Erdoğan Mitrani
Kadıköy Boa Sahne’nin, sanat yönetmenliğini kurucusu Aytekin Atabey’in yaptığı yeni yapımı ‘Yıllar Sonra #tbt’, okul yıllarından beri dost olan, otuzlu yaşlarda beş arkadaşın, yıllar sonra bir akşam yemeğinde bir araya geldikleri gece yaşananları aktarır.
Oyunun başından itibaren ev sahipleri Zeynep’le Kemal arasında pek de açığa çıkmayan huzursuz bir gerilim duyumsanır. Lise ve üniversite yıllarının çılgın, haşarı kızı Zeynep (Melissa Yıldırımer) Kemal’le evlenip hemen çocuk sahibi olmuş, hiç çalışmamış, neredeyse tüm yaşamını babasının fazla ilgilenmediği oğulları Mert’i yetiştirmeye adamıştır. İçine kapanık kocası Kemal (Vurgun Çağlayan) büyük bir şirketin muhasebe müdürüdür. Daha iyi bir kariyer yapabilecek ya da ekonomik refaha ulaşabilecek durumdayken bu ikincil yaşamı kabullenmiş, biraz da hayata küsmüş gibidir. Yemeğe erkenden katılan, Kemal’in üniversite yıllarından ev ve kader arkadaşı banka müdürü Ali’nin (Erden Tunatekin) kendi iş yerinde toplantıda olan karısı Meltem’in gelip gelemeyeceği belli değildir. Bir aracı kurumda üst düzey yönetici Ceyda (Merve Bağdatlı), eşinden ayrıldıktan sonra hayata bakışı değişmiş, yarını düşünmeyi bırakmış, yaşadığı anın tadını çıkartmak isteyen bir kadındır.
Aralarında on yıla yakın zamandır görüşmeyenlerin de, ara ara iletişimi sürdürmüş olanların da olduğu grupta gece boyunca acı tatlı anılar hatırlanır, fotoğraflar karıştırılır, kıyaslamalar, karşılaştırmalar yapılır. Sohbetin orta yerinde kapı çalar ve çoğuyla kötü anıları olan Mithat (Gökay Müftüoğlu) yanında gencecik bir kızla çıkagelir. Hırslı, zeki, kural tanımaz, sıra dışı Mithat bir zamanlar grubun liderliğini yapmış, kimi zaman sevilen, çoğu zaman da nefret edilen biridir. Ceyda’nın onunla arası iyi değildir; yıllar önce ciddi bir ‘kazık’ attığı Ali ondan nefret eder. Sadece Zeynep, yıllar önce onunla müthiş tatsızlıklar yaşamış da olsa, kişilik olarak Mithat’a en yakın karakterdir.
İş yaşamı iniş çıkışlarla dolu, nelere karıştığı tam da bilinmeyen, beraber geldiği, kızı yaşındaki üçüncü eşi Esin’de aradığını bulduğunu söyleyen Mithat oldukça zengin bir müteahhittir. Mithat’ın karısı olduğu için geceye katılan 22 yaşındaki Esin’in (Selin Dumlugöl), diğerleriyle ortak hiçbir yanı yoktur. Gece boyunca çok âşık göründüğü Mithat’a karşı gelindiğinde ya da onun bilmediği taraflarını öğrendiğinde hep kocasını tarafını tutar.
Sohbetin orta yerinde gelen davetsiz misafirle gece yön değiştirir, geçmişten bugüne yaşananların, yanlış anlamaların sonuçlarının sorgulandığı kışkırtıcı bir yüzleşmeye dönüşür.
‘Yıllar Sonra #tbt’ oyununu Hüseyin Alp Tahmaz, 2005’te yazmış. Güncellenmesinde Günay Ertekin’in sağlam dramaturgisinin büyük etkisi var. Bildik, benzerlerini epey izlemiş olduğumuz bir öykü de anlatsa, gerilimin azar azar arttığı, ustalıkla yazılmış, karakterleri ve motivasyonları derinlemesine incelenmiş başarılı bir metin. Emrah Eren’in elindeyse müthiş heyecan verici bir yönetmenlik dersine dönüşüyor.
İzleyicileri, ortadaki yuvarlak yemek sofrasının etrafındaki dört amfiye oturtan Eren, izleyici ile oyuncu arasında duygusal bir interaktif bir bağ kuran, seyirciyle ekibin iç içe olduğu bir meydan sahnesi oluşturmuş. Tuvalet girişi olarak kullanılan kulis kapısından Zeynep’le Kemal’in dairesinin kapısına dönüşen seyirci girişine tüm oyun alanı olayların hep birlikte yaşandığı tek bir mekân olmuş (kostüm ve dekor tasarımı Boa Kolektif’in, ışık tasarımını Ammar Özçelik üstlenmiş). Oyuncuların tüm izleyicilerle iletişim kurması için, ekibin sofranın etrafında sık sık yer değiştirdiği benzersiz bir sahne trafiği yaratılmış. Her birinin müthiş inandırıcı olduğu kusursuz takım oyunculuğuyla yaşanmışlık duygusu daha da pekişmiş.
Tiyatro dersi olabilecek, çok etkileyici bir yorum. Mutlaka izlenmeli derim.
2, 10 Ocak ve sezon boyunca Boa Sahne ve İstanbul tiyatrolarında.
