Sanat Meclisi’nin hazırladığı Sanatta Hak İhlalleri / Mart 2022 dosyasını sizlerle paylaşıyoruz…
Mart 2022’yi tamamladık ve geçtik. Arkada yasaklanan oyunlar, kitaplar, elektriği kesilen tiyatrolar, yargılanan sanatçılar bırakarak. İşte mart ayında sanat alanının başına gelenler:
- İstanbul’da Kürtçe tiyatro yapan Şermola Performans tarafından daha önce 13 kez sahneye konulan Mem û Zîn oyunu, Cizre Kaymakamlığı tarafından gerekçe gösterilmeden iptal edildi. Açıklama şöyle: “12 Mart günü Cizre Belediyesi Kültür Merkezi’nde oynanması planlanan Mem û Zîn oyunumuzun gösterimi için günler öncesinden hazırlıklar başlamış, afişler broşürler Cizre’ye gönderilmiş, sosyal medya tanıtımları birçok kurumun desteği ile yapılmış, davetiyeler dağıtılmış ve salon kirası belediyenin hesabına yatırılmıştı… Ancak, yatırıldıktan iki gün sonra oyun gösteriminin iptal edildiği tarafımıza bildirilmiştir.” Oyuncular Sendikası da Mem û Zîn oyununun iptal edilmesinin sansür olduğunu belirterek karara tepki gösterdi.
- Tiyatro Üreticileri ve Yapımcıları Derneği, yüksek fatura soygununa karşı tek tek kapanma noktasına gelen tiyatrolara bir güvence olarak tüm enerji şirketlerinin hemen devletleştirilmesini talep etti:“Tiyatro sanatı bir tarafta oynayan bir tarafta izleyen olduğu sürece vardır. Fatura yükünden dolayı hiç kimsenin sanat yapma hakkı elinden alınamaz. Bu halk düşmanlığıdır, sanat düşmanlığıdır. Yaşadığımız fatura saldırısı sadece mevcut iktidarın değil, iktidar olan düzenin saldırısıdır. Bu saldırıya karşı tüm tiyatro emekçilerini ve izleyicilerini birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Sanatımızı susturmaya, salonlarımızı kapatmaya çalışan soygun düzenine karşı susmuyoruz! Hırsızlığın açık göstergesi olan faturalar ödenmeyecek, ödemiyoruz!”
- Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 2 Mart 2022’de kameraların karşısına geçmiş ve Türkiye’de Covid-19 salgını nedeniyle alınan önlemlerin ve getirilen kısıtlamaların büyük oranda kaldırıldığını açıklamıştı. Ancak alınan kararlar arasında en çok tartışma konusu olan ‘saat 24.00 itibariyle mekânlarda canlı müziğin bitirilmesi’ uygulamasında bir değişiklik yapılmadı. Yazar Zülâl Kalkandelen, bu tutuma dair “Müziğe pranga vuramazsınız!”başlıklı bir yazı kaleme aldı. Kalkandelen, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya bu yasağın ne zaman sona ereceği sorulduğunda, “Müzik yasağı ile ilgili doğrusu Bilim Kurulu’nun bu anlamda aldığı bir karar yoktu. Onun da ben yakın dönemde kalkacağı kanaatindeyim”, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da “Kültür Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımızla konuyu değerlendireceğiz” dediğini hatırlattı. Karara dair tepkisini, “Bu, toplumu yobazlaştırmak için alınmış ideolojik bir karardır. Her şeyden önce bunu reddetmek gerekir. Müzikle ilgili kısıtlamalar dünyanın her yerinde mekâna ve desibele göre uygulanır; gece yarısından sonra sanki balkabağına dönüşülecekmiş gibi genelleştirilmiş bir canlı müzik yasağı empoze edilemez” diyerek dile getiren Kalkandelen, yazısının şöyle tamamladı: “Bu saçmalığın derhal sona erdirilmesini talep etmek her vatandaşın hakkıdır. Çünkü AKP, hukuksuz yasaklarla toplumu boğmaya devam ediyor. Müzik-Sen’in verilerine göre salgının başından beri 100’den fazla müzisyenin, ekmek parası kazanamayan çalışanların, sahneden uzak kalan sanatçıların intihar ettiği bir ülkede, bu haksızlığa karşı daha güçlü ses çıkarmak gerekir. Müziğe pranga vuramazsınız!”
