Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Ekim ayında gerçekleşen hak ihlallerini içeren raporu okurlarımızla paylaşıyoruz:
Sanat sezonunun ikinci ayına kan dökülerek girildi. Bir müzisyen öldürüldü. Ardından müzisyenlere şiddet başladı. Yasaklar ise yeni rekorları zorluyor. İşte 2022 Ekim ayında sanat alanının başına gelenler:
- Ankara’nın Çayyolu semtindeki bir eğlence yerine giden grup, müzisyen Onur Şener’den şarkı istedi. Şener şarkıyı bilmediğini söyledi. Bunun üzerine gruptan üç kişi tartıştıkları müzisyene saldırdı. Grup mekân çıkışında Onur Şener’e tekrar saldırdı. İhbar üzerine olay yerine giden polis saldırganlara müdahale etti. Boğazından cam parçalarıyla ağır yaralanan ve hastaneye sevk edilen Şener, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Olayın faillerinden biri TAİ’de mühendis, diğer ikisi ise Çalışma Bakanlığında bürokrat. Çeşitli sanat insanı, kurumu ve Sanat Meclisi, Onur Şener’e yapılan saldırının sanata karşı yapılmış bir cinayet olduğunu belirterek olayın gerekçesini tartışmak yerine sanatçıya saldırı ortamını hazırlayanlara hesap sormaya çağırdı.
- Kürtçe/ Zazaki dilinde şarkılar söyleyen sanatçı Mikail Aslan, CHP’li Ataşehir Belediyesine yönelik bir açıklama yaptı: “7. Kardeş Kültürlerin Festivali’ne davet ettiniz, sonra iki üç ırkçı trole boyun eğip bizi programdan çıkardınız. Bizi halkımızdan, halkımızı klamlarımızdan mahrum ettiniz. Kardeşliği sesimizi keserek mi inşa edeceksiniz Ataşehir Belediyesi?”
- Konser iptal ve yasaklamaları devam ediyor. Müzisyen Erkan Oğur sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti: “10 Ekim Pazartesi günü Şırnak Üniversitesi 15 Temmuz Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmesi planlanan Erkan Oğur-İsmail Hakkı Demircioğlu konserimiz salon tahsis talebimizin reddedilmesi nedeniyle iptal edilmiştir. Bilet alan dinleyicilerimiz biletlerini bilet satış noktaları üzerinden iptal edebilirler.”
- Grubuyla beraber Antakya sokaklarında müzik yapan klarnet sanatçısı 26 yaşındaki Yusuf Karagündüz, kendisini dinleyen iki kişinin istediği şarkıyı bilmediğini ve bu nedenle çalamayacağını söyleyince saldırıya uğradı. Gece bekçilerinin uyarısıyla müziği sonlandırıp enstrümanlarını alt sokaktaki bir dükkâna bırakıp müzik yaptıkları noktaya geri dönen grup üyeleri, kendilerinden istekte bulunup reddettikleri şahıslarla burada yeniden karşılaştı. İddiaya göre şahıslardan biri kullandığı araçla geri giderek grubun önünü kesti. Karagündüz, diğer şahıstan müsaade isteyince küfürle karşılaştı. Karagündüz bu kez de araçtaki diğer şahsın şişeli saldırısına uğradı. Yüzünde kırılan içki şişesiyle yaralanan Karagündüz, yaşananları şöyle anlattı: “Bir anda yüzümden kan fışkırdı. Gitarist arkadaşıma seslendim. Koşarak bana doğru gelince arabayla kaçmaya çalıştılar. Arabanın camını yumruklamaya başladım. Arabanın kapısını açıp birkaç tane vurdum. Olay yerinde toplanan vatandaşlar da onları darp etti. İstedikleri parçayı çalmayınca, kafaları güzel olunca bana bunu yaptılar. Arabayı bilerek benim üzerime sürdüklerinden emin değilim ama yanındaki arkadaşı beni görünce direkt küfretti. Biri küfretti diğeri yüzüme içki şişesini indirdi. Sonra arabadan muştayı çıkardı. Gitarist arkadaşım üzerlerine gidince kaçmaya başladılar. Sonra beni hastaneye götürdüler ve karakola gidip şikâyette bulundum. Karakolda verdikleri ifadede de ‘kafamız güzeldi, hiçbir şey hatırlamıyoruz. Biz sana mı vurduk abi’ dediler. Suratımda kırıklar, kesikler, dikişler var. Sonuna kadar şikâyetçiyim, mahkemeye vereceğim. Gereğinin yapılmasını istiyorum.”
