyüzüne yolladık önceki akşam.
Ferhan Şensoy, bu ülkenin aydınlık yüzlerinden biriydi. Usta kalemi, oyunculuğu kadar ustaydı. Ferhan Şensoy ile özdeşleşmiş olan Ses Tiyatrosu’nda oyun başlamadan önce ustanın cep telefonlarını kapatın demenin muzipçe anonsunu duyuyoruz. Sonra ışııık ve perdeee. Perde açılır ve “yek-dü se-çar”… Ülkemizde yaşanan büyük afetten sonra perdelerini açan Ortaoyuncular, oyunların gelirlerini depremzedelere bağışlıyor.
Ortaoyuncular, Ferhan Şensoy’un ölümünden sonra müzikli güldürü “Şahları da Vururlar” ile sahneye döndü. 1980’lerin ilk yarısı boyunca aralıksız 586 kez sahnelenmiş olan oyun, biçimsel özellikleriyle Şensoy’un yazarlık ve yönetmenlik tarzının mükemmel bir örneği. Oyun 42 yıl sonra güncellenmiş haliyle sahneleniyor. EYT gibi gündemde olan konulara da göndermeler yapan oyunun yönetmenliğini Volkan Sarıöz üstleniyor.
Oyunun bugün sahnelenmesine kendi adıma çok sevindim, çünkü benim kuşağım bu oyunu Ortaoyuncular’dan seyredemedi.
Devamı için tıklayınız.