- Polis, İstiklal Caddesi’ni kapatınca Sinema Müzesi ve Atlas Sineması’nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için düzenlediği gösteriye kimse gidemedi. Polis, caddeye girişleri kapatınca Sinema Müzesi, günlerce hazırlandıkları gösteriyi 20 kişiye yaptı. Onların da çoğu sarı basın kartlı gazeteci oldukları için gelebilmişti.
- Ekonomik gerekçeler öne süren Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin birçok derste ve uzun yıllardır çalışan nü modelleri işten çıkarması, sanat derslerinin aksamasına neden oldu. İşten çıkarılan modeller de yıllarca saat ücreti karşılığında çalışıyor, ancak okulun tatil olduğu yaz aylarında da ücret alıyordu. Üniversite idaresinin bunun yerine modellerin çalıştıkları ders saati kadar ücret verilmesini istediği belirtilirken, yeni işe alınacak çalışanların çıplak poz verip vermeyeceği bilinmiyor. İşten çıkarılan modeller ise özlük hakları ve işe iade talebiyle dava açtılar.
- Kısa süre önce final yapan dizi Kırmızı Oda’ya hırsızlık davası açıldı. İranlı yazar Shahzade N. İgual avukatı vasıtasıyla İstanbul Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu ve dizinin otuz beşinci bölümünden itibaren yayınlanan İranlı Mitra’nın (Şerhrazat) 8 bölümlük hikâyesinin kendi hayat hikâyesini anlattığı ‘Tahran’ın Kırmızı Sirenleri’ adlı kitabından alındığını iddia etti… Ve 100 bin TL maddi tazminatın ihlal tarihinden başlayarak işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalılardan tahsil edilmesini istedi.
- Haluk Bilginer ve Tolga Sarıtaş’ın başrollerinde yer aldığı “Baba” dizisinin kar fırtınası olduğu günkü setinde çalışma saati kurallarının ihlal edildiği iddia edildi. 16 saat çalıştırıldığını söyleyen kamera arkası ekibi, durumu Sinema Emekçileri Sendikası’na şikâyet etti. Yapım şirketiyle ilgili yasal girişimlerde bulunması için Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvuruda bulunan sendika şu açıklamayı yaptı: ” Yasa gereğince çalışma süreleri günlük 11 saati aşamaz. Fazla mesailer dâhil olmak üzere bu süreyi aşan her çalışma suç teşkil ettiği gibi idari para cezası da verilebilmektedir. İşveren temsilcisi ile yaptığım yapmış olduğumuz görüşmede çalışma sürelerini aşıldığı kabul edilmiş olmasına rağmen çekimlere devam edilmiştir. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde gerekli yasal başvurular yapılacaktır.”
- ODTÜ Mimarlık Amfisini yıllardır burada faaliyet gösteren topluluklar tarafından kullanılıyordu. Ancak pandemi bahane edilerek mimarlık amfisinin topluluklar tarafından kullanılması engellendi. Bir muhatap bulmaya çalışan topluluklar ise, amfinin mimarlık fakültesine verildiğini öğrenirken, sınıfı havalandırma bahanesiyle ders saatleri içinde ve dışında amfiyi kullanamayacaklarını öğrendi. Bunun üzerine amfiyi kullanan topluluklar, bugün saat 15.00’da Amfi Şenliği düzenleme kararı aldı. Amfi Şenliği için öğrenci toplulukları tarafından yapılan çağrılar şöyle oldu: “Yeni eğitim döneminin açılmasıyla üretim yapmak adına heyecanlı bir şekilde kampüse gelmiştik ancak, ODTÜ topluluklarının kullanımına açık tek sahnesinin Rektörlük tarafından Kültür İşlerinden Mimarlık Fakültesi’ne verilmiş olduğunu ve personel yetersizliği sebebiyle de etkinliklere kapalı olduğunu öğrendik. ODTÜ’yü ODTÜ yapan toplulukların üretim yapmak için ihtiyaç duyduğu mekânın ellerinden alınması bu topluluklarının varlıklarını sürdürememesiyle sonuçlanır.” (ODTÜ Oyuncuları). “Rektörlük öğrencileri yine yok saymakta. ODTÜ’nün değerlerini yok etmek için elinden gelen her şeyi yapan yönetime karşı, biz öğrenciler hiçbir zaman sessiz kalmayacağız.” (ODTÜ Müzik Toplulukları). “Mimarlık Amfisi ODTÜ öğrencileri için ders yapılan bir amfiden çok daha fazlasını ifade eder. Tıpkı pandemi bahanesiyle ODTÜ’nün en güzel değerlerinden biri olan Devrim Stadyumunda Mezuniyet Töreni’ni yok etmeye çalışmaları gibi, birçok gösteri topluluğunun hem çalışma aldığı hem etkinliklerini düzenlediği Mimarlık Amfisi’ni de ODTÜ’nün bir kültürü olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Karlar altında bağlama çalabileceğimizin söylendiği romantik ve geçici çözümlere değil, kalıcı ve kapsayıcı çözümlere ihtiyacımız var. Mimarlık Amfisi ODTÜ öğrencilerinindir, ODTÜ öğrencilerinin kalacak!”