- Bingöl Üniversitesi, sanatçı Ali Doğan Gönültaş’ın 26 Kasım’da rektörlük salonunda yapmak istediği konserin daha önce 2 bin 500 TL olan salon ücretini 20 bin TL’ye çıkardı. Ali Doğan Gönültaş, şöyle bir paylaşımda bulundu: “Konser yapamazsınız demenin başka bir yolu budur. Sosyal medyada kişisel bir sorunumu paylaşmak tercih ettiğim bir durum değil; fakat müzik yapma motivasyonu gittikçe daha da zorlaşıyor bu memlekette. Bardağın dolu tarafına bakmak zor olsa buna mecburuz. İfademiz (şiir, sinema, müzik…) bütün sansürlerden daha güçlü.” Üniversite önceki Mikail Aslan konseri için de salon kirasının 20 bin TL olduğunu duyurmuş ve Aslan, “Bingöl Üniversitesi Rençber Ezîz’in memleketindeki konserimizi yasaklamanın başka bir yolunu bulmuş” sözleriyle tepki göstermişti.
- Türkiye’nin tarihi eserler bakımından zengin bir ülke olmasına rağmen, tarihi eserlerin kaybolduğu, çalındığı ya da tahrip olduğu yönündeki iddiaların son yıllarda arttığına dikkat çeken CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kaybolan ya da çalınan kültür varlıklarının akıbetinin belirlenmesi için Meclis Araştırması açılmasını istedi… “Yaşanan bu kayıplar eserlerin ya korunmadığını ya da korunamadığının somut göstergesidir. Nitekim Bakanlığın internet sitesinde; Bakanlığa bağlı müze, özel müze, koleksiyoncular, ören yeri, kazı alanı ve diğer alanlardan çalınan veya kaybolan eserler açıklanmıştır. Açıklamalar neticesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı yaklaşık 90 müze, 17 özel müze ve koleksiyonculardan yüzlerce tarihi eserin çalındığı veya kaybolduğu ortaya çıkmıştır” dedi.
- Elazığ’da İrem Derici’yi hedef gösteren bir yazılı açıklama yapan HÜDA-PAR İl Başkanı Yasin Kavaklı, festivale katılan sanatçıların “Elazığ halkının manevi değerlerine uygun olmadığını” öne sürmüş ve “Sapkınlığı benimseyen ve destekleyen birinin tercih edilip davet edilmesi, Elazığ halkının manevi değerleriyle uyuşmamakta, kültürümüze ve inancımıza aykırılık teşkil etmektedir. Bu festivali organize eden yetkililer ve sponsorlar, eşcinselliği destekleyen sapıklar ile aynı duruş içerisinde olmadıklarının gayreti içerisine girmeli ve bu yanlış tercihten vazgeçmelidir” demiş, sonra Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi ve bazı derneklerden de benzer açıklamalar gelmişti. Bu açıklamaların ardından İrem Derici konseri iptal edildi. İrem Derici’nin 2021 yılında alışveriş merkezi açılışı için de Elazığ’a gelmiş ve hiçbir kimseden tepki oluşmamıştı. İrem Derici ise iptal kararına tepki göstererek, İnstagram hesabından 30 Aralık 2021’deki Elazığ konserinden görüntüler paylaştı: “30 Aralık 2021, Elazığ konserimiz. Görüyorsunuz izdihamı, sevgi selini. Elazığ halkı beni istememezlik yapmamıştır, buna eminim, bizim her zaman özel bir bağımız oldu. Ben partiler üstüyüm, ben siyasetler üstüyüm! Ben sanatçıyım! Şarkılarım milyonlara hitap eder. Sevenlerimle arama giremezsiniz. En kısa zamanda bir şekilde sizinle buluşup şarkılarımı bağıra çağıra söyleyeceğim. Bunu da buraya not edin! Bende renk, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı olmaz! Ben sadece severim! Hem de çok severim! Seni çok seviyorum Elazığ!”
