Bahar Çuhadar
Özge Korkmaz’ın hem yazarı hem oyuncusu olduğu ‘Mutlu Değilim Ama Kahrımdan da Ölmüyorum’, Hasret ve etrafındaki kadınlar vesilesiyle bilhassa kadınların empati kuracağı hareketli bir öykü anlatıyor.
MUTLU DEĞİLİM AMA KAHRIMDAN DA ÖLMÜYORUM
(BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)
KADIKÖY BOA SAHNE
* Yazan: Özge Korkmaz
* Yöneten: Berfin Zenderlioğlu
* Oyuncu: Özge Korkmaz
* Süre: 70 dk.
* Ne zaman, nerede: Yarın 20.30’da Hann Sahne’de; 8 ve 25 Mart’ta saat 20.30’da Kadıköy Boa Sahne’de.
* Bilet fiyatı: 90 ve 70 lira. (Boa Sahne’deki gösterimler 90 ve 60 TL.)
Henüz 30’lu yaşlarının başında, yalnız bir anne. 4 yaşındaki çocuğuna ‘uyku eğitimi’ vermeye çalışırken karşılaşıyoruz onunla. Açılış sahnesinde bir dizi kıyafet denemiş; belli, bir randevusu var.
Az sonra çocuğunu annesine teslim edip çıkacak. Hasret, daha ilk dakikalardan fark ediyoruz ki, kendiyle dalga geçmeyi iyi bilen kadınlardan. Sıkı bir gözlemci de… Bizi karşısında yakalamışken içinden ve başından geçenleri, etrafındaki insanları, en çok da kadınları anlatacak.
Işığı bulur…
Hasret annesini beklerken bir yandan da oğluna kademe kademe uzaklaşma yöntemiyle yalnız uyumayı öğretmeye didinir. (Oyunda adı geçmese de Kim West yöntemidir bu ve esasen uyku eğitimi ve o esnada ‘hatırladıklarından’ yola çıkan bir oyunda bu dipsiz yöntemler silsilesiyle biraz daha ‘oynamasını, eğlenmesini’ beklerdim metnin.)
Özge Korkmaz’ın yazdığı ve anlatıcı/oyuncusu olduğu oyun, Hasret’in bu açılış anında anımsadıklarının izinde, hayatına hızlandırılmış bir bakış atmasını içeriyor. 90’ların sonundan bugüne uzanan çocukluk anıları, evliliğe bağlanan çocukluk aşkı, annelik, hızla tükenen bir evlilik ve en nihayet ‘mutlu olmasa da kahrından da ölmeyen bir kadın’ olarak yeniden ayağa kalkmaya hazır bir kadının anlatısı bu. Ana aksına anneanne-anne-kızın, yan hatlaraysa bu üç kadının çevresindeki yakın akraba, arkadaş kadınları ve onların hayatlarındaki erkeklerle ilişkilerini yerleştiriyor oyun. Ve yolun ucunu umutlu bir tonla kadın iyileşmesine bağlamaya niyetleniyor. Anneannenin kaderi anneninkini andırır, kız da neredeyse annesinin yaşadıklarını tekrarlarken nihayet kapıyı aralayıp ışığı bulur…
Dedim ya, Hasret iyi gözlemci. Haliyle de iyi bir anlatıcı. Her ne kadar oyun metni tekil hikâyeleri, bütünün içinde birbirine bağlanma konusunda tökezlese de sahnedeki anlatıcı karakter bir dolu kadını neredeyse bire bir yaşayarak aktarma konusunda hayli mahir. Seyirci olarak kendimizi Hasret’in -yer yer dağınık olsa da- zihninin içinde yabancı hissetmiyor, anlattıklarıyla çizmeye çalıştığı dünyasında eğreti durmuyoruz. Aksine bize tüm şeffaflığıyla evini, kalbini, aklının içini açıyor, rahatça yerleşip izliyoruz…
Hasret’i hem yazan hem de sahnede sırtlanan Özge Korkmaz iki parça ahşap dekor ve değişen ışığın içinde, çok yüksek bir enerjiyle, seyirciyi hep anın içinde tutarak, ürettiği komedinin tadını çıkara çıkara, arada hüzünlendiren ama bolca da eğlendiren bir performans sunuyor. Seyirciyi -en çok da kadınları- daha başta ismiyle kalbinden yakalamayı başaran oyun, bu etkiyi birkaç nokta atışı tespit ve ifadede de sürdürüyor. Lakin bütüne baktığımızda oyunun metninde de rejisinde de bir odak sorunu hissediliyor. Hikâye anlatımına dayalı, tek kişilik oyunlar güçlü metin-iyi performans-çarpıcı reji dengesini tutturamadığında oyunun ağırlığı da eksik kalıyor…
İyi vakit geçireceğinize, Hasret’le empati yapacağınıza şüphe yok. Ama artık tek kişilik oyunların çıtayı daha yukarı koymasını, oyuncu performansına yaslanmaktan öteye uzanmasını bekliyoruz.
Haftanın kadın oyunları
* CELİLE/KADIKÖY HALK TİYATROSU: Nâzım Hikmet’in annesi, Yahya Kemal’in sevgilisi olarak bilinen Celile’nin saray soylusu olarak başlayan, açlık grevine uzanan ve şaşaalı olduğu kadar, mücadele dolu hayatı… Bu akşam ve yarın 19.00’da Tarsus Şehir Tiyatrosu’nda.
* GÜL’E AĞIT/İSTANBUL ŞEHİR TİYATROLARI: 2004 senesinde ailesi tarafından öldürülen ve ‘töre’ bahanesiyle işlenen kadın cinayetlerinde sembol haline gelen Güldünya’nın hikâyesi… Bugün 15.00 ve 20.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.
* ALTIN ELMA/KADIKÖY THEATRON: Güzeller güzeli üç Yunan Tanrıçası, beden kuklası formunda karşımıza çıkıyor ve güzellik algılarımızla oynayan, mitolojiden beslenen ve günümüze de değen çok eğlenceli bir muhabbete dahil ediyor bizi. 10 Mart Perşembe 20.30’da Kadıköy Emek Tiyatrosu’nda.
* BEN ANADOLU/MAM’ART: Güngör Dilmen’in klasikleşmiş eseri, Ayça Bingöl’ün yorumuyla binlerce senedir Anadolu’yu var eden tanrıçadan hemşireye, mitolojik karakterlerden köylülere farklı kadınları sahnede buluşturuyor. Yarın 20.00’de Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda, 11 Mart saat 20.00’de Kayseri Devlet Tiyatrosu’nda.
* YARALARIM AŞKTANDIR: Nazan Kesal ölüsüne bile tahammül edilemeyen, İranlı ‘aykırı’ şair Füruğ Ferruhzad’ın cesaret ve ilham verici öyküsünü, unutulmayacak sözlerini taşıyor sahneye. 8 Mart Salı saat 20.00’de Diyarbakır Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’nde.