AltSahne’nin yeni oyunu
“İrma Vep’in Esrarı”
1984’te Amerikalı aktör, yazar yönetmen Charles Ludlam ‘The Mystery of Irma Vep / İrma Vep’in Esrarı’ oyununda, 1996’da Fransız sinemacı Olivier Assayas da ‘Irma Vep’ filminde, Louis Feuillade’ın 1915 tarihli sessiz film dizisi ‘Vampirler’in baş kişisinin adını kullanırlar. Hiçbiri ‘Vampirler’in yeniden çevrimi değildir. Ludlam topluluğu Ridiculous Theatrical Company / Gülünç Tiyatro Grubu’nda sahnelenen, uçuk kaçık bir fars yazmıştır. Assayas ise, orijinal filmin yeniden çevrimi için Paris’e gelen Uzakdoğulu kadın oyuncuya odaklanır.
1943’te doğan, 1987’de AIDS’e bağlı zatürreden ölen Charles Braun Ludlam, kurduğu Ridiculous Theatrical Company’de, yazdığı, gotik romanları, Shakespeare, Lorca ya da Wagner’in eserlerini, popüler kültür öğelerini ve eski filmleri taklit ya da tersyüz ederek hicveden iki düzineyi aşkın oyunu sahnelemiştir. Abartılı, ‘kitsch’ tadındaki, bu absürt ve kuir çılgın güldürülerin çoğunda, yetenekli bir oyuncu olan Ludlam rol almış özellikle kadın karakterleri başarıyla canlandırmıştır.
‘İrma Vep’in Esrarı’, Viktorya dönemi melodramlarından farsa, ucuz gerilim, dehşet ve bilimkurgu dizilerinden ‘Wuthering Heights’a ve özellikle Alfred Hitchcock’un ‘Rebecca’ filmine, çok sayıda teatral, sinemasal ve edebi türü alaya alan, vampirlere, hayaletlere, kurt adamlara göndermeler içeren müthiş hınzırca bir taşlamadır.
İrma Vep, dizinin her bölümünde kıyafet değiştirerek bambaşka bir kişiye dönüşür. Ludlam da her biri yarımşar düzine kişiyi canlandıran iki oyuncusuna durmaksızın giysi ve karakter değiştirtir. Öyle ki, yaklaşık iki saatte 30’un üstünde kıyafet değişimi gerçekleşir.
1980’lerde sadece kulüpler ve barlarda gelişen gey ve kuir kültürünü tiyatro sahnesine taşımayı amaçlayan Ludlam, Hitchcock’un Rebacca’sını anımsatan karakteri İrma Vep olarak adlandırarak, orijinal dizinin baş kişisini canlandıran açıkça biseksüel Musidora’ya da saygılarını sunar; metne iki baş kişisinin mutlaka aynı cinsiyetten olması gerektiği notunu ekler, oyunun ilk sahnelenişinde başrolleri oyuncu sevgilisi Everett Quinton’la paylaşır.
‘İrma Vep’in Esrarı’, 1890’larda, merhum eşinin yasını tutmakta direnen aristokrat Egiptolog kâşif Lord Edgar’ın, mesleğinin zirvesinde aktrisliği bırakarak konağa gelin gelen ikinci eşi Leydi Enid’in, konağın hâkimiyetini eline geçirmiş tutucu ve tekinsiz hizmetçi Jane’in, üstüne vazife olmayanlara burnunu sokan kambur bahçıvan Nicodemus’un yaşadığı, merhum eş İrma Vep’in tablosunun içinden tüm ev halkını denetlediği, doğanın içinde doğaüstü sırlar saklayan esrarengiz bir konakta geçer.
Geçmişin gizemlerini ve geleceğin kehanetlerini saklayan konağın duvarlarının ardında esrarengiz canavarlar yaşamakta, her dolunayda civarda yaşayanları birer birer yok olmaktadır. Enid, günden güne evdekilerin kimliklerinden şüphe etmeye başlar…
AltSahne yapımı ‘İrma Vep’in Esrarı’nı Oğuz Utku Güneş yönetiyor, kostüm tasarımını Makbule Mercan, dekor tasarımını Ceren Yılmaz, ışık tasarımını Ayşe Sedef Ayter, ses tasarımını Vehbi Can Uyaroğlu üstleniyor. Çağdaş Tekin’in ‘deshabillé’si ve lame terlikleri hâlâ belleğimde kalan kostümleri, gölge tiyatrosuna yer açan dekoruyla ışığın dramatik kullanımı müthiş. Güneş’in dur durak bilmez Haldun Dormen komedilerinin temposunu aratmayan, hızlı ötesi sahne trafiği olağanüstü.
Oyunculuklar kusursuz. Epizodik rollerde, ayna yansıması Burak Şahinci, İrma Vep, canavar vs. canlandırmaları ile Barış Burak Uslu çok iyiler. Güneş iki baş kişisinin yorumlarında, yazarının kişiliği ve yazıldığı dönem için önemli olan kuir cinsel kimlik olgusunu geriye çekerek, performansın teatral boyutunu öne çıkarmış. Çağdaş Tekin’le Onur Berk Arslanoğlu kimyaları müthiş uyuşan, etkileyici bir ikili oluşturmuşlar. Kadında kadını, erkekte erkeği olağanüstü doğallıkla yorumlamaları benzersiz bir oyunculuk dersi. Ayrıksı, şaşırtıcı, çarpıcı ve müthiş komik; sakın kaçırmayın.
3 Ocak Oyun Atölyesi, 4 Ocak Süleyman Seba Kültür ve Sanat Merkezi ve yıl boyunca tiyatrolarda. Hepinize iyi seyirler.