- Mersin Tiyatro Derneği’nin bu yıl 7.’sini düzenlemeyi düşündüğü Mersin Uluslararası Tiyatro Festivali için Mersin Büyükşehir Belediyesi’nden 70 bin liralık yardım talebi, Mersin Büyükşehir Belediyesi ekim ayı meclis toplantısında görüşülürken, MHP’li Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşin Yılmaz’ın ithamları dolayısıyla reddedildi. Yılmaz, Mersin Tiyatro Derneği’ni “terörist” diyerek hedef gösterdi, belediyenin de “teröristlere yardım ettiğini” ileri sürdü. Aynı belediye başkanı 5. Mersin Uluslararası Tiyatro Festivali’ne ulaşım desteği vermişti. Dernekten yapılan açıklamada ise, “Kime ait olduğu belli olmayan bir paylaşım üzerinden derneğimizi yaftalamasını doğru bulmuyoruz, bu durumu kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyoruz. Belediye başkanımızdan sözünün ispatını bekliyoruz. Sayın Atsız Afşin Yılmaz sadece dernek olarak bizi değil, bu şehrin tüm yerel tiyatro gruplarını, seyircilerini ve (kendisi de dâhil) tüm belediye başkanlarını da zan altında bırakmıştır. Bir kamu kuruluşu olan belediyeyi, temsil ettiği halk adına yöneten belediye başkanları, söyledikleri sözlerin ağırlığının farkında olmak zorundadır. Hukukçu kimliğinden ötürü yaptığının aynı zamanda bir suç olduğunu hatırlatıyor, gerekli düzeltmeleri yapmasını bekliyoruz” denildi. Bu yıl yurtdışından (İngiltere, Belçika, İtalya ve Singapur) dört grubun hem oyunlarıyla hem de atölyeleriyle katılacağı festivalin, Toroslar Belediye Başkanı Yılmaz’ın sarf ettiği sözler nedeniyle iptal edilme noktasına geldiği belirtilen açıklamada ayrıca, “Oysaki Sayın Yılmaz, Toroslar Belediyesi olarak 2019 yılında yapılan festivalimize destek vermiştir. Bu yıl 7.sini düzenleyeceğimiz Mersin Uluslararası Tiyatro Festivali’ni tüm bu yaftalamalara, engellemelere rağmen gerçekleştirmek için de tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizi sizlerle paylaşıyoruz” denildi
- Grup Yorum’un çalışmalarını sürdürdüğü Okmeydanı’ndaki İdil Kültür Merkezi’ne polis baskın yaptı ve grup üyelerinden beş kişiyi gözaltına aldı. Fırat Kaya, Bergün Varan, Cemil Kurt, Boran Hurustan, Cenk Turan’ın gözaltına alınıp tutuklandığı baskın sırasında kültür merkezi tahrip edildi ve sanat insanlarına ait fotoğraflar parçalandı. Sanat Meclisi, “Yeni sanat sezonuna başladık, 1 ölü 5 tutuklu var” başlıklı bir bildiriyle saldırıları protesto etti.
- Diyarbakır’da sabah saatlerinde gözaltına alınan ve aralarında sanatçı Sarya Ertaş’ın da olduğu 30 kişinin, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve kayyımlar tarafından yapılan festivale tepki göstermeleri ve isimsiz ihbarlar nedeniyle olduğu öğrenildi.
