Serkan Fırtına
Aydın – Efeler’de bulunan Aykaryay Oda Tiyatrosu’nda çalışmalarını sürdüren tiyatro emekçisi Ali Aktürk ve ekip arkadaşları, pandemi öncesinde kısa bir süre gösterim yapma fırsatı buldukları “Beni Bekleme” adlı oyunu, seyircilerle tekrar buluşturmaya başladı.
Yeşim Dorman’ın yazdığı “Beni Bekleme” 1980 darbesi sonrasında bir süre cezaevinde kaldıktan sonra çıkan bir çiftin hayata tutunma ve varolma mücadelesini konu alıyor. “Beni Bekleme” 1980 öncesi ve sonrasının işlendiği klasik politik oyunlar, romanlar ve filmler gibi değil. Ele aldığı konuyu eleştirel-gerçekçi bir üslupla yansıtıyor. Oyun, ülkenin trajedisini, bireylerin trajedisi ile birleştirerek, bunları ilgi uyandıran bir kurguyla gösteriyor.
Ali Aktürk’ün oyunun hem yönetmeni hem de Nusret karakterine can veren oyuncusu. Hem yönetmen olarak hem de oyuncu olarak bu oyuna büyük bir emek verdiği görülüyor. Aktürk rejisör olarak dersine çalışmış. Kendisiyle yaptığım görüşmede bunun ayrıntılarını da öğrenme fırsatım oldu. Nusret, yirmi yıldır evinden çıkmayan ve yaşadıklarını roman olarak yazmaya çalışan eski bir siyasi mahkûmdur. Ali Aktürk, Nusret’i inandırıcı bir şekilde yansıtıyor. Hatta oyunun finaline doğru, etkileyici oyunculuğuyla bu daha belirgin bir hale geliyor.
Gözüme çarpan ufak bir ayrıntıyı da eklemek istiyorum. Nusret daktilosunun başında yazarken birden ara verip ayağa kalkması ve düşüncelerini iletmesi daha sonra da masaya tekrar oturması üzerinde daha çok çalışılması gereken yerler olarak duruyor. Çünkü sahne üzerindeki dış aksiyonların tıpkı iç aksiyon gibi işlevsel olması gerekiyor.
Ülkü’yü oynayan Canan Kozan Poyraz sahne hâkimiyeti ile rolün hakkını veriyor. Nusret’le kavga eden ama aynı zamanda ona yürekten bağlı olan bir kadındır Ülkü. Yirmi yıldır evde ruhsal sorunları ile boğuşan kocasına bakmaktadır. Evin tüm yükü onun üzerindedir. Nusret’i cezaevinden çıkarmak için babasından kalan dükkânları satıp avukat tutmuştur. Tartışmalarında bunu sürekli dile getirir. 1980 sonrasının değişen ve yozlaşan toplumsal ilişkileri onu da yıpratmaktadır. Tüm bunlara direnir ama çalışmak zorundadır. Onun ne kadar dirençli bir kadın olduğu, Nusret’le geçmiş yaşantılarını deşifre ettikleri bölümde net olarak görünür. Canan Kozan Payraz’ın özellikle duygu geçişlerini biraz daha çalışması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her karakter gibi Ülkü’de içinde çelişkiler barındırıyor.
Hep kadın karakterlerin yıkımı ve çaresizliğini görmeye çalışan geniş seyirci yığınları için bu oyun şaşırtıcı özellikler taşıyor. Bir erkeğin yıkımının yarattığı dramatik etki, feodal kodlamalarla yetişmiş toplumda aslında daha da ilginçlik taşıyor.
Oyunun finaline doğru çiftin yaşadığı travmanın gerekçesini öğreniyoruz. Ayrıntısını vermeyeceğim. Oyunun sürprizi kaçsın istemedim.
“Beni Bekleme” cesur bir oyun. Ülkü’nün evden çıktığı zamanlarda babasının kendisine Pigme diye seslendiği genç erkeğin gelmesi ve Nusret’le yaşadıkları baba-oğul ilişkisi oyunun en sorgulayıcı bölümünü oluşturuyor.
Pigme rolünde genç oyuncu Erdem Güler, gelecekte iyi bir oyuncu olabileceğinin sinyallerini veriyor. Oyundan kopmadan sahnenin gerektirdiği düşsel atmosferi çok iyi yansıtıyor.
Oyunu hem Aykaryay Oda Tiyatrosu’nda hem de Aydın Kültür Merkezi alt salonunda Tiyatro gazetesi Aydın Temsilcisi Büşra Elmaskaya ile izleme fırsatı bulduk. Oda tiyatrosunda teknik olarak yansıtılamayan ışık gibi etmenlerin, büyük salonda oyunun teknik-estetik uyumunu daha çok ortaya çıkardığını gördük. Aykaryay Oda Tiyatrosu’nda ortamın atmosferinden kaynaklı, seyirciyi oyunun içine taşıyan olumlu özellikleri var ama böyle oyunlarda maalesef gereken etkinin yeterince ortaya çıkarılamadığını görüyoruz.
Oyunun çevre düzeni sade ve işlevsel tasarlanmış. Eksik bulduğum yerler var. Nusret’in cezaevinden sonra okuduklarıyla ve televizyonda izledikleriyle de farklı düşünsel sorgulamalara girdiği görülüyor. Yani bu karakterin kitaplığında sadece Marks’ın Kapital’inin görünmesi ve Che fotoğrafı yer alması yeterli değil. Bu saydıklarımın tabi ki oyun içinde önemli simgesel değerleri var; ancak Nusret’in karmaşık zihnini yansıtan başka etmenlere de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Oyunun müzikleri de dramatik etkiye başarılı katkılar sunuyor.
Ali Aktürk tüm düşünsel birikimini ve tiyatro tutkusunu bu oyuna yansıtmış ve derdi olan bir metni sahneye taşıyarak sorumluluğunu yerine getirmiş. Kendisini ve ekibini yürekten kutluyorum.
Bu güzel oyun umarım daha çok seyirci ile buluşur. Türkiye’nin birçok kentinde tiyatronun çeşitli alanları ile ilgilenen dostlarıma ve meslektaşlarıma bu oyunu kentlerine davet etmelerini öneriyorum.
Oyunun Künyesi :
Yazan: Yeşim Dorman
Yöneten: Ali Aktürk
Oynayanlar: Ali Aktürk, Canan Kozan Poyraz, Erdem Güler
Işık : G. Aylin Ersöz – Emel Yüksel
Müzik : Yalçın Balon
1 Yorum
Yorumlarınız bizim için değerlidir ,çok teşekkür ederiz hocam