Bahar Çuhadar
Çağdaş Türkçe yazınının üretken ve ‘hınzır’ dişi kalemlerinden biri Şebnem İşigüzel. ‘Dişi’yi ‘kadın yazar’ ifadesi vurgusu yapmak için değil, kadınlık meselelerini her seferinde farklı bakışlarla anlattığı için yazıyorum. ‘Hınzır’ çünkü kaleminin ucu hep sürprizli. Örneğin, son romanı ‘İstanbullu Amazonlar’da Osmanlı tarihinin içinde küçük bir oynama yapıp yeniçerinin bir isyan anında Esma Sultan’ı tahta çıkarmayı önerdiği seslenişini ele almış ve “Ya Esma Sultan tahta çıksaydı” sorusunun izini sürmüştü.
Geç Osmanlı döneminde kadınların saraylardaki, konaklardaki, evlerindeki, mahallelerindeki yaşamlarına kafa yoran, Osmanlı kadınları arasındaki feminist damarı takip eden bir isim İşigüzel. Bu kez ‘oyununu’ bir tiyatro sahnesi için kurmuş ve DasDas eliyle seyirci karşısına çıkan ‘Dünya Yerinden Oynar’ı yazmış.
Canlı orkestra eşliğinde…
Kadın eylemlerinin değişmez sloganından alıyor oyun ismini: ‘Dünya yerinden oynar, dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa…’ Mor ve tonlarıyla ışıldayan bir sahneye, parıl parıl kostümleri ve makyajları içinde yedi kadın iniyor sırayla. ‘İniyor’ çünkü oyuncuların bir kısmı ‘uçarak’ gelecek. 320 yıl önce, Boğaz’daki bir yalıda ‘efendilerinin’ haremindeki yedi kadın karşımızdakiler. Hayriye Sultan -ki kendisi efendinin kız kardeşi olur- dışındaki altı kadın, efendinin gönlünü hoş tutmakla görevli kadınlar. ‘Nikâhlısı’ dışındaki beş kadın da Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan, Afrika’dan kaçırılıp, Osmanlı’da köle pazarlarında satılıp nihayet bu yalının haremine kapatılmış kadınlar. Ve şimdi, yalıda olup biteni gözetlemekte olan biz seyirciye (yalıçapkınlarına) sonunu değiştirmek istedikleri hikâyelerini anlatacaklar…
Mert Fırat’ın yönetiminde ve Canberk Yıldız’ın koreografisiyle sahnelenen ‘Dünya Yerinden Oynar’ canlı orkestrası ve oyuncuların hikâyeyi dans ve şarkılarla anlatmasıyla bir müzikli oyun. Sahnede oyuncu ve müzisyen kimlikleriyle tanıdığımız yedi isim var: Özge Borak, Özge Fışkın, Su Sonia, Alara Canay, Gökşen Ateş, Melisa Akman ve Rana Büyükyılmaz.
Lafını esirgemiyor
Seyirci için eğlence hissini sürekli yukarıda tutarak ama bir yandan da kadınlar için geçen 300 küsur senede pek bir şeyin değişmediğini, ‘eşitliğin’ hâlâ tam sağlanamadığını, kadınların hâlâ şiddet ve taciz başta olmak üzere sayısız insanlık dışı muameleye maruz kaldığını anlatmayı mesele ediniyor oyun. Dahası ‘efendiler’in ve onların baskılarının da çok değişmediğini türlü göndermelerle vurguluyor. Popüler kültürdeki (TV ve sinema sektörü) sorunlu kadın temsiliyeti konusunda da lafını esirgemiyor.
Bu yedi kadının yalıda, haremde ve efendileriyle neler yaşadıklarını, neden bu kadar şen şakrak olduklarını ve bize neler anlatmak üzere toplaştıklarını elbette açık etmeyeceğiz bu yazıda. Ama kadınların bir araya geldiğinde ve özgür olmak için adım attıklarında -yazgılarını her zaman tam olarak değiştiremeseler de- neler yapabileceklerini anımsatan, eğlenceli bir oyun olduğunu not edelim.
Ana taşıyıcı Özge Borak
Gönül isterdi ki İşigüzel’in çıkış fikri ve oyunun hikâyesi sahnede kendini daha güçlü bir yapının içine yerleştirebilseydi. Işıl ışıl kostümler gözalıcı ama metne ne kadar hizmet ediyorlar, tartışılır.
Şarkılar çok eğlenceli (sahne üzerindeki en güçlü unsur) ve oyuncuların sesleri, yorumları başarılı ama danslar için aynı şeyi söylemek ne yazık ki mümkün değil. Not etmezsek haksızlık olur, oyuncuların her biri şarkı söyleme konusunda iddialı ama sahne üstündeki her haliyle oyunun ana taşıyıcısı Özge Borak olmuş.
Müzikli, danslı oyun; izlemeyi özlediğimiz bir tür ama metin akışı, konuşmalarla şarkı sıralaması arasında organik bir bağ kurmayı başarmak bu işin en ince, en elzem noktası… Tüm bunlara metinde yer yer çok fazla yoğunlaşan ‘mesaj dolu’ replikler eklenince ‘Dünya Yerinden Oynar’, meydanlarda attığımız slogan kadar güçlü bir oyun olmaktan çıkıyor.
Afife jürisi şaşırttı
Bu sene 2019-2022 arasını kapsayan 24’üncü Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri her zamankinden daha merak uyandırıcıydı. Üç senedir seyircinin, tiyatro camiasının ve eleştirmenlerin dilinde dolaşan ‘Gomidas’, ‘Aşınma’, ‘Kalabalık Duası’, ‘Istırap Korosu’, ‘Nora2’ gibi oyunlar bu özel senede birlikte değerlendirildi. Misal, En İyi Erkek Oyuncu’da ‘Aşınma’dan Yiğit Özşener ile ‘Kalabalık Duası’ndan Tolga İskit’in ‘kapışacağına’ emindim. En Başarılı Kadın Oyuncu’da ‘Toz’ ile çok beğenilen Zerrin Tekindor’u mu, ‘Herkes Kocama Benziyor’da kalpleri ele geçiren Pınar Güntürkün’ü ya da ‘Dansöz’de çarpıldığımız Sezen Keser’i mi ödüllendirirler diye meraktaydık…
Tahminim En İyi Oyun’da jürinin ‘Gomidas’ ile ‘Aşınma’ arasında gidip geleceğiydi. Kalbimden geçense dünya standartlarında bir iş olan ‘Gomidas’tı ama Studio Oyuncuları’nın ‘Aşınma’sına gidecek bir ödül de kulağa makul geliyordu. ‘Gomidas’a ‘Oyun’, müthiş reji aklıyla Şahika Tekand’a (‘Aşınma’ ile) Yönetmen, ‘Aşınma’da soluğumuzu kesen Yiğit Özşener’e ‘Erkek Oyuncu’, ‘Kalabalık Duası’nda harikalar yaratan Tolga İskit’e (‘Daha İyi Günlerimiz Olmuştu’ ile bu kategoride de adaydı) ‘Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülü bekliyordum.
‘Oyunlarımıza gelin’
Tiyatrocuların üç sene sonra buluşturan, neşesi bol gecede (Ali Yoğurtçuoğlu ile Nezaket Erden’in sunumları çok tatlı, tören seri ve şık, Barabar konseri eğlenceliydi) sonuçları dinlerken hayretten sık sık elimi ağzıma götürürken buldum kendimi. ‘İki Efendinin Uşağı’ndaki rejisiyle Aslı Öngören, En İyi Yönetmen seçildi. Takibi, dahil olması zor ve dağınık bir Çehov yorumu olan ‘Vişne Bahçesi’nin En İyi Oyun kategorisinde ödül alması benim için en şaşırtıcı andı. İki adaylığı olan Tolga İskit’in ‘aday’ olarak kalması, ‘Kalabalık Duası’ ile ‘Gomidas’ın (yazarı Ahmet Sami Özbudak’a özel ödül verilse de) geceden ödülsüz ayrılmasını anlamak zor. ‘Istırap Korosu’na adaylık bile çıkmamasına zaten hâlâ şaşkınım!
En İyi Kadın’da Pınar Güntürkün’ün, Erkek’te Yiğit Özşener’in ödüllendirilmesi sevindiriciydi. Jüri belli ki bu sene kalabalık, kurum tiyatrosu yapımı büyük prodüksiyon ve klasik metinlere meyletmiş. En kıymetli tiyatro ödülümüz Afife’nin kalbi bu sene seyirciden farklı atmış. Yine de pek çok genç, özgün işi ve ismi adaylıklarda görmek sevindiriciydi. ‘Genç kuşak’ kategorisinde ödül alan Sena Başdoğan’ın seslenişiyle bitirelim: “Lütfen çağırdığımızda oyunlarımıza gelin! Gençleri destekleyin…”