- Hakkâri’de basın açıklamaları, oturma eylemi, açlık grevi, gösteri yürüyüşleri, stant açma, çadır kurma gibi eylem ve etkinliklerin15 gün yasaklandığı bildirildi. Valilik ve Kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinliklerin kapsam dışında bırakıldığı ifade edilen açıklamada, “Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü, milli güvenliğin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlükleri ile genel sağlığın korunması, meydana gelebilecek provokasyonların ve yaşanması muhtemel toplumsal olayların önlenmesi amacıyla… Hakkâri sınırları içinde 16 Ekim saat 00.01’den 30 Ekim saat 23.59’a kadar 15 gün süreyle meydan, cadde, sokak, yol, park gibi umuma açık alanlarda miting, açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, oturma eylemi, insan zinciri oluşturarak yapılabilecek protesto, yürüyüş ve toplanmalar, halk kürsüleri şeklinde toplantı, toplanmalar, halk toplantıları, ses-yayın araçları ile yapılabilecek her türlü sesli ve görsel faaliyetler, açlık grevi, çadır kurma, basın açıklamaları, her türlü stant açma, imza toplama, imza kampanyası, dilek feneri, balon uçurtmak, dron, paramotor, planör ve benzeri her türlü hava faaliyetleri, kamu kurumları hariç olmak üzere anma töreni, konser, şenlik, tiyatro, skeç, sinevizyon, pandomim ve benzeri faaliyetler, meşale yakma, el ilanı, bildiri, broşür dağıtma, afiş ve poster asma ve benzeri her türlü eylemlerin, etkinliklerin ve faaliyetlerin yapılmasının yasaklanması kararı alınmıştır.”
- Bursa’da bir mekâna gelen 10 kişilik grup, sahnedeki müzisyenden çiftetelli çalmasını istedi, “biraz sonra çalarım” cevabını alınca da saldırdı. Ölümden dönen 3 çocuk babası müzisyen Özkan Süslerer, “Tekrar çiftetelli çalmamı istediler. Ben de bir müddet sonra tekrar çalacağımı belirttim. Ardından benimle küfürlü konuşmaya başladı. Ben yine sabırlı davranıp bir şey demedim. Mola yapmak için arka bahçeye çıkınca bir anda darp etmeye başladılar. Bir türlü kaçamadım. Kaburgamda kırık ve omzumda çıkık oluştu. 3 gündür işe gidemiyorum. Bu kişilerden şikâyetçiyim. 2 telefonum da kırıldı” diye konuştu.
- Sokak Sanatçıları Derneği, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin (İZBB) 8 Ağustos’ta yürürlüğe koyduğu sokak sanatçılarına yönelik yasak getiren yönetmeliğine karşı basın açıklaması düzenledi. Dernek adına Özlem Sağlam, yönetmelikte yapılan değişikliklerle belediyenin adeta bindiği dalı kestiğini söyledi. Sokak sanatının gücünü himayesiz ilişkilerden ve özgürlüğünden aldığını belirten Sağlam, “İzmir özelinde güncel sanattan, popüler piyasa sanatına kadar bütün sanatçıların el pençe divan durduğu toplantılarda ısrarla özgürlük vurgusu yapmamız, başta Tunç Soyer tarafından; İzmir gibi, ‘çağdaş, demokratik özgür’ bir kentte, bozgunculuk, kıymet bilmezlik olarak değerlendirildi. Oysaki demokrasi ve özgürlüklerin varlığı, yönetenlerin var demesine değil, asıl olarak yönetilenlerin rızasına bağlıdır. Tunç Soyer’i eleştirmek bizi AKP’li yapmayacağı gibi, olumlu icraatlarını desteklemek de bizi CHP’li yapmamalıdır. Bu açıdan bir kez daha vurgulamak isteriz ki ne sarayın soytarısı, ne de belediyenin emir erleri değiliz” dedi.
- Kürt sanatçı Nudem Durak, Kürtçe şarkı söylediği için 2015 yılında 2 ayrı davadan toplam 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 6 yıldır Bayburt M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Durak, cezaevinde graves (zehirli guatr) ve kemik erimesi hastalığına yakalandı. Bugüne kadar İngiliz rock grubu Pink Floyd üyesi Roger Waters’ın da aralarında olduğu birçok sanatçı Durak’ın özgürlüğünü talep etti ve kampanyalar düzenledi. Nudem’e şarkı söylemeyi öğreten dengbêj babası Silêmanê Sofî (Süleyman Durak), hastalıklarından ve mesafeden dolayı 7 yıldır kızını göremiyor, kızının suçsuz yere tutuklandığını ifade ediyor ve “Tek suçu şarkı söylemesiydi. Cezaevlerinde Nudem’le aynı durumda olan yüzlerce kişi var. Durumu Nudem’den daha ağır olan hasta tutuklular keşke bırakılsaydı, Nudem bırakılmasa da olurdu. Bugüne kadar Nudem şarkı söyleyebiliyordu ama artık söylememe ihtimali çok yüksek ama yine de bırakmıyorlar. Keyfi bir tutum içindeler” diyor.
- Van’da 8 Mart Kadınlar Günü mitinginde seslendirdiği “Sê Jinên Azad” şarkısı nedeniyle hakkında “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla dava açılan sanatçı Şilan Dora’ya hapis cezası verildi. Mahkeme Dora’ya 1 yıl 3 ay hapis cezası vererek, hükmün açıklanmasını geriye bıraktı.
- İlkay Akkaya’nın 31 Ekim’de Bursa Akademik Odalar Birliği’nde gerçekleştireceği konser Nilüfer Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Sanatçının konserine bilet alanlara, “Bilet iadelerimiz bugün itibari ile satın alınan platformlar tarafından yapılmaya başlanacaktır. Üzgünüz” mesajı gönderilerek bilgilendirme yapıldı.
- Sanatçı Edip Akbayram’ın 29 Ekim’de Karadeniz Ereğli’de sahne alacağı Cumhuriyet konseri, Zonguldak Valiliğinin talimatıyla Karadeniz Ereğli Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Yasağın gerekçesi olarak Bartın’ın Amasra ilçesinde, 41 işçinin yaşamını yitirdiği maden felaketi gösterildi. Sanatçı Akbayram, iptal kararı ile ilgili olarak şu mesajı gönderdi: “Bu elim olayın, sadece Bartın ve çevre illerin yası olmadığını, Edirne’den Kars’a tüm yurttaşlarımızın tüm resmi kurum ve kuruluşların yası olduğunu ve aynı üzüntüyü paylaştıklarını, ayrıca bu Cumhuriyetin hepimizin olduğunu o yüzden de siyasi kararlar ile gölgelenmemesi gerektiğini düşünüyorum.”
Sanatçı-izleyici ilişkisi konusunda ortada hastalıklı bir durum var. İktidar sanata yasak, engelleme koydukça izleyici cephesinde de bir saldırganlık baş gösteriyor. Her sanatçının kendine ait bir metni, repertuvarı var. Sanatçı sanatını icra ederken kendi seçtiği yoldan ilerler. İzleyicinin isteğine uyup uymamak sanatçının tercihine bağlıdır. Buna boyun eğmeyen sanatçıya müdahale, tehdit, saldırı ise şiddetin kapsamındadır. İzleyiciler, sanatını paylaştıkları sanat insanını korumakla da yükümlüdürler. Sanatını icra etme durumunda olan sanat insanı kendini korumaktan acizdir. Bizim izleyicilere çağrımız sanat insanına bir saldırı görüldüğünde duruma müdahale etmeleri ve saldırganlığa karşı çıkmalarıdır. Saldırganlık ve yasak sanatın iki büyük düşmanıdır. Ülke çapında saldırganlık ve yasaklara karşı sesler ve tepkiler yükselmedikçe sanat ortamı ayakta kalmakta zorluk çekecektir!