- Grup Yorum konserlerinin 5 yıldır yasaklanması, prova alanlarına dönük polis baskınları ve grup üyelerinin tutuklanmasına karşı İdil Kültür Merkezinin başlattığı imza kampanyasına destek çağrısı yapıldı. İdil Kültür Merkezine neredeyse 3 ayda bir baskın düzenlendiğine dikkat çekilen açıklamada, 14 Aralık tarihinde savcı eşliğinde gerçekleştirilen baskında Grup Yorum’un müzik aletlerine hukuksuz şekilde el konulduğu hatırlatıldı. Tutuklu bulunan Sultan Gökçek ve Emel Yeşilırmak’a da muhbirlik teklif edildiği ileri sürülen açıklamada, “Konser yasaklarının kaldırılması ve tutsaklarımızın serbest bırakılması için ülke çapında bir imza kampanyası başlattık. Aydın, sosyalist her kesimden insanları bu imza kampanyasına destek olmaya çağırıyoruz”
- Ülkemizin önde gelen sanatçılarından müzisyen Erdal Bayrakoğlu yargılanıyor. Sosyal medyada karşı çıktığı kimi haksızlıkları “terör örgütüne destek” kapsamında değerlendiren mahkemeler, sanatçıyı önce sorguya çekti ardından da hakkında dava açtı. Sanatçı Bayrakoğlu açılan dava ile yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “İçinden geçtiğimiz sancılı günlerde payımıza düşenin yalnızca bir virüs enfeksiyonu olmadığını kaygı ve şaşkınlık içinde görüyoruz. Her gün biraz daha yoksullaştırıldığımız, aklımızla dalga geçercesine avutulduğumuz, itilip kakıldığımız, susturulmaya, baskı ve zulümle sindirilmeye çalışıldığımız, tehdit ve taciz edildiğimiz, ezildiğimiz hepimizin malumu… Haksızlıkların, acıların ve kötülüklerin karşısında saf tutup sevgiyi, güzelliği, hak ve adaleti üstün değer olarak önceleyen, bu eksende yaşam süren, dünya görüşü ‘hümanizm’ çizgisinde şekillenmiş Metin Akpınar, Müjdat Gezen ve Orhan Aydın gibi ustalardan sonra sıra bana da gelmiş… Tek derdi, insana dair ne varsa sanatıyla anlatmak isteyen bizleri susturmak olan hâkim güç, temelsiz, asılsız ve mesnetsiz iddia ve iddianamelerle beni ve 28 yıllık sanatımı da yargılama acziyetine düşmüştür. 2017 yılında sosyal medya hesaplarımda konser afişleri, anmalar, işleri ve ekmekleri için mücadele veren insanların hak talepleri, birçok sanatçıyla beraber Grup Yorum albümünde yaptığım vokal haberi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı ile ilgili paylaşımlarım ‘örgüt propagandası’ olarak nitelendirilip cezalandırılmama hükmedilmiştir. 28 yıldan bu yana bu ülkede müzik yapan ve kitlelerle buluşan ben, son nefesime kadar sizlere müzik yapmaya ve haksızlıklara ses çıkarmaya devam edeceğim. Susmadım, Susmayacağım, Susmayacağız…” Bayrakoğlu’na dava açılması sanat çevrelerinde de tepkilere yol açtı. Sanat Meclisi yayınladığı bildiride: “Erdal Bayrakoğlu ülkemizin önde gelen, dünyanın ve ülkenin dört bir yanında birbirinden önemli konser vermiş bir ses sanatçısıdır. Ülke insanı onun sanat alanında birbirinden değerli çabalarını sevgiyle alkışlarla selamlamıştır. Onun yeri mahkeme koridorları değil sahnelerdir konser meydanlarıdır”
- Sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşım nedeniyle “Türk milletini alenen aşağılama” suçunu işlediği iddiasıyla hakkında 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan oyuncu İlyasSalman’ın yargılanmasına başlandı. İlyas Salman üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirterek “Sanat hayatın kendisi olmasa da hayatın kendisi gibi olduğunu düşünüyorum. Ben muhalif bir insanım. Muhalif tavrımı belli etmeye çalıştım. Bunu gerçekleştirirken de hiçbir şeyden yılmamak gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle halkla hakaret etmedim. Mevcut hükümete oy veren halka uyarı mahiyetinde eleştiren söz söyledim. Günümüzde açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insanlar vardır. Beni ceza vererek de el sallayarak de uğurlayabilirsiniz. Ben istediğim düzene kavuşsam bile o zaman da eleştirmeye muhalif kişiliğime devam edeceğim. Çünkü güzelin de güzeli vardır” ifadelerini kullandı.
- Van Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuklu bulunan Talat Şanlı, gazete, dergi ve kitaplara dönük sansür uygulandığını anlatarak, cezaevi kütüphanesinde bulunan kitaplar dışındaki pek çok kitabın çeşitli bahanelerle cezaevine alınmadığını; son olarak buna Gökçer Tahincioğlu’nun “Kiraz Ağacı” kitabının eklendiğini söyledi. Şanlı, cezaevi idaresinin engellemeye ‘terör örgütü propagandası’nı gerekçe gösterdiğini ve ayrıca haftalık 10 saat olan sohbet süresinin ‘pandemi’ bahanesiyle yıllardır uygulanmadığını belirtti.
- Şarkıcı Bergen’in hayatını anlatan filmin, Bergen’i öldüren Halis Serbest’in yaşadığı Adana Kozan ilçesinde gösterimden kaldırılması üzerine, sinema oyuncuları, senaristler ve sinema emekçilerinin yer aldığı 10 örgüt ortak açıklama yaptı. Kozan Belediye Başkanı’nın bu kararının Bergen’i öldüren erkeğin baskıları sonucu alındığının belirtildiği açıklamada, Bergen’e şiddet uygulayan ve öldüren Halis Serbest’in film ekibini de tehdit ettiğine dikkat çekildi ve buna rağmen bir televizyon kanalının yayınına katılabilmesine tepki gösterildi. “Faili susturun, kadının sesi olun” çağrısı yapan açıklamada, “Bir sanatçı kadına yönelik ölümle sonuçlanan şiddeti anlatan ve bu şiddeti mahkûm etmeyi amaçlayan Bergen filmi, belediye başkanı tarafından şiddet içeriyor gerekçesiyle sansüre uğratılmıştır. Filmle ilgili böyle bir uygulama sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolü altında uzman ve psikologların bulunduğu bir kurulun kararıyla yapılabilir. Bu kurul da Bergen filmi için 10 yaşından 13 yaşına kadar olan çocukların ailesiyle filmi izleyebileceği kararını almıştır. Devletin resmi kurulu bahsi geçen filmi çocukların bile izleyebileceği bir film olarak sınıflandırmıştır. Bir belediye başkanının kişisel yargısıyla filmin gösterimden kaldırmasının yasal hiçbir dayanağı yoktur. Yüksek sesle; ‘Failin sesini kısın, kadının sesi olun!’ diyoruz” denildi.
Mart ayı da sanata gerek ekonomik gerekse politik baskıların saldırıların yaşandığı bir ay oldu. Sanat insanlarının her türden düşünce ve ifadeleri “teröre destek” ile suçlanarak haklarında davalar açıldı, mahkemelerde yargılanmalarına başlandı. Bir tiyatromuz elektriği kesilerek karanlığa boğuldu. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde iktidar mensupları ülkenin çeşitli alanlarında kutlamalarda sanata önem verilmesinden dem vururken öte yanda oyun yasaklamaları sürdü gitti. 2022 sanat sezonu bitmesine iki ay kala sanatta hak ihlallerinde, yasaklama ve engellemelerde yoğun bir dönem olarak tarihte yerini aldı. Ülke halkının zam furyası altında ezildiği bugünlerde sanat da